Sırbistan’dan et ithal eden Türkiye’de hayvancılık işte böyle bitiriliyor!

YUSUF YAVUZ  / AÇIK GAZETE – 2 bin 500 keçi yetiştiren Mersinli şair çoban Osman Gündoğdu’ya keçileri için yaptığı çardak yüzünden toplam 360 bin lira para cezası kesilince, “Keçiyi ormana zarar görenler yoğurt, süt, peynir yemesin gayrı/ Bilir bilmez böyle hüküm verenler, bize üretici demesin gayrı” dizelerini içeren sitem dolu bir şiir yazdı ve çobanlığı bırakacağını açıkladı.
 
Türkiye Bulgaristan ve Romanya’dan yaptığı canlı hayvan ithalatının ardından Sırbistan’dan da 5 bin ton et ithal etme kararı aldı. Ancak Türkiye’nin en önemli küçükbaş hayvancılık bölgelerinden biri olan Mersin’de üreticiler birer birer üretimi bırakıyor. Mersin’in Mut ilçesine bağlı Topkaya köyünde yaşayan Sarıkeçili Yörüklerinden Osman Gündoğdu, 24 yıldır keçi yetiştiriciliği yapıyor. Bugüne kadar tek başına 2 bin 500 keçi yetiştirdiğini anlatan Gündoğdu, Anamurlu muz üreticilerine 50-60 kamyon doğal gübre sağlamış. Yıllardır et, süt ve peynir üreterek ülkeye katkı sağlayan Gündoğdu, köyünün kırsalında keçileri için yaptığı çardak yüzünden 360 bin lira para cezasına çarptırıldığını belirterek, “Yıllardır hayvancılık bitiriliyor diye feryat ediyoruz. Sesimizi duyan yok. Burada çoğu üretici hayvanlarını sattı, şehre yerleşti. Ben de akşam sabah uygun müşteri bulursam keçilerimi satacağım ve ben de bırakacağım çobanlığı” dedi. 
 
Mersin’in Mut ilçesine bağlı Topkaya köyünde yaşayan 58 yaşındaki Osman Gündoğdu, 24 yıldır keçi yetiştiriciliği yapıyor. Sarıkeçili Yörüklerine mensup olan Gündoğdu, aynı zamanda bir halk ozanı. Mersin sahilleriyle, Konya ve Karaman yaylaları arasında yüzlerce yıldır konar-göçer keçi yetiştiriciliğini sürdüren Sarıkeçililerin birçoğu gibi Osman Gündoğdu da yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda bir yaşam kültürü olan keçi yetiştiriciliğinden kopmak üzere.
KEÇİLERİ İÇİN BİR ÇARDAK YAPAN ÇOBANIN BAŞINA GELMEYEN KALMADI
Osman Gündoğdu’yu hayvancılığı bırakma getiren olay ise filmlere konu olacak türden. Yıllardır çözebilmek için çalmadık kapı bırakmadığı sorununu şöyle anlatıyor: “18 yıl önce atalarımızdan görüp öğrendiğimiz gibi köyün kırsalında keçilerimiz için bir çardak yaptım. Çardağı şikâyet etmişler, ormancı geldi tutanak tuttu. Ardından da para cezası geldi. Toplamda 360 bin lira ceza ödedim. Daha sonra hakkımda dava açıldı, keşfe gelen Hâkim çoluk çocuğun önünde bana ‘utanmıyor musun bunu yapmaya’ diye bağırdı. Çocuklar bunu görünce ağlamaya başladı. Ben keçilerim için oradaydım. Bizim burada kışı geçirmek için bu şekilde iki çardak yapılır. Bir yıl bir çardakta bir yıl da diğerinde keçilerimizi yetiştiririz. Yazın da yaylalara gideriz. Ancak şimdi tutanak tutulduğu için ben bu çardağımı kullanamıyorum. Orman yetkilileri kullanırsam hapis cezasına çarptırılacağımı söylüyorlar. Orman Kanunu böyle diyormuş.”
 
‘YILLARDIR FERYAD EDİYORUZ DUYAN YOK, ÇOBANLIĞI BIRAKACAĞIM’
Yaşadığı köyün arazisinin beşte birinin orman statüsünde olduğunu söyleyen Gündoğdu, “Köyde 20-25 kadar da başka çardak var. Kimisi de önüne bahçe yapıp yerleşmiş. Ben geçen yıl topal keçiyi bile ormana sokmadım. Biz ormanın ne olduğunu biliriz. Yaşım 58 oldu, 24 yıldır bu çardaklarda oturdum. Bu süre içinde 2 bin 500 keçi yetiştirdim, ülkemin et, süt, peynir ihtiyacını karşıladım. Anamur’daki muz üreticisine 50-60 kamyon keçi gübresi sağladım. Nakliyecisinden çiftçisine katkı sağladım. Eğer bütün bunlar suçsa, ben suçluyum. Yıllardır hayvancılık bitiriliyor diye feryat ediyoruz. Sesimizi duyan yok. Burada çoğu üretici hayvanlarını sattı, yerleşti. Ben de akşam sabah keçilerimi satacağım ve bırakacağım çobanlığı” diye konuştu.
‘KEÇİYİ ORMANA ZARAR GÖRENLER, YOĞURT, SÜT PEYNİR YEMESİN GAYRI’
Kendisi için yasaklı olan çardağına her gidişinde yaşadıklarını anımsayan dertli çoban duygularını yazdığı şiirlerle ifade ediyor. Gırbaş Osman mahlasıyla şiirler yazan çoban Osman Gündoğdu’nun çardağının elinden alınmasıyla ilgili yazdığı şiirlerinden biri şöyle:
“Keçiyi ormana zarar görenler yoğurt, süt, peynir yemesin gayrı/ Bilir bilmez böyle hüküm verenler, bize üretici demesin gayrı/ Bu yaklaşım sürer yıllardan beri, mera teras oldu kalmadı sürü/ Et kesip süt sağıp yetişti toru, çardaklara baykuş tünesin gayrı/ Yörük göçmez oldu eli develi, Ormancı şef gaddar burnu havalı/ Yükleyip göçünü biran evveli, varoşlar yurduna inesin gayrı/ Hayret ettim böyle düzen olur mu, bu gidişle dağda Yörük kalır mı?/ Hayvancılık eski düzen alır mı, devlet destek verip sınasın gayrı/ Şimdi de çardağa diktiler gözü, saldılar sineme ateşi közü/ Gerçekte tutmayan verdiği sözü, vefasız dost diye anasın gayrı/ Gırbaş Osman düzenimiz bozuldu, başvurdukça dertli sinem ezildi/ Sorun düğümlendi, dilim çözüldü, bir dertli Kerem’e dönesin gayrı.”
 
‘GIRBAŞ OSMAN YETER ANLATMA BANA, NE HOLSTEİN ÇARE NE ANGUS DANA’
Türkiye’nin kırmızı et açığını kapatmak için çözümü ithalatta aramasıyla ilgili sorularımızı da yanıtlayan hem ozan hem de çoban olan Osman Gündoğdu, düşüncelerini yine şiirle anlattı:
Orman köylüsü ile keçiyi devlet, yerdikçe kurbanlık ithal gelecek/ Çoban ormancıya okka altı beşi, verdikçe kurbanlık ithal gelecek/ Davar güttüğümüz dağlar merasız, kıl keçi şeytanmış çoban manasız/ Yetkililer çözüm bulmaz çaresiz, durdukça kurbanlık ithal gelecek/ Bozkırlarda koyun ahırda sığır, Toroslar kıl keçiyi tutmazsa ölür/ Orman kanunları darbeyi ağır, vurdukça kurbanlık ithal gelecek/ Hayvancılık sektörü çöktü bu ara, Yörükler pes etti çoban firara/ Devlet babam böyle yanlış karara, vardıkça kurbanlık ithal gelecek/ Bilemedim kıl keçinin suçu ne, engel olun köyün kente göçüne/ Teraslar böyle köyün içine, girdikçe kurbanlık ithal gelecek/ Sığır ile koyun fazla yer cepten, yem fiyatı pahalı her daim sütten/ Devlet meraları lağvedip hepten, sürdükçe canlı mal ithal gelecek/ Gırbaş Osman yeter anlatma bana, ne Holstain çare ne Angus dana/ Yörüklük bu gayret akıbet sona erdikçe kurbanlık ithal gelecek.”

2132330cookie-checkSırbistan’dan et ithal eden Türkiye’de hayvancılık işte böyle bitiriliyor!
Önceki haberTürkiye’nin savaşma azmi var mı?
Sonraki haberÖğretmenlere yapılacak sosyal yardım miktarları belirlendi
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.