Siyaseti küçümsemek; küçülmek

“Haydi sen de katıl” kaygısıyla biçimlendiklerinden; üç yüz kelime ile konuşulan bir toplumda çok doğaldır ki siyaseti sevmediğini söyleyenlerin oranı her geçen gün artıyor. İlginçliğe bakın ki, üç yüz kelimelik kafa yapısının okur-yazarlıkla, ekonomik gerekçelerle çok yakın bir ilişkisi yok!


“Ben siyasetle ilgilenmiyorum” şeklinde kalıplaşan cümle, çoğu kez, bir aykırılıktan, yanlış bir kulvarda yer almaktan ve o ilişkiler bütününden farklı bir noktada durmanın özeti olarak telaffuz edilir. Özellikle üçüncü dünya ülkelerinde epey alıcısı bulunan bu yaklaşım aslında bir tefessühün resmidir. Çünkü ayrı durduğumuzu söylediğimiz olgu bizi çepeçevre kuşatmıştır. “Seni sevmiyorum” dememiz umurunda bile olmaz. Siyaset, yanıtını acılarla tezahür ettirir, fakirlikle, geri kalmışlık ve insan hakları ihlalleri ile…


Bu giriş cümlesinden sonra gelmek istediğim nokta şurası: “Ben siyasetle ilgilenmiyorum” gibi anlamsız bir kasıntı ile iyi bir şey yaptığını sanan çevrelerin ülkenin kaderini eline verdikleri iradeyi, ve o iradenin ne yapıp ettiğini konuşma hakları da yok. Bu cümle aslında, “Ben burada yaşamıyorum, bedenen buradayım ama ruhen göçtüm” demenin tercümesidir. İlgilenmediğimiz şey gerçeğimizdir, yaşadığımız hayattır, soluduğumuz hava, yediğimiz ekmektir.


Toplum mühendisliği yapan mahfillerin, bireyin kafasını vestiyer niyetine kullanmak üzere geliştirdiği bir taktiktir bu! Halkı siyasetten soyutlamak, örgütlü toplum inşasını imkansızlaştırır. Ne istediğini bilen, hakkını arayan bireylerin yer aldığı bir zemin, üzerinde oynama yapılamayacak kadar duyarlı hale gelir çünkü.


Genellikle itiraza konu olan şey, politikanın açmazları ve kimi kirli ilişkileridir. Bu yolla ülkeye bir değer katılacağına dair inanç kaleleri ciddi bir sarsıntı geçirmiştir. Gazete küpürlerinden aşırma şeyler anlatılıp sözde “neden sevmiyorum” un izahı yapılır. Oysa bu bir izah değil, gazetelerin diliyle konuşan kimselerin tam da “siyasetsiz neden olmaz” sorusuna verdikleri yanıtı içerir. Ülke kötü yönetiliyor, kaynakları doğru kullanılmıyor, suistimaller yaşanıyor ise ki, çok olumsuz örnekler var, istisnasız herkesin bu arızalı alana dikkat kesilmesi gerekir. Çünkü bu arıza, yaşadığımız hayatı çekilmez hale getirdiği gibi geleceğimizi de yok ediyor. Bu yangın karşısında hangi akıl ve vicdan duyarsız kalabilir, bu kötülüğü yapmaya kimin hakkı var?


Eğer gazeteler, “Toplum siyasetçilere güvenmiyor” yaklaşımını bir iftihar tablosu gibi sunmak yerine siyasete bakış açısındaki bu sakatlığın felaketin kaynağı olduğunu işleseydi bu tefessühü yaşamazdık. Parti hüviyeti ile darbe şakşakçılığı yapanlar, meydanlara çıkacak yüz bulamazlardı. Demokrasi demek için kırk kez düşünmek gereği duyarlardı ve söyledikleri şey ağızlarına yakışırdı. Toplumlarına karşı sorumlu davranmayı, erdemli olmayı, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumayı siyaseten de olsa sürdürürlerdi. Bu meziyet, yüreklerinde yer etmiş bir haslet değilse belki halktan gelecek tepkilere karşı, korktukları, baraj altında kalacakları ihtimali ile dik durmayı seçerlerdi. Bugün Türkiye cumhurbaşkanını seçmiş, AB sürecinde kararlılıkla yol alan bir gündemle meşgul olurdu. Ya şimdi ne konuşuyoruz? Acaba 22 Temmuz seçimlerini kazasız belasız atlatabilir miyiz? Darbe ihtimali var mı? Cumhurbaşkanlığı seçimi nasıl olacak…vs


En kötüsü de şu ki, biz toplum olarak inancımızı kaybettik. Artık ne kendimize ne de başkalarına güvenmiyoruz. Toplumla siyasetçiyi ayrıştıran gazeteler, insanın tercihleri üzerinde mühendislik çalışmaları yapan kesimler çok etkili oldular. Siyaset fikri revaç bulmadan bu badirede ancak biraz daha dibe çökeriz. Hangi bilge adam, tarihin ve tecrübenin penceresinden bakarak siyasetten başka bir çıkış yolu gösterebilir?


Siyaset…Ne kadar kolay kıydık ona; ne kadar kolay geçtik yaşamaktan. Oysa bizim de adam gibi yaşamaya hakkımız vardı. Alın terlerimizle meydana gelen servetler, sevgililere alınan pahalı hediyelere, çocuk yaştakilerin altına miyarlık arabalara harcanıp heba edilmeden bizim sokağımıza, evimize bölüştürülseydi acılı türküler söylemek, isyan edip dağılmak yerine hatırlanmaya değer anılar bırakabilirdik geride.

700340cookie-checkSiyaseti küçümsemek; küçülmek

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.