O kurşunlu tarih akşamının bizim gibi taze öğrencilere tanıştırdığı gruplar arası ideoloji çatışması, şans eseri bazılarımızın can havliyle kurtuluşa doğru kaçışıyla sonuçlanırken; ne yazık ki bazı gençlerin de bahar yüklü hayatlarının noktalanmasıyla tamamlandı. O dönemden bu yana birçok mevsim geçti ve tabi ki nice tarihler de tekrarlandı dünya alemde; fakat bugün herşeyin en ötesinde kaçınılmaz kalan gerçek şu oldu ki, ‘sınırları allak bullak edilircesine yönetim tarzları değiştirilen bazı memleketlerdeki zulümkar güç dengeleri dünyanın birçok bucağını da huzursuzluk maşasıyla etkilemeye başladı’. Bunu takiben, bireysel görüş farklılıklarını geniş kitlelere kabul ettirmeye çlışan yıkıcı ellerin, şiddet yolunu seçerek masum insanların canına kastetmesi, sadece Ankara’da değil ama, dünyanın herhangi bir mahallesinde, hatta yaşantılarımızın beklenmeyen bütün zamanlarında karşımıza çıkabilecek bir kabus haline geldi.
Ayrımcılık kavramının insanlığı hedefleyen yıkıcı pençesi çoğumuzun yakından bildiği eski bir düşman. İlk etapta sosyal, ekonomik, politik etkenlerin temellerini oluşturduğu yaşam tarzı farklılıkları, eğitim yetersizliği ve fakirliğin pekiştirdiği çaresizlik, barışçıl gelişmelere karşi ümidini yitirme eğilimindeki bazı hedef kitleleri yönetimi altına alıveriyor kaçınılmazcasına. Özellikle böyle bir altyapıya dayanarak hayata tutunmaya çalışan fakat yavaş yavaş uğramaya başladığı şahsi başarısızlıklar dolayısıyla yaşama karşı bireysellik değerini kaybetmeye başlayan bazı ümitsiz gençler, kendilerini yapayalnız hissetiği işte o anda radikal etki gruplarının uzattıgı ‘sözde yardım eline’ tutunmayı seçiveriyor. Bunu takiben, içerisinde yaşadığı çoğunluk tarafından şimdiye değin dışlanmış olan, fakat artık kendisine yüce bir değer veren o henüz katıldığı alternatif grupta yüksek bir ayrıcalıkta buluveren birey, bundan böyle hayata dair farklı bir bakış açısı edinerek radikal bir değişim süreci içerisine giriveriyor… Özetle, içinde bulunulan radikal grubun amaç, hedef ve yaşam ideolojisi, bu tecrübesiz üyenin de yeni yaşam tarzı oluveriyor malesef. Şekillendirme –ve radikalleştirme- sürecini takiben, yeni camiasında saygınlaşıveren üye, propaganda uygulamalarının zamanı gelir gelmez, gerçek hayattaki sosyal düzene karşı çıkıveren, düzen bozucu bir özgüven içerisinde günlük akışa geri katılıveriyor. Yepyeni, isyankar ve yıkıcı bir amaç içerisinde. Öte yandan olağan yaşantılarını uyum içerisinde geçirme çabasındaki o demokratik yürekli, sıradan vatandaşlar içinse artık, panik ve umulmadık çatışmalar düzensizliği modern çağın akışına sokuşturulan kara bir gölgeye dönüşüveriyor.
Gelecek Nesiller Hepimizin Sorumluluğu
Yarınlarımızı kendilerine bırakmayı amaçladığımız gelecek nesillerin hayata bakış açılarını şekillendirmek ve gençlerimizin barış, huzur ve başarı temellerini oluşturmak şu anda bizlerin elinde.
Öncelikle bugünün yetişkinleri olarak, -şuandaki sosyal ve ekonomik vaziyetlerimiz farketmeksizin- geleceğin yetişkin kitlelerine ‘insancıllık değer ve kavramını’ aşılamak zorundayız. Bugün hepimizin üzerine düşen annelik, babalık, kardeşlik, akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık; kısacası bir insaniyet vazifesi bu sorumluluk. Büyüme çağında hiç durmaksızın ilerleyen ve hayattaki bütün yeniliklerle dikkatsizce yüzleşme riskini masum gönüllerinde taşıyan çocuklarımızn geleceğini güvenlik altına alma sorumluluğu bizlere ait!
Aile, Eğitim ve Okulun Önemi:
Geleçek nesillerimizin bilgilendirilmesi aşamasında atılacak ilk adım, ‘aile içi eğitimi olmalı’. Çünkü çocuklar ilk aşamada aile içerisindeki genel davranış ve gelenek tarzlarını temel edinerek kendi bireysel davranışlarını şekillendirmeye başlamaktadır. İşte böyle bir süreçte, ebeveynlerin radikkallikten uzak davranış tarzlarını sunması oldukça önemli. Ayrıca kararlılıkla seçilecek bir okulun eğitim ve öğrenime sağlayacağı yüksek etkisi de dikkatlerimizden kaçmamalıdır. Özellikle ailelerinin de destek ve katkısıyla, çocuklar okul ortamında düşünce ve davranışlarını pozitif yönde değiştirebilir, hatta içerisinde bulundukları sosyal çevreye uyum sağlayabilecek bir tarzda mentalitelerini şekillendirmeyi dahi öğrenirler. Bu adımı takiben, sorumlu yetişkinler olarak, gelecek nesilin şahsi gelişme aşamasındayken karşılaşılması kaçınılmaz arkadaşlık ilişkilerini de düzenli bir alışkanlık içerisinde izlemlemek zorundayız.
Sosyal Çevre:
Gelişme aşamasındaki bireyin içerisinde bulunduğu sosyal çevre ve arkadaşlık ilişkileri ileriye dahi atılacak adımlarda önemli bir yaptırım gücü sağlar. Cocuk ve gençlerimizden sorumlu, günün yetişkinleri olarak, bu narin neslin sosyal ilişkilerini gözetim altında tutmak zorundayız. Tabiki böyle bir sorumluluğu, zorlayıcı olarak değil ama yol gösterici olark yerine getirmeyi de aklımızdan çıkarmamalıyız.
Yapıcılık:
Yarınların büyüklerine, orjinal ve yaratıcı olmayı öğretmeliyiz. Spor, sanat, düşünce, bilim ya da hangi kültürel alanda olursa olsun çocuklarımıza yapıcı olmayı aşılamak zorundayız. Böyle bir kademede, taklitçıliğin bozdurumculuk etkisini; özellikle yıkıcı güçlerin önerebileceği rahatlık yoluyla getirilebilir taklitçiliğin tehlikelerini, sorumluluğumuz altındaki nesillere göstermek bizim elimizde.
Önerimcilik:
Her bireyin farklı inanç ve düşüncelere sahip olması normal kabul edilmelidir. Bununla beraber, bu inanç ve fikirlerin barışçıl olması ve barışçıl yollara doğru gelişmesi ile ilgili öğretim aşaması, hepimizin üzerine düşmekte olan bir sorumluluk. Yeni nesillerimizi yıkıcı düşüncelerden uzak tutmanın ilk adımı, onlara barışçıl önerilerimizi sunmakla atılmalıdır. Fakat ‘zorlama’ yönteminden kesinlikle uzak durmamız gerektiğini de kendimize hatırlatmakta fayda var. Önerilerimizi, sağlam ve motive edici kanıtlara dayanarak ya da sosyal alanda saygıdeğer bir etkisi bulunan referans kişiler aracılığıyla gündeme gerirerek sunmalıyız.
Empati:
Empati kelimesi genelde özetlenecek anlamıyla, kendimizi diğer insanlarla özdeşleştirme ve diğer insanların içerisinde bulunduğu koşulları anlama, bu koşulları sanki kendimiz yaşıyormuşçasına algılamaya çalışma, açıklamasıyla ifade edilebilinir. Bugünün yaptırımcıları olarak, yarının nesillerine empatik olmayı öğretmek ve insancıllığın barışçıllıkla pekiştirilecek anlamını aşılamak bizim elimizde. Günlerimizi hangi yaşam tarzı içerisinde geçiriyor olursak olalım, hepimizin mağdur insanlara empatiyle yaklaşması gerekli. Böyle bir bilinç ve davranış tarzı, çocuklarımıza gösterebileceğimiz en sağlıklı insancıllık örneği olacaktır.
Uzun lafın kısası, geleceğein demokratik ufuklarına uzanacak, radikal düşünce sömürülerinin tuzağına düşmeyecek kadar sağlam o yıkılmaz barışçıl yol, bizim tarafımızdan, gençlik zihinleri şu anda birer birer şekillendirilerek, düşünce ve tutumlarımızla oluşturuluyor.
Hayata dair bütün sorumluluklarımızın yanında önem vermemiz gereken kararlılık, aydınlanma, mantık ve barışçıllık ögeleriyle donatılmış insaniyet kavramı; eğitime verilecek önemle de pekiştirildiğinde, medeniyetin asil gururunu korumaya devam edecektir. Hatta böyle bir bilinç sadece şu anda içerisinde bulunduğumuz geçiş dönemine değil; daha da ileriye uzanan gelecek nesillerimize dahi huzurlu ve güven içerisinde yaşanacak bir dünya sunacaktır.
Bu habere emoji ile tepki ver


