ÜÇLEME

Dr. BÜLENT KAYHAN / BURSA – Kokular beyinde karmaşık akımlar estirip iyi hissettiriyor ve anı çağrıştırıyorlar ya!
Bu seferki koku çağrışımım değişik.

Mudanya’da kahvede akşam çayımı içiyorken bir yeniyetmenin önümde öttürerek çalıştırdığı motorsikletinin egzoz kokusu… Anında çekiverdi yine epidosik bellekten, Pırpır anılarını.
Pırpırlardan da kuyruklu hatıralarıma atlayıp dolaştık şöyle bir 70 lerde.

Konya düzlük şehir. Dedemlere giderdik sık sık Cihanbeyli ya da Akşehir’den. Köye giderken de uğrardık. Garajdan dedemlere, önceleri faytonlarla gittigimizi hatırlayacak kadar da eskimişiz bak!

ÜÇLEME
Dr. Bülent Kayhan

Faytonla şehiriçi yolcu nakliyeciliğini hatırlayanlarınız vardır..

Sonraları Pırpırlar aldı faytonların yerini aylar içinde. Arkaları kapalı, karşılıklı sıkışık dizdize oturan üçer yolcu alan üç tekerlekli triporterler.
Yedinci yolcuyu genellikle yanlamasına oturan sürücünün yanına alırlardı bazen.
Biz erken gençler için orası daha keyifli bir yerdi.

Atların asfalttaki melodik nal sesleri, bir bir onların motor seslerine bıraktılar yerlerini. Korkunç gürültülüydüler. Daha görünmeden seslerini duyardınız. İçerden de seslenmek imkansız gibiydi, inecekler zil butonuna basardı.
Bol bol egzoz dumanı ve kokusu saça saça yol alırlardı.
Arçelik de denirdi bazen onlara niyeyse?

Eski Türkiye…
Başka diğer düz ayak şehirlerde de vardı muhtemelen onlardan.

Dönem I. Köye gideceğim, otogara gitmek için bindim bir pırpırın şoför yanına.
Son gaz gidiyor. Konya’da öğretmen evlerinden Stada dönen kavşakta devriliverdi.

ÜÇLEME

Elektrik direğine takıldı, yere yakın oblik pozisyonda duruyoruz.
Arkadaki yolcular birbirine geçti. Şoför benim üstüme yığıldı, parmağındaki kabartmalı yüzük sol yanağımı kanamalı bayağı bir çizdi. Tek hasarlı benim.
Toplanan kalabalık biz içindeyken Pırpırı düzelttiler, devam ettik yola ama bu sefer kendisininde şöförlük sicili çiziklenen şöför oldukça yavaş gitti.
Hasarıma sayıp, bir tek benden para almama alicenaplığını gösterdi ama..

Almanların sözüydü galiba; bela tek başına gelmez diye. Gördük netekim!
Bilet alacağım, otogardaki Seydişehir otobüslerinin yazıhanesindeki eleman bizim köyden akraba.
“Sana şoför mahalini vereyim” dedi. O mahali de hatırlıyorsunuzdur…
“Yok” dedim, “ortalardan ver sen bana.”
19 numaraya oturdum, gazete okuyorum. Konya’nın çıkışındadaki Akyokuştayız.
“Allah Allah” bağışlarını duyup gazeteyi indirdiğimde iki tane kamyonun yan yana bize geldiğini gördüm.
Arkasından bir gümbürtü..
İki koltuk sırası falan öne fırladım.
Ortalık bembeyaz hiç bir şey gözükmüyor, yüzüme de yumuşak bir şeyler çarpıyor.
Küllükler vardı otobüs koltukların arkasında alnımı da onlara çarptım muhtemelen.

“Allah” dedim, “öldük herhalde, Arafta böyle bir şey demek ki.”
Ortalık durulduğunda otobüsün içi çıt sessiz ve her yere kar yağmış gibiydi ama kimse yoktu dopdolu olan otobüste.

‘Ulan bir ben öldüm galiba’ diye de bir fikir geçti aklımdan.
Arka kapıdan indim.
Kaza yerinin yanında, sağı solu düzlük bir tepecik.
Tepenin tepesinde, hepsi tepeden tırnağa bembeyaz, kadınlı erkekli bir dolu insan. Otobüsten inenler, o göz gözü görmez toz bulutu içinde kaza yerinin dibindeki tepeye tırmanmışlar.
Şaşkın şaşkın bakınan bir insan öbeği.
Sanki fantastik bir rüya çeşitliliğinde, trajikomik bir tablo.

ÜÇLEME

Neyse, kendimize geldik, alnımda kontüzyon var ve hafif bir konfüzyon da oldu herhalde bende o arada. Çevreden su falan getirdiler ağzımızı yüzümüzü temizledik.

Şoför, şoförün arkasındaki yolcu ve şoför mahallindeki şahıslar pestil gibi ezilip sıkışmışlardı. Hiç kan yoktu görünürlerde. Zincirle bağlayıp bir kamyonla kaportayı çektiler, onları çıkardık oradan, üçü de ölmüştü. Ambulans ve polis geldi o arada. Cenazeleri ve diğer birkaç yaralıyı götürdüler.

Toz alçı torbalarla yüklü kamyonla çarpışmışız.
Kot montumun cebindeki kibrit kutusunun içi bile alçı tozu dolmuş.
Üst rafta çantam vardı, onu aradım otobüsün içinde bulamadım tam vazgeçiyordum otobüsün 50 metre önünde gördüm aldım, oraya kadar fırlamış.

Saçlar hepimizde uzundu ya o zamanlar, içleri toz alçı dolu. Yüzleri yıkadığımızdan kenar saçlarda katılaşmış alçı çerçeveli bir yüz ve alnımda bere yine bir pırpıra atlayıp, tuhaf bakan diğer yolculara da açıklama yapıp, döndüm dedemlere.
Kapıda beni öyle gören dedemin gözleri pörtledi.
Sen bir yıkan deyip termosifonun sobasını yaktı.

Banyo yaparken birden aklıma geldi, dehşete kapıldım.
“Ulan o kadar alçı tozu yuttuk onlar ciğerlere gidip orada donarsa ne olacak?” Gözümün önünde; biyoloji dersinden aklımda kalan akciğer solunum yollarının, alçıdan kalıbı…

Dedeme söyledim o da paniklendi.
Devlet hastanesindeki arkadaşı bir genel cerraha gittik. Orada diğer yaralıları ve yazıhanedeki bizim akrabayı gördüm.
“Az kalsın öldürüyordum seni”,
şoför mahalline oturtup,” dedi.

Doktor, bana bronşları ve siliyer tüycükleri çizerek anlattı. “Korkma alçı duramaz orada”dedi. Rahatladık. Fakültedeki ilk tıbbi anatomi bilgilerimdendir hiç unutmam onu.

Dedem: “bugün bela var üzerinde gitme” dediyse de üçlemeyelim kaygısını da aşıp o gün gitmeye inat ettim köye.

Siz duydunuz muydu hiç, hani bir inanış vardır ya,
‘kötü şey üçler’ diye.

Bahar zamanıydı. Herhalde anarşik bir tatil arasıydı.
Çoğunlukla yazları ve bazen de sömestir tatili kışın gittiğimizden, köyün baharını merak ederdim.

Asıl onun merakı ve azıcık da,
eski köy ağası öteki dedemin dönüşlerde cebimi para doldurulmasın cazibesiyle tekrar gittim!. Onun adını da taşıdığımdan ve iyi bir öğrenci olduğumdan, diğer 70 küsür torunundan biraz ayırır kayırırdı beni.

Köylü henüz göçmemiş yaylaya. ‘Bahar çiçeklerine bakarız’ fikri, gitmeye isteksiz üşengeç emmoğlunun kafasına önceleri pek yatmadıysa da sonradan onu ikna edip çıktık eşeklerle yayla yoluna.
Bir şeyden ürküp ani fren yapan eşekten düştüm yolda ama bir şey olmadı.
Bela üçlemesini de öylece tamamlamış olduk saydım,
bir daha başka bir olay olmadı zaten…

Torosların arka taraf dağlarının çiçeği sarı çiğdemlerin, ağırlıklı renklendirdiği bahar dağ çiçeklerinin görkemli halısının görüntüsünü de yerleştirmiş oldum görsel hafızama.

Genellikle çulsuzduk ya o zamanlar.
Ayrıca o açıdan da iyi geldiydi köy seyahatim. Dönüş, şişik ceplerle keyifli oldu.

İyi haftalar…

Bu habere emoji ile tepki ver

😡
0
Kızgın
🤣
0
Hahaha
👍
1
Beğendim.
❤️
0
Muhteşem
😢
0
Üzgün
😮
0
İnanılmaz

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

En Son Haberler

The Ultimate Managed Hosting Platform