Sızıntı skandalında sorular yanıtsız, yetkililer sessiz

Gazeteci İbrahim Haskoloğlu’nun devlet kurumlarında vatandaşlara ait olan kişisel verilerin hackerların eline geçtiğini açıklaması ve bu nedenle tutuklanması tartışma yaratırken skandalın boyutu büyüyor.

Hackerlerın devlete ait kurumlardaki verileri ele geçirdiğini duyuran gazeteci İbrahim Haskoloğlu’nun 19 Nisan’da “kişisel verileri hukuka aykırı şekilde ele geçirmek ve yaymak” suçundan tutuklanmasının yankısı sürerken, skandalın boyutu da büyüyor.

Gazeteciler Fatih Portakal ve İsmail Saymaz, kendilerine ait kişisel bilgilerin de hackerların elinde olduğunu açıklayarak, yetkilileri açıklama yapmaya davet etti.

DW Türkçe’ye konuşan gazeteci Fatih Portakal, kendisine birden farklı kişinin ulaştığını ve aynı kişisel bilgileri paylaştığını belirterek, “Olay büyük bir tehlike, çok büyük bir skandal. Kimsenin de umrunda değil, bunu da görmüş olduk” dedi.

Gazeteci İsmail Saymaz da twitter hesabı üzerinden maaşına ve sigorta siciline kimler nasıl ulaşabildiğini sorarken, “Başka hangi verileri ele geçirdiler? Kaç milyon insana dair ellerinde bilgi var? Kimse hesap vermeyecek mi?” sorularını ortaya attı.

Haskoloğlu’nun 12 Nisan’da olayı duyurmasının ardından açıklama yapan Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, paylaşılan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın kimlik kartı görüntüsünün sahte olduğu savunmuştu.

Olayla ilgili bir çok soru işareti yanıtsız kalırken, yetkililer ise sızıntının açıklanmasının üzerinden 9 gün geçmesine karşın kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapmadı. Saymaz ve Portakal’ın sorularına da bir yanıt verilmedi.

Haskoloğlu’nun tartışmalı tutuklama gerekçesi

Öte yandan İbrahim Haskoloğlu’nun tutuklanma gerekçesi “olayı kamuoyuna duyurmadan önce savcılığa ve emniyete bildirmemesi” olmuştu. DW Türkçe’ye konuşan Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, “Bir gazetecinin elde ettiği bir bilgiyi nereden gelmiş olursa olsun kamu yöneticileri ile devlet görevlileriyle paylaşma yükümlülüğü yoktur. Ama tabii ki o bilgileri doğrulamak için sormak asıl muhatabı kimse ondan yanıt almak onu da haberine koymak yükümlülüğü vardır” dedi.

İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı “Belgeler sahte” açıklamasına işaret eden Bildirici, “O zaman şunu sormamız lazım: Madem ki bu bilgiler doğru değil, o zaman ortada bir kişisel veri de yoktur. Yani sızdırılan bir bilgiden de söz edemeyiz. O nedenle İbrahim Haskoloğlu’nun tutuklanması hem gazeteciliğe bir saldırı hem de insanların ifade özgürlüğüne saldırıdır” ifadesini kullandı.

Bilişim hukuku uzmanları ne diyor?

Tartışmalar sürerken, sızan bilgilerin vatandaşlar açısından nasıl bir güvenlik riski oluşturduğu sorusu da ortaya çıktı. DW Türkçe, soruyu bilişim hukuku uzmanlarına sordu. İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Komisyonu Üyesi Avukat Kemal Kumkumoğlu, devletin vatandaşların haklarını korunması noktasında yükümlülüğü olduğuna işaret etti. Buna karşılık devletin refleksinin gazeteciye yönelik olduğunu belirten Kumkumoğlu, şu eleştiride bulundu:

“Yani bilgiler ya çalınmıştır ya da sahtedir. Aynı anda ikisi birden olamaz. Ya bir şey sahte üretilmiştir, ya da üretilmiştir, ikisi aynı anda olmaz. O zaman kişiye yöneltilen suçlamaların da boşa düştüğünü görüyoruz. Ne yapıyoruz biz? Çok örneğini gördük Türkiye’de maalesef. Tartışmayı esasından saptırıyoruz. Kamuoyunda tartışılması gereken bir konuyu kriminalize ediyoruz, kafamızı kumun içine gömüyoruz. Bu bize bir şey kazandırmaz.” Alican Uludağ / DW

 

2600450cookie-checkSızıntı skandalında sorular yanıtsız, yetkililer sessiz

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.