İSVEÇ’TEN… Alevilerin kınalı keklikleri

Aleviler; çağdaş, ilerici  bir toplum geleneğine sahiptir,

Türkiye’deki demokrasinin ve laikliğin bekçisidir..

Öyle derler….

Aleviler, halka hizmet etmeyi hakka hizmet olarak gördüklerinden;

”Bir lokma, bir hırka”  yaşam tarzını  benimsediklerinden,

Yunus  Emre gibi  dergaha kırk yıl süreyle düzgün odun taşımayı yeğlediklerinden, bir türlü ”bekçi”likten kurtularak yönetici konumuna gelemezler…

Yönetmekten çok, yönetilirler..

Bugüne dek çok da kötü yönetildiler…

O yüzden de başlarının karı, boranı hiç eksik olmadı…

Kıyımlara uğradılar

Çorum’da, Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta katliam gördüler, yakıldılar…

Kerbelâ’dan bu yana ağıt yakmaktan kurtulamadılar …

Silkinip ayağa kalkmasını beceremediler..

Hep ağıt yaktılar,

Ancak, yaşadıkları acıları  çok çabuk unuttular.

Her defasında,

”Kınalı kekliklerin” peşinden koştular;

Haklarında ”katli vacip” fetvası veren cellatlara

Boyunlarını uzattılar….


Kurt dumanlı, avcı karlı günü sever..

Kar yağdığında, köyde kınalı keklik avına çıkardık.

Kanatları fazla gelişmemiş kınalı keklikler,  karda uçmasını beceremeyen yaratıklardır.

Bir yamaçtan diğerine uçtuklarında ,

Kanatları kara değip ıslandığında

Uçamaz, kanatlarını açıp kalırlar.

Avda, onlardan birini yakalayıp eve götürdüğümde Şago nenem, hayvana lanetler okuyarak,

”Kendi soyunun düşmanı o soykayı sokma içeri!” derdi…

Bir gün, dağda öbek öbek taş yığınları gördüğümde babama sorduğumda;

”Keklik sini..” demişti..

Avcılar, keklik avına çıktıklarında kafesteki ötücü bir kekliği bu taş yağınının arkasına gizler, kendileri de sinin öbür yanında pusuya yatar, beklerler…

Kafesteki  keklik ötmeye başladığında, dağdaki  diğer keklik sürüleri onun yanına toplanır, avcının atış menziline girerler.

Topluca ötmeye başladıklarında avcı silahını ateşler,

Keklik sürüsü yerde, kanlar içinde.

Kafesteki keklik, taş yığının arkasında, sağ ve güvencede ..


Aleviler,  bu yüzden sevmezler kınalı kekliği.

Soylarının düşmanı olarak bilirler..

Oysa, ben ne çok severdim kınalı keklikleri. Gagaları, ayakları  kıpkırmızı; ne sevimli doğa yaratıklarıydılar onlar..

***

1969 yılında, Ankara’da, Yunus Emre ortaokuluna gidiyordum.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) parlamentoya girmişti.

Alevilerin Birlik Partisi (BP) de 5 milletvekiliyle temsil ediliyordu.

1965 seçimleriyle iktidara gelen Süleyman Demirel’in, Meclis’te, bir ”güvenoyu” ile düşürülmesi  sözkonusuydu.

Yapılan oy hesaplarına göre, Süleyman Demirel gidiciydi.

Ama gitmedi.

Birlik Partisi’nin, çoğunluğu ”dede” lerden oluşan  5 milletvekili, Süleyman Demirel’e  ”güvenoyu” vererek Türkiye’nin kaderini değiştirdiler.

Süleyman Demirel’in, 40 yıl süreyle Türkiye’ye damgasını vurmasının, İmam Hatip Liselerinin, Milliyetçi Cephe’lerin,1 Mayıs 1977 katliamının, Kanlı Pazar’ın, Çorum/ Kahramanmaraş/ Sivas Katliamlarının yolu da bir anlamda açılmış oldu…

O, 5 Alevi  Milletvekili, o günlerde, tam bir ”kınalı keklik ” işlevi  görmüşlerdi…

***

Bu aralar, yine ”medyanın gülü”, ”devletin  bülbülü” haline  gelen İzettin Doğan,

Malatya’lı bir ”dede” soyundan geliyor. Babası, Tek Parti  ve Demokrat Parti iktidarlarında milletvekili idi..

Bildim bileli İzzetin Doğan’ın ömrü hep sola düşmanlıkla  geçti.

Solun her türünden nefret etti.

Her yerde ”Demokrat Parti’li bir aileden gelmekle” övündü.

12 Eylül darbesinden sonra  Kenan Evren’in seçilmişlerden oluşan  Danışma Meclisi’ne  girmek istedi.

Seçilemedi.

Ancak, o, 12 Eylülcülere olan aşkını hiç yitirmedi.

1983 seçimlerine gidilirken Evrenci emekli generallerin kurduğu  Mililiyetçi  Demokrasi Partisi (MDP) kurucuları arasında yer aldı. Partinin genel başkanı, cezaevindeki  solcu kızlar için,” Taş  gibi Memet’lerim dururken, copa ne gerek var” diyen emekli general Turgut  Sunalp’tı…

MDP, o seçimlerde bir varlık gösteremedi…

İzzetin Doğan, daha sonraki yıllarını Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Alevileri temsil etmek hayaliyle geçirdi.

O da, Alevileri, Diyanet İşleri Başkanı ve üyeleri gibi sarık giyerek temsil etmek istiyordu.

Bir türlü vaz geçmediği bu hayalini de henüz gerçekleştiremedi.

CHP’nin barajı  aşamadığı 1999 seçimlerinde ”Alevileri CHP’ye oy vermemeye” çağırdı.

Aynı seçimlerde, Bülent Ecevit ile yaptığı gizli pazarlıklar sonunda  bazı adaylarını DSP’den milletvekili seçtirdi. O seçimlerde, Fetullah Gülen’in de Ecevit’i desteklediği yazıldı.

Başkanı olduğu Cem Vakfı adına, 2006 yılının Eylül ayında Ankara’da düzenlenen ”Cem Töreni”ne AKP’li Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’i onur konuğu olarak davet etti. O törende bir yanına Musa Serdar Çelebi, diğer yanına Namık Kemal Zeybek yer aldı.

Musa Serdar Çelebi, Mehmet Ali Ağca’nın yakın arkadaşıydı. Abdi İpekçi cinayetine adı  karıştığı için Almanya’ya kaçmış, oradaki  ülkücü örgütlerde yöneticilik yapmıştı. Artık  İzzetin Doğan’a danışmanlık yapıyordu.

Uluslararası ilişkiler profesörü olan İzettin Doğan, Musa Serdar Çelebi’nin, Abdi İpekçi  cinayetine karıştığını bilmediğini söylüyordu.

Namık Kemal Zeybek ise, 12 Eylül öncesinde, Çorum ve  Kahramanmaraş katiamlarının  gerçekleştirildiği  günlerde MHP’nin parti müfettişiydi. Dolaştığı il ve ilçelerde MHP örgütlerini denetleyerek talimatlar veriyordu.

Zeybek, aynı zamanda ”Türk- İslam sentezi”nin mimarlarındandı. Karmaşık bazı ilişikiler içindeydi. Medya patronu Aydın Doğan’la bacanaktı. Şii Caferi mezhebine daha yakındır. Alevilerin de hoşlandığı Ahmet Yesevi, Hacı Bektaşı Veli, Ehlibeyt, Kerbela ve  12 İmam söylemlerini  bolca kullanır.İzzetin Doğan’ın, bir süredir, ”Türk- İslam sentezi”nin Alevilere yönelik  versiyonu olan  ”Alevi –İslam ” ından  söz  etmesi  boşuna değildir.

Namık Kemal Zeybek’in, Hrant Dink cinayetinden  sonra, tavrını ”çok ılımlı” bulduğu Devlet Bahçeli’nin MHP’sinden, Muhisin Yazıcıoğlu’nun BBP’sine geçmek üzere ayrıldığını anımsamakta da yarar var..

İzzet’in Doğan, ”hocaefendi” Fettullah Gülen’le de yakın  bir muhabbet içindedir. Birçok kez biraraya gelmiş, aynı fotoğraf  karelerinin içinde yer almıştır.

Kendisine ”Alevilerin Fetullah Gülen’i” denmesinden çok hoşlanır. Böylece, ”hocaefendi” aracılığıyla ”Büyük Orta Doğu  Projesi’ne ve ”Ilımlı İslam”a el uzatmayı da ihmal etmez.

Doğan’ın  son günlerde Doğan’ın Doğru Yol Partisi  Genel Başkanı Mehmet Ağar’la ”seçim ittifakına” ilişkin bazı görüşmeler yaptığı da haberleri basında yeraldı.

Anlayacağınız, Sayın İzettin Doğan, solun dışındaki ”her tarakta  bezi”, ”her sakalda tarağı” olan bir ”kanaat önderi”.

Başbakan RecepTayyip Erdoğan’ın da, Cem Vakfı’ na bağlı bir grup ”dede” ile
İzmir’de gizi bir görüşme yaptığı  haberi gazetelerde yankı buldu.

Bu görüşmelerden  sonra Cem Vakfı’na bağlı bir grup ”dede” Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından  gri pasaport  verilerek ve masrafları  karşılanarak Cem evlerinde konferanslar vermeleri için Almanya’ya gönderildi.

Aynı  günlerde Cem evlerine imam kadrosu  atanması ve Kuran kursu açılması da gündeme geldi. Türkiye’de , okul sayısından çok cami ve yasadışı Kuran kursları yetmiyormuşçasına  şimdi de  bu uygulama, Cem Vakfı ve İzettin Doğan aracılığıyla Alevilerin  içine de  sokulmaya çalışılıyor…

İzzetin Doğan’ın  yönetimindeki Cem evleri  son günlerde bazı yapısal değişikliklere imza atıyor.Alevi cemlerinde kadın-erkek ayırımı yapılmamasına karşın, vakfın denetimindeki  Cem’lerde artık kadınlar, ”haremlik- selamlık” şeklinde ayrılıyor, kadınlar daha fazla örtünmeye zorlanıyor.

Buna son olarak, Sayın Doğan’ın katkılarııyla, Bayramlarda, camilerde kılınan  Bayram namazının  karşılığı olarak  Cemlerde, ”Bayram  cemi” uygulaması eklendi. Bayramlarda  ”bayram cemi” yapılmasına işlerlik kazandırılmaya  çalışılıyor..

***

Seçimler yaklaşırken, Aleviler üzerinde oynan oyunlar da yoğunluk  kazanııyor.

Alevi inancı, çağdaş ve demokratik özünden koparılarak ”Türk- İslam sentezi”nin bir  versyonu haline getirilmeye çalışılıyor.

Eğer Aleviler, tarihsel misyonlarına uygun hareket etmek istiyorlarsa, üzerlerinde oynanmak istenen bu oyunları görmek, içlerindeki  ”kınalı keklikleri” ayıklamak durumundadırlar.

Yarin gül yanağından gayrı her şey ortak” sayan Şeyh Bedrettin geleneğine,

”Gelin canlar bir olalım / Muzlumun hakkın alalım” diyen Pir Sultan Abdal geleneğine,

”Hararet nardadır sacda değildir / Keramet  baştadır taçda değildir / Her ne arar isen insanda ara / Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir” diyen Alevi geleneğine sahip çıkmak istiyorlarsa ayağa kalkmak ve misyonlarına uygun sol siyasetler izlemek zorundadırlar. 

”Kınalı kekliklere” ve ”Ilımlı İslam”a yem olmamanın tek yolu da  budur…

 

647110cookie-checkİSVEÇ’TEN… Alevilerin kınalı keklikleri

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.