efsane bu ya
İspanya’da,
bardakta
şarap satarmış
mahzenler
esnafa
şarap servisi
yapılırken
toz girmesin
kadehe
diye,
örtülürmüş
üzeri
küçük bir tabakla
gel zaman git zaman
hoş olmadığı düşünülmüş
boş gitmesi tabağın
ve bir şeyler
konmaya başlanmış içine,
şaraba eşlik etsin diye;
işte böyle doğmuş Tapas,
İspanya’ da
kimi zaman her şey
kimi zaman da
hiç bir şey olabilmesi
çekicidir tapasın
meze gibi oluşu
bu yanında,
tek bir zeytin tanesinin
taşıyabildiği o derin anlamda
saklıdır sanki
çoğu zaman
salaş bir aldırmazlığın
rutnini hisseder insan,
damağa ve dimağa
usta bir elin çizdiği
yalın bir eskiz tadı
gelir tabaktan,
işte bu, bu yalınlıkta
yapılamaz başka ortamda,
yerel fakirliğin
namuslu ve abartısız lezzetidir,
mütevaziliğiyle çarpan adamı
biz de de vardır
bu tür aile lokantaları
karı ve koca, yalın ve temiz
külde pişmiş midye gibi,
ekmeği kabuğa banıp yersiniz
biraz limon,o da belki
ve ardından bir yudum
mutlak gelmeli
usta aşçıların tasarımı
tapaslar da var,
ilginç tadlar
ama tasarım
her gün yenesi değil,
tadıp geçiyor insan
oysa çoğu zaman,
bir dilim kavuna sarılmış
geleneksel yabani domuz
pastırmasının basitliğidir
tapası tapas yapan.