Tarafsız olunamaz mı?

Bir yanda Ergenekon davasının yarattığı karamsar  tablo, bir yanda henüz AKP’nin kapatılması veya aksi yönünde karar alınma arefesindeki saatler yaşanırken, taraflı Başbakan Erdoğan ile tarafsız Cumhurbaşkanı Gül “enişte” beyin evinde gece yarısı buluşuyorlar.
Başkentin yeni trendi, daha doğrusu 2002 yılı seçimin ardından milletvekillerin ev almayı tercih ettiği Çukuranbar semtindeki “enişte” beyin evindeki gizli buluşmada neler konuşulduğu tabii ki anlaşılamayacak.
Ama ev sahibini tanıyınca konuşulanların “çocukların istikbali için neler yapılabileceği” yolunda tavsiyeleri kapsamadığı açık…
Taraflı Erdoğan ile tarafsız olması gereken Gül’ün “zirve”yi gerçekleştirdikleri mekanın sahibinden başlayalım…
Ev sahibi Mehmet Tekelioğlu, Abdullah Gül’ün hala oğlu.
Aynı zamanda Abdullah Gül’ün kızkardeşinin kocası. Yani öz be öz eniştesi.
Enişte bey, Cumhurbaşkanı Gül’ün aynı zamanda dava arkadaşı, yeni tabirle kankası.
Üstelik AKP milletvekili ve aynı zamanda bu partinin kurucular kurulu üyesi.
Yani  enişte beyin evi “tarafsız bölge” filan değil.
Tam anlamıyla “taraflı bölge”
Böyle bir yerde konuşulan her konu, her yere çekilebilir. Konuşulmayan konular bile konuşuldu diye yazılırsa, dedikodusu yapılırsa geçer akçe olabilir.
Üstelik bu zirve gece yarısı yapılıyorsa.
Üstüne üstlük hiç bir “resmi” emaresi, işareti yoksa.
Böyle bir buluşmaya neden ihtiyaç duyulur?
Neden Anayasaya göre “tarafsız” olması gereken ve Çankaya’ya çıktıktan sonra herkesi cumhurbaşkanı olacağını söyleyen bir kişi kalkar da eski partisinin genel başkanı, üstelik partisi kapatılmak veya kapatılmamak eşiğindeki bir partinin lideri ve başbakan ile buluşur?
Anlaşılır gibi değil.
Bu noktada hangi devlet ciddiyetinden bahsedilebilir..
Hangi tarafsızlıktan dem vurulabilir.
Tarafsızlık sadece  bana göre değil, herkese gore ihlal edilmiştir.
Artık Cumhurbaşkanının elinde AKP’nin ampulleri vardır.
Tıpkı 1950-1960 arasında Çankaya’da görev yapan üçüncü Cumhurbaşkanı rahmetli Celal Bayar’ın Demokrat Parti amblemli bastonuyla etrafa caka atması gibi.
Artık Gül “Ben herkesin cumhurbaşkanıyım ve öyle hareket edeceğim” cümlesiyle tarafsızlık için millete verdiğin sözün arkasında değildir.
Rahmetli Özal’ın Çankaya’da iken partisinin başına Mesut Yılmaz’ı değil de, Yıldırım Akbulut’un getirmesi gibi..
Gül artık tarafsızlığını kaybetmiş  sayılacaktır.
Tıpkı Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 864 rakımlı tepedeki köşkten DYP’ye müdahil olduğu günlerdeki gibi..

Kör-topal yürütttüğümüz, bir türlü tüm kurumlarıyla oturtup tadın çıkaramadığımız demokratik hayatımızda ne yazık ki “tarafsızlık” denilen işlevi ve partiler üstü kalmak gibi bir erdemi hiç mi hiç yerine getiremiyoruz.
Şu “kimin eli kimin cebinde” alışkanlığını terketmediğimiz sürece, demokrasimizin “topallayan ördek” fotoğraf karesi içinde hapsedilmesinden kurtulamayacağız demektir.
Kimseden değil…Ne ABD ve ne AB.
Geleceği bırakacağımız çocuklarımızdan utanmamız gerekir.

1625060cookie-checkTarafsız olunamaz mı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.