Tartışma sürüyor…

“Çok önemli” olduğunu, birkaç günden beri daha da iyi anladığımız böyle bir ülke sorunu konusunda, yazmak için aman aman can atıyor değiliz!


Keşke, konu yazılmayacak denli önemini yitirmiş olsa, çok daha memnun olacağız… Ama olmuyor… Meğer ülkenin en önemli sorunu TÜRBANMIŞ!


Gelen mailler karşısında; bize ulaşmamış gibi sessiz kalmak, hem meslek anlayışımıza hem de özyapımıza göre, okura saygısızlıktır. Vatandaş yazılarımızı okumuş, hiddetle ve şiddetle oturmuş bilgisayarının başına,  içinden ne geçiyorsa vurmuş klavyesinin tuşlarına, dökmüş içini ve bizden de “er meydanında” ( yani bu sütunda) yanıt bekliyor.


Gelen maillerin yarısı, görüşlerimize katılmamak anlamında hiddet ve şiddet duygularını yansıtıyorsa, yarısı da “haklısınız” şeklinde destek mesajlarını içeriyor…


Öncelikle, yazdıklarımıza, düşüncelerimize  tamamen karşı olsa da, uygar ve seviyeli üslupla görüşlerini aktaran okurlarımızla ve “haklısın” mesajlarıyla görüşlerimize katılıp  bize destek veren tüm okurlarımıza, ayrım yapmaksızın teşekkürlerimi iletiyorum..


Bir okurumuzun tanımladığı gibi,  sütunumuz “er meydanı” olmalı. her şeyin açık açık tartışıldığı ve tartışılacağı özgür, dürüst  bir platformu yansıtmalı. 


Bize göre öyle olduğundan şüphemiz yok!


Er meydanına ulaşan okur maillerinden biri.
Edepli bir okurumuzdan, edepli biçimde yazılmış ve görüşlerimizin yanlış olduğunu, bize düşünce olarak katılmadığını belirten mailini, bu yönde ki öbür düşünce ve mail sahipleri adına, aşağıda aynen aktarıyoruz. Sonra da kendi düşüncelerimizi belirteceğiz


“Sizin gibi köşesi olan yazı yazan ve fikir üreten gazeteci(!)nin böyle yazması ya sığ olduğunuzu ya da olayları bilinçli olarak çarpıttığınız izlenimini oluşturuyor.
Diyorsunuz ki, insanlar sadece başörtüsü için uğraşıyor, yolsuzlukla, işsizlikle ilgilenmiyorlar. (Dikkat: Biz yazılarımızda başörtüsünden değil, türbandan söz ediyoruz. İkisi farklı kavram. Türban ısrarla dinsel simge olarak topluma  dayatılan örtü şekli. B.Ö)
Bir bale sanatçısı, Türkiye’de ki bale sanatının problemlerini dile getirirse, “Sen sus bakayım, bu kadar işsiz varken, sağlık sistemi kilitlenmişken, senin müzik eşliğinde hoplayıp zıplamanı mı konuşacağız” der misin?


Bu bale sanatçısının işsizlikle, yolsuzlukla ilgilenmediği iddia edilebilir mi?
Bir müzik öğretmeninin müzik dersine girdiğinde bir öğrencinin; “Biz geri kalmış ülkeyiz, müzikle uğraşmayalım, siz gidin fizik kimya öğretmeni gelsin, biz üreten toplum olmalıyız” derse o öğrenciyi alkışlar mısınız?


Örnekler uzayıp gider. Ama bir kız üniversite son sınıftan sırf başörtüsü için (Dikkat:türban denmiyor B.Ö)  mezun olamıyorsa ve bu faşist bürokratlar yüzünden ise, Türkiye nasıl gelişir, nasıl ileri bir toplum olur? Bu başörtümle okumak istiyorum dediği zaman, senin gibi yazarlar bak kızım Kemal Unakıtan’ın oğlu, işsizlik cart curt diyeceksiniz, belki de o kızın bulduğu formül, icat ettiği bir cihaz Türkiye ekonomisi için bir dönüm noktası olabileceğini bile hayal etmeyeceksiniz.
Sonra Türkiye neden geri…
Senin gibi sığ ya da,  art niyetli yarı aydınlar olduğu için…
Sığ mı ya da art niyetli mi olduğunu bana yaz.”
İmza: abirisi.


Türbanı savunan bir okurumuz bize, böyle sitemde bulunuyor.
Kimliğini, “abirisi” diye bildiriyor.


Sayın “abirisi”, öncelikle türbanı savunucusu nezaketten uzak, iyi terbiye almamış okurlarımızdan farklı olarak, uygarlığı yansıtan bir ölçüde “edepli sözcüklerle” eleştirinizi yaptığnız için teşekkür ederim.


Ancak… Gerçek kimliğinizi belirtmeden “abirisi”  sanal kimliğiyle kendinizi saklamanızı; ne müslümanlık dini, ne de sosyal nezaket kuralları açısından  hiç doğru bulmadığımızı önceden belirtelim.


Bale sanatçısı ve müzisyeni konu ederek vermiş olduğunuz örneklemede yanlış olan şu. Tabi ki herkes kendi mesleği ile konuşmalara, tartışmalara ve aktivitelere girecektir. Her insanın mesleği ile her tür aktivite, konuşma ve tartışma içinde olmasından doğal ne olabilir?


Mesleğinizin ne olduğunu bilmiyoruz ama eğer din adamı değilseniz( büyük olasılıkla değilsiniz, öyle tahmin ediyoruz), türban konusunda düşünce üretmek ve yoğun aktiviteler içerisine girmek sizin göreviniz mi?


Bale sanatçısı gibi, kadın çıplaklığını yansıtan örnekleri bilhassa vererek, türbanlı olmanın savunuculuğunu, fanatik biçimde ortaya koymaya çalıştığınızı anlamıyor değiliz. Her başını örten ya da türban takan kadının namus timsali olduğunu kimse iddia edemezse, balerin ya da başı açık olan kadınlarımızın da, ahlak zafiyeti içersindeki mahluklar olduklarını ileri sürmek, abesle iştigaldir.


Gelen maillerden çoğunun, gerçek kimliklerini kullanmadıklarını, sütre gerisine saklanarak, bize ve topluma fazilet dersi vermeye kalktıklarını üzülerek gördüğümüzü belirtmek isteriz.


Dava adamı önce yürekli olur. Dürüst olur. İslamiyet her şeyden önce Müslümanların dürüst olmalarını emreder. Dürüst olmadan müslümanım demenin ne anlamı ola ki!


Sevgili okurlar…
Türban konusuna şimdilik son noktayı koyuyoruz.
Dört gün süren köşe yazılarımızdan sonra anladık ki, türbanı hem inançları hem de toplumun koymuş olduğu kurallar, yasalar çerçevesinde algılamış ve özümsemiş gerçek Müslümanlar, şovmenliğe ve kendilerini sütre gerisinde gizleyerek ucuz kahramanlıklara soyunma gereğini duymadılar.


Umarız, ölçüsüz ve fevri davranışlarıyla, sosyal nezaketten uzaklaşma hatasına düşme talihsizliğine uğramış sevgili okurlarımız, bundan böyle biraz daha sağduyulu hareket ederler.


Tekrar belirtiyoruz,
Türkiye Cumhuriyeti’nin yolu; büyük insan, eşsiz deha, ulu önder ATATÜRK’ün yoludur.!


Kimse başka yollara sapmaya kalkmasın, hüsrana uğrar!


[email protected] 

687250cookie-checkTartışma sürüyor…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.