Gazetenin başyazarı tarafından kaleme alınan makalede, ”Atatürk’ten 80 yıl sonra Türkiye hala güçlü bir laik demokrasi olmayı sürdürüyor ve bu haliyle de AB üyeliği yolunda desteklenmeyi hak ediyor” ifadelerine yer cverildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki hükümetin gerçekleştirdiği reformlara işaret edilen makalede, geçen aylarda AB içinde Türkiye’ye Aralık ayında nihayet yeşil ışık yakılacağının sessizce kabullenildiği belirtildi. Makalede, Fransız ve Alman hükümetlerinin de koydukları muhalefet şerhlerini kaldırdıkları, bununla birlikte “hiçbir şeyin garantisinin olmadığı” kaydedildi.
Türkiye’nin üyeliğine muhalefet eden çevrelerin AB’yi Hıristiyan kulübü olarak tutmaktan yana tavır koydukları ifade edilen makalede, AB’nin kurumsal olarak böyle bir tercihinin bulunmadığına işaret edildi. Makalede, AB üyeliğinin ekonomik ve siyasi kriterlere bağlı olduğu, dini ve etnik kimliğin öneminin bulunmadığına dikkat çekildi.
The Guardian gazetesi başyazarı, son günlerde Türkiye’de yaşanmakta olan “zina” tartışmasına da değindi ve tartışmanın zamanlamasının yanlışlığını işaret etti. Başyazar, AB’nin Türkiye’deki ”zina” tartışmasına yaklaşımı hakkında şunları kaydetti:
“AB yasalarının üye ülkelerin kendilerine has ahlaki yaklaşımlarına karışmadığı doğrudur. İrlanda ve Portekiz’de kürtajın hala yasak olması buna örnek olarak gösterilebilir. Ancak ilerici Türklerin zina yasasının aynen Suudi Arabistan örneğinde olduğu gibi devletin kendi tercihi olduğu yolundaki görüşü tartışmaya açmaları da doğal. Zira bu Avrupa yolculuğunu tamamlamaya bu kadar yakınlaşmış olan bir ülke için son derece yanlış bir mesaj olacaktır.”
