Türk olmak etnik kimlik değildir

Yazmaya bir yerinden bulaştığınız zaman hiç istemediğiniz konulara girmek zorunda kalıyorsunuz maalesef. Din, dil, ırk gibi ayrımcılığı sevmediğim için bugüne kadar uzak durduğum Kürt sorunu da bunlardan biri.


Ülkenin Başbakanı Kürt sorunundan söz ediyorsa, artık isteseniz de istemeseniz de bu konuyu görmezden gelemezsiniz. Bu ülkede yıllardır PKK terörü oldu. En kanlı çatışmaların yaşandığı o günlerde bile Kürt sorunu sözü telaffuz edilmedi. Terörden, azınlık haklarından, Kürtlerin ezilmişliğinden söz edildi ama, “Türkiye’de Kürt sorunu vardır” denmedi.


PKK’nın silah bıraktığı dönemde -ki bu dönem yaklaşık dört yıllık bir sürece denk geliyor- Kürtlere eğitim, kültür vs. gibi alanlarda pek çok hak tanındı. “Kürtlere istedikleri özgürlüğü ve demokratik ortamı sağlarsanız sorun çözülür” dendi ama, nedense pek öyle olmadı. Aksine sorun giderek daha da büyüdü.


Kürt sorunu bir kimlik sorunuysa eğer, o zaman ortada etnik farklılıktan doğan bir sorun var demektir. Yok eğer Kürtler “Biz Türk değiliz; kendi dilimizi, kendi kültürümüzü yaşamak istiyoruz ve Türk olmayı, kimliklerimizde Türk yazmasını istemiyoruz” diyorlarsa, bu artık etnik sorun olmaktan çıkar ve milli bir sorun haline dönüşür.


İşte sorun tam da bu noktada yaşanmaktadır. Ulus olmak bir bütünlüğün simgesidir. Ulus olmak etnik kökenlerin minimize edildiği bir süreçtir. Ulus olmak birlik, bütünlük ve teklik kavramına sarılmakla mümkün olabilir. Türkiye topraklarında yaşayan herkes etnik bir farklılık gözetilmeksizin Türk kabul edilmektedir. Türk olmak etnik bir özellik değildir, sadece ulus olmanın göstergesidir.


Çünkü ulus olmak bunu gerektirir. Türkiye Cumhuriyeti de 1923 yılında kurulmuş bir ulus devlettir.


Türkiye Cumhuriyeti, ABD gibi etnik federasyonlardan oluşan bir devlet değildir. ABD ulus devlet olmadığı için orada çeşitli etnik gruplar bir araya gelerek federasyon kurabilirler, farklı yönetilip farklı dilleri kullanabilirler.


Oysa ulus devlette bu söz konusu olamaz. Ulus devlette azınlıklar olabilir ve bu azınlıklar ulus devletin egemenliğini zedelememek koşuluyla belirli haklara sahip olabilirler. Bugün Türkiye’de yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudiler bu azınlık haklarından yararlanmaktadırlar. Çağdaş devletlerin hemen hepsinde bu durum söz konusudur. Örneğin Yunanistan’da da Türkler, Makedonlar, Arnavutlar ve Ulahlar gibi azınlıklar mevcuttur ama bu azınlıkların hepsi bir arada Yunanistan’ı oluşturmaktadırlar.


Türk vatandaşlığı ise Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı, Boşnağı vs. ile bu topraklarda yaşayan herkesi kapsamaktadır. Yani Kürtler; Rumlar, Yahudiler ve Ermeniler gibi azınlık değildir. Bu Lozan’da da böyle kabul edilmiştir.


Kaldı ki, bugün yaşanılan Kürt sorunu azınlık sorunundan farklı bir boyuttadır. Kürtler, azınlık olma değil, alt kimlik olma arayışı içindedirler. Oysa ulus devlette alt kimlik olamaz.


Türkiye Cumhuriyeti de bir ulus devlettir ve bu cumhuriyetin sınırları içinde yaşayan herkse Türk’tür ve Türkçe konuşur. (Tekrar ediyorum Türklük burada etnik bir kimlik değil, ulusal bir bütünlüğün adıdır.)


“Ben Kürtüm” demek “Seksen küsur yıldır var olan ulus devleti kabul etmiyorum” demektir. “Ben Kürt kökenliyim, bu yüzden Kürtçe öğrenmek, Kürtçe konuşmak istiyorum” demek başka bir şeydir “Ben Kürtüm ve Kürt kimliğimle yaşamak istiyorum” demek bambaşka bir şey. Aradaki fark bu kadar açık ve nettir.


O yüzden Türk kimliğini etnik bir özellik gibi gösterip “Kürt- Türk” gibi söylemlere gitmek doğru değildir.


Bu söylemler sonucu Kürtler bugün Kürdistan’ı kurmak istiyorlar. Arkalarına da Ortadoğu planları olan ABD ve Avrupa’yı almış durumdalar. Irak’ın kuzeyinde kurulan Güney Kürdistan’ın adı bile anlamlı gelmiyor mu size? Eğer Güney Kürdistan varsa, bunun kuzeyi de var demektir. Orası neresidir peki?..


ABD’nin yapmak istediği önce Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti, sonra da birleşik Kürdistan kurmaktır. Bu da Türkiye, Irak, İran ve Suriye’nin parçalanması ve bu bölgede yıllarca sürecek savaş anlamına gelmektedir.


Avrupa’nın Kürt sorununa bakışı daha farklı değil ama, onların söylemi Kürtlere demokratik hakların verilmesi ve siyasi hayata katılmalarının sağlanmasıyla süslenmiş, o kadar…


Gördüğünüz gibi her şey o kadar ince ince hesaplanıp, planlanıyor ki, atılan her adımı, ağzımızdan çıkacak her sözü iyice düşünmek zorundayız.


Ortaklık içinde olduğunuz ülkelerle ortak stratejiler belirlemek ne kadar doğru, iyice düşünmek zorundayız. Eğer “doğru” diyorsanız, o zaman PKK bayrağının asıldığı yerlerin sayısının artacağını ve önünde fotoğraf çektirenlerin çoğalacağını unutmayın.


Yine aynı mantık yüzünden Telafer’deki Türkmenlerin kıyımına seyirci kaldığımızı aklınızdan çıkarmamalısınız.


Yine bu mantık yüzünden ABD ve Avrupa bir yandan Kürdistan’ın sınırlarını belirlenirken bir yandan da Ermeni çorbasını yeniden ısıtılıp önümüze getirebiliyor.


Sanki ülkede iktidar da muhalefet de yok gibi. Aslında var da sesleri yok gibi… Herkesin dili tutulmuş durumda. Tek konuşan medya. O da sussa daha iyi ya…


*Yazarın diğer çalışmaları için www.birsenaltiner.com


 

668140cookie-checkTürk olmak etnik kimlik değildir

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.