Türkiye’de seçim neleri değiştirecek?

7 Haziran öncesinde, hemen hepsi ülkenin batı ve orta bölgelerinde dört ayrı kent ve kırsal kesim ile başkent Ankara’yı kapsayan bu ziyaret sırasında seçim atmosferini yaşama, toplumun her kesiminden seçmenle sohbet ve kayda değer sayıda kampanya faaliyetini gözlemleme fırsatı yakaladım. Gördüklerim, duyduklarım ışığında vardığım bazı sonuçlar özetle şöyle:

Hem gerçek hem de mecazi anlamda, en gürültülü ve kirli seçim kampanyalarından birine tanık olduk. Parti amblemleriyle boyanmış minibüsler, gün boyunca sloganlar ve seçim şarkılarını en yüksek sesle çalarak, parti bayraklarıyla donatılmış cadde ve sokaklarda tur atıyorlar. Cumhurbaşkanı ya da başbakan gelmeden önce temizlenip boyanan meydanlar, mitinglerden sonra yerlere atılmış parti broşürleri ve çöplerle doluyor. Ama asıl süpürülüp temizlenmesi zor olan, konuşmalarda kullanılan nefret yüklü sözlerle kirlenen atmosfer. Kampanya boyunca sözde tarafsız cumhurbaşkanı, her geçen gün sertleşen bir dille muhalefete yüklendi. Sadece siyasi karşıtları değil, ulusal ve yabancı basın, etnik azınlıklar, cinsel tercihler ve diğer dinler de bu saldırılardan nasibini aldı. Hükümet yanlısı medya, beceriksizce ve amatörce iftira kampanyaları başlattı. Ama en ciddi olanı, Halkın Demokrasi Partis (HDP)’ye yönelik, seçime ciddi gölge düşüren bir dizi şiddet olayı ve saldırıydı.

Cumhurbaşkanı ve yandaşlarının kullandığı dil aşağılayıcı, kampanyada başvurulan taktikler basit ve kirli olabilir ama protestocuların zekası ve yaratıcılığına kuşku yok. 2013 Gezi protestoları sırasında gördüğümüz ‘Duran Adam’dan sonra bu defa da ‘Sırtını Dönen Kadınlar’la tanıştık. Protestonun inceliği ve esprisi, aldığı karşılığın kabalığıyla doğrudan tezat halindeydi. Cumhurbaşkanı ‘“Ne anlama geldiği belli de, tabii edebimiz müsaade etmez” diye tepki gösterdi.

Konuştuğum hemen herkesin merak ve endişe konusu, HDP’nin yüzde 10 barajını geçip geçmeyeceğiydi. Adalet ve Kalkınma Partisinin tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edip edemeyeceğinden bağımsız olarak, HDP’nin barajı geçmesi Cumhurbaşkanının başkanlık sistemine geçiş hayalini gerçek kılacak bir Anayasa değişikliğinin yapılabilmesi açısından önemli. Ancak , seçim kampanyası sırasında sergilediği Anayasayı hiçe sayan tutum gözönünde tutulduğunda Recep Tayyip Erdoğan’ın bu değişiklik olmadan da istediğini yapma ve yaptırmaya devam edeceğini varsaymak mümkün.

Hükümet karşıtı kampta, AKP’nin alması beklenen çoğunluğu engellemek öncelikli hedef olarak görülüyor. Bu yüzden de kayda değer sayıda seçmen taktik oy kullanmaya hazırlanıyor. Ülkenin batısında, normalde HDP’ye oy vermeyi aklından geçirmeyecek kişilerin bile sırf AKP’nin yükselişini durdurmak için HDP’ye oy vereceklerini söylediklerine tanık oldum. Kamuoyu yoklamalarına güven son derece düşük. Seçim sandıklarında ve sayım sırasında hile yapılabileceği endişesi yaygın. Hem CHP hem de HDP, sahtekarlığa meydan vermemek için üyelerini seferber ediyorlar. Gönüllülerden oluşan sivil toplum kuruluşu Oy ve Ötesi de seçim günü sandıkları gözlemlemeye hazırlanıyor.

Kampanya sırasında gündeme gelen konuların çerçevesi, iç karartıcı ölçüde dar olmasına rağmen, ana muhalefet partisi CHP, ekonomiyi ana konulardan biri yapmayı başardı. 10 yıldır ilk kez, önde gelen siyasi partiler seçmenin karşısına nisbeten alternatif ekonomi vizyonuyla çıktılar. CHP, dünyaca tanınmış iktisatçı, Türkiye’nin 2000’li yılların başında başarılı ekenomi modelinin mimarı Kemal Derviş’in tavsiyelerini benimsedi. MHP ise, Merkez Bankası eski başkanlarından Durmuş Yılmaz’ı, kazanma şansı yüksek Uşak’tan milletvekilliğine aday gösterdi.

AKP hükümetinin kısa erimli ekonomi ve kalkınma politikalarının eleştirilecek pek çok yanı var. Şeffaf olmayan ihaleler ve tartışmalı inşaat yöntemleriyle gerçekleştirilseler de hükümetin altyapı ve özellikle de sosyal konut projeleri, seçmen arasında son derece popüler. Hem büyük hem de küçük kent ve kasabalarda düşük gelirli halk arasında bu desteğin örneklerine defalarca rastladım. Hükümetin denetimsiz, hatta usulsüz, çevre konularını gözardı eden uygulamalarını eleştirirken, muhalefetin bu tür projelerin seçmen üzerindeki etkisini gözardı etmemesi gerektiğine inanıyorum.

7 Haziran seçimini kim ve hangi oy oranıyla kazanırsa kazansın, 12 yıllık AKP rejiminin Türkiye’de köklü toplumsal ve siyasal değişimler yarattığına kuşku yok. Aşırı kutuplaşma, toplumun dokusunu kolay kolay onarılamayacak şekilde bozdu. Bu yaraların kapanması, özgürlükçü, uzlaşıcı bir siyasi sistemin yeniden oluşturulması düşünülenden de uzun sürebilir.

_______________________________

* Yazarın diğer yazıları için lütfen tıklayınız:
http://www.firdevstalkturkey.com/tr/

1573360cookie-checkTürkiye’de seçim neleri değiştirecek?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.