UAÖ: Gezi Davası’nda tutuklananlar serbest bırakılmalı!

Uluslararaıs Af Örgütü (UAÖ) açtığı imza kampanyasında Gezi Davası’nda tutuklananların serbest bırakılmasını istedi. İlk günü 2500 imzayı aşan kampanyaya imza vermek isteyenlerin https://www.amnesty.org.tr/icerik/gezi-davasinda-tutuklananlari-serbest-birakin adresini tıklamaları önerilir.

UAÖ’nün kampanya açıklaması aynen şöyle:

Gezi Davası’nın 25 Nisan’da görülen karar duruşmasında, Kasım 2017’den beri tutuklu yargılanan sivil toplum lideri Osman Kavala “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edildi. Aynı davada yargılanan diğer yedi kişi ise “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etmek” suçlamasıyla 18’er yıl hapis cezasına mahkum edildi ve derhal tutuklanmalarına karar verildi. Uluslararası Af Örgütü, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı’nı, mevcut durumda tamamı tutuklu bulunan Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Hakan Altınay’ın haksız mahkumiyet kararlarını temyiz sürecinde başvurularına veya taleplerine karşı çıkmamaya ve bu başvuru ve talepleri desteklemeye çağırıyor.

Osman Kavala’nın tutukluluğu, Kasım 2017’de gözaltına alındığından beri 4.5 yıldan uzun süredir üç ayrı suçlamayla devam ediyor. Bunlar, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs (Kavala’yı 2016’daki darbe girişimiyle ilişkilendiren iddialarla bağlantılı olarak Türk Ceza Kanunu (TCK) Madde 309); hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs (Kavala’nın 2013’teki Gezi Parkı protestolarındaki iddia edilen rolüyle bağlantılı olarak TCK Madde 312) ve siyasi ve askeri casusluk (yine 2016’daki darbe girişiminde rol oynadığı iddialarıyla bağlantılı olarak TCK Madde 328) suçlamalarıdır. 16 kişinin yargılandığı Gezi Davası, Haziran 2019’da başladı. Kavala, diğer iki kişiyle birlikte TCK Madde 312 kapsamında protestoları organize ve finanse etmekle suçlandı. Diğer altı kişiye ise çeşitli suçlamalar yöneltildi. 18 Şubat 2020’de dava, yargılanan dokuz kişinin tüm suçlardan beraat etmesiyle sonuçlandı. Yurtdışında bulunan yedi kişinin ise dosyası ayrıldı. Mahkeme aynı zamanda Osman Kavala’nın cezaevinden derhal tahliyesine hükmetti; ancak savcılık ayrı bir gözaltı kararı çıkarttı. Kavala önce polis tarafından gözaltına alındı, ertesi gün ise 2016’daki darbe girişiminde rol aldığı iddiasıyla TCK Madde 309 kapsamında tekrar tutuklanarak cezaevine gönderildi. Mart 2020’de bu suçlamaların yerini ‘siyasi ve askeri casusluk’ suçlaması aldı ve bu sayede yetkililer Kavala’yı cezaevinde tutmaya devam etti. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarda, iddianame kabul edilmediği sürece tutukluluk süresi iki yılı geçemez.

Ocak 2021’de, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, Osman Kavala ve diğer sekiz kişi hakkında verilen beraat kararını bozdu ve Mayıs 2021’de yeniden yargılama başladı. Bu esnada, Gezi Parkı protestolarıyla bağlantılı diğer bir davada (35 futbol taraftarının yargılandığı Çarşı Davası) verilen beraat kararları da Yargıtay tarafından bozuldu. Bu iki dava 2021 yazında, hukuka uygunluğu tartışmalı bir süreç sonucunda birleştirildi. 52 kişinin toplu olarak yargılandığı birleştirilmiş dava Ekim 2021’de başladı. Şubat 2022’de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki kararının uygulanmaması nedeniyle Avrupa Konseyi’nde ihlal prosedürünün resmen başlatmasından kısa bir süre sonra davanın dördüncü duruşması görüldü ve ardından savcının talebi üzerine iki dava tekrar ayrıldı. Gezi Davası’nın altıncı ve karar duruşması 25 Nisan 2022’de yapıldı.

Bu siyasi güdümlü dava ve ona eşlik eden haksız hapis cezaları, Türkiye’de yürütmenin yargı üzerindeki kontrolünün ve siyasi nüfuzunun ne denli yaygın ve sistematik hale geldiğinin bir örneğidir. Mahkemeler, özellikle Temmuz 2016’daki darbe girişimi bağlamında, rutin bir şekilde, hükümet tarafından siyasi muhalif olarak görülen kişileri ve grupları, suç teşkil eden eylemlere ilişkin yeterli veya herhangi bir delil olmaksızın tutuklamak ve mahkum etmek için asılsız iddianameleri kabul ediyor.

Nisan 2022 kararı, Osman Kavala’ya ve Gezi Davası’nda yargılanan diğer kişilere yöneltilen suçlamaları destekleyebilecek hiçbir güvenilir kanıt olmadan verildi. Bu karar, Türkiye’de sürekli hale gelen yargı bağımsızlığı eksikliğinin en son çarpıcı örneğidir. AİHM, 2019’daki kararında, Türkiye yetkililerinin Osman Kavala’nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmekle kalmayıp, aynı zamanda Kavala’yı susturmaya ve diğer insan hakları savunucularını meşru faaliyetlerini yürütmekten caydırmaya yönelik bir art niyet taşıdığına hükmetti.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Şubat 2022’de, AİHM kararına uymayı reddederek Osman Kavala’yı serbest bırakmadığı gerekçesiyle Türkiye hakkında resmen ihlal prosedürü başlatmaya karar vermesine rağmen Türkiye Kavala’yı şartlı tahliye olmadan müebbet hapis cezasına mahkum etti. Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye bir ülke olarak, AİHM’in bağlayıcı kararlarını uygulamakla yükümlüdür. Türkiye’nin AİHM kararını uygulamama ısrarı, Türkiye yargısının uluslararası ve Avrupa insan hakları ve hukukun üstünlüğü standartlarına bağlı olmadığı yönünde kaygı uyandırmalıdır.

2609520cookie-checkUAÖ: Gezi Davası’nda tutuklananlar serbest bırakılmalı!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.