UKRAYNA’DAN… Melek yüzlü kadın

Dünyada bazı insanlar var ki, biz onlara bakarken hemen yanına gidip onlarla konuşmak, kaynaşmak, hiç bıkmadan, usanmadan onları dinlemek ve fikir alış-verişinde bulunmak  isteriz.

Biz melekleri kendimize göre tanımlarız ve onları gerek resimlerde, gerekse yazılarımızda kutsal görünüşlü, nur yüzlü  ve iki beyaz kanatlı olarak tasvir ederiz ve öyle olduklarına  inanaraktan da hem kendimiz tarafından hem de karşımızdaki insanlar tarafından o şekilde görülmelerini, bilinmelerini arzu ederiz. İşte bazı insanlar da melek gibi oluyor; ona baktıkça adeta kendini onun yanında huzurlu, mutlu ve kendilerine yakınlaştıkça ilham aldığınızı hissedersiniz. Bu tür insanlar hayatınızda çok az olduğu için onları kaybetmek adeta kalbinizin yarısını kaybetmiş gibi olur.

Hayatımda bu tür insanları tanımak ve onlara adeta tapmak istedim hep. Bunlardan birisi Gagauzlar’ın lideri Doc.Dr.Mariya Maruneviç oldu. Kendisi geçen yıl geçirmiş olduğu   kalp krizinden dolayı hayata veda etti ve diğeri de Taras Şevçenko Üniversitesi Edebiyat Enstitüsü Folklor Bölümü Başkanı Prof.Dr.Lidiya Frantsevna Dunayevskayadır.
 
Kendisini, 2003 yılında bu Üniversiteye çalışmaya girdiğim zaman ilk gördüğümde adeta bir meleği görmüş gibi oldum. Kendisini tanımıyor ve hatta yakınlaşmak bile istemiyordum. Onu uzaktan izlemek bile benim için yeterliydi. Fakat, daha sonra branşım folklor olduğundan dolayı başkanı olduğu Folklor Bölümü’ne gittim ve kendisi ile yakından tanıştım. Orta boylu, tam bir Gagauz kadını gibi, saçları geriye doğru taranmış ve arkasında toplanmış bir şekilde, güzel yüzü ve şefkatli görünümüyle de anneme çok benziyordu. İnce tenli olması ve çok ince, güzel hatları ile annemin sanki ikizi gibiydi. Ona kendimi tanıttım ve çalışmalarımdan bahsettim. Kendisi beni çok sıcak karşıladı ve benden ilgisini esirgemeyerek benimle uzun uzun konuştu. Bu konuşmamız sırasında zamanın nasıl geçtiğini dahi fark etmemiştik.  Hatta belirli bir süre sonra sekreteri onu bir toplantıya geç kalacağı için uyardı ve biz de başka gün görüşmek üzere vedalaştık. Ondan sonraki günlerde aramızda sıkı bir dostluk ve bağ oluşmaya başladı. Ben bir haftadan fazla kendisini göremesem huzursuz olur ve salt uzaktan da olsa onun bölümüne gider onun sağsalim çalışmakta olduğunu görüp yanına bazen yakınlaşıp yanağından öper, bazen ise uzaktan kendisini izlerdim. Onun başına herhangi bir olumsuz olayın gelmesini yada gelebileceğini asla düşünmek dahi istemezdim. Ne zaman moralinin bozuk olduğunu görsem hemen nedenini sorardım. O da bana sarılıp “biraz iyi değilim, ama iyi ki seni gördüm, iki kelime de olsa seninle konuşmak isterim” derdi.

Prof.Dr.Lidiya Frantsevna  yıllarca Taras Şevçenko Kiev Devlet Üniversitesi Edebiyat Enstitüsü Yönetim Kurulu Bilim Önderliğini ve  aynı Enstitü’nün Folklor Bölüm Başkanlığını yaptı. Onun yetiştirdiği öğrenciler şuan ülkenin çeşitli kademelerinde çalışmaktalar ve Ukrayna halk folklorunu korumak ve yaşatmak  için hizmet vermekteler… Onun yanında Ukrayna bilim adamları ile birlikte Japon, Kore, Çin, Polonya vs. ülkelerden de bilim adamları çalışıyordu. O, herkese bir bilim adamı edasıyle yanaşıyor ve bir bilim felsefecisi gibi bilgi veriyordu. Doktora, doçentlik savunmalarında onun başkanlığında savunulan çalışmalar yüksek seviyede savunulurdu. O, folklor temelinin  ilkeleri ile bilime yenilikler katıyordu.

Dün kendisini görmek için gittiğimde bölümünde olmadığını gördüm;  sekreteri bilim salonununda bir doktora savunmasında başkanlık yaptığını söyledi. Hatta, “arzu ederseniz Çarşamba günü gelin” diye, tavsiyede bulundu. Kendisine bir çalışmamı sunacak ve tavsiyelerini isteyecektim. İşimin olmasına rağmen, ben yine de onun bulunduğu savunma salonuna gittim ve savunmanın tamamlandığını ve katılımcıların salonu boşalttıklarını gördüm. Ben de herkesin çıkmasını bekleyip kendisini gözlerimle aramaya başladım. Lidiya hocam salonda kalmış , savunmadan sonra son evrakları masasından topluyordu. Bu arada beni gören sekreteri “ şuanda sizinle konuşmayabilir, onun çok meşgul olduğunu görüyorsunuz herhalde?” diye de biraz şikayetçi bir şekilde bana söylese de ben içimden; “ben onu çok özledim ve bugün işe gelirken inci çiçeği sırf onun için aldım, kendisinin de bu güzel çiçeğin kokusunu koklamasını isterim” diye de içimden geçirdim ve salona girdim. Beni görür görmez yanına gelmiş olan televizyoncuları bırakıp bana yaklaştı ve yanağımdan öpüp “kızım, bugün çok yoruldum, ama savunma çok iyi geçti, Çarşamba günü yanıma gel de seninle biraz konuşalım.”  dedi. Ben de kendisine çiçekleri sundum ve kendisini çoktan görmediğimi ve özlediğimi söyledim ve mutlaka görüşeceğimizi de ekledim. O,  çok yorgun görünüyordu, ama yine de o ana şefkati ile bakışı insana güven  ve huzur veriyordu ve insanı çalışmaya, hayata sımsıkı bağlanmak için  adeta motive ediyordu!

Kıbrıs Türk destanlarını Ukrayna diline tercüme etmeğe başladığımda Prof.Dr.Lidiya Frantsevna Dunayevskaya’nın yanına yakınlaşıp tavsiyesini sordum; beni öyle bir coşkuyla karşıladı ki, bu çalışmanın kitap haline gelmesinden sonra önsözü yazacağını ve bu çalışmadan sonra  Gagauz sözlü halk edebiyatının antolojisini birlikte hazırlamamızı istedi. “Ukrayna’da oturan Gagauzlar; Gagauz folkloru her zaman ilgimi çekti, fakat ne yazık ki hiç fırsatım olmadı, sayende birlikte bu çalışmayı yapmak isterdim” dedi. Ben de kolları sıvayıp şuanda öğrencimle birlikte çevirmiş olduğum Kıbrıs Türk destanlarını kitap haline getirip diğer ortak çalışmalarımız için hazırlıklarda bulunmaya başlamıştım…

Prof.Dr.Lidiya Frantsevna Dunayevskaya’nın bilim dünyasına kazandırdığı yüzlerce makale ve onlarca derlemelere dayalı bilimsel kitabı vardır. Onun kitapları Ukrayna Üniversiteleri’nde ana kitap olarak okutulmakta. Kendisi Ukrayna gelenek göreneklerini yaşatmak, kültür zenginliklerini korumak için bilim çalışmalarının yanısıra, öğrenci folklor etkinlikleri düzenliyor, alan araştırmalarına çıkıyordu. Sakin, akıcı sesi ile anlattığı dersler, verdiği tavsiyeler adeta bir meleğin sesini çağrıştırıyor ve sevgi saçıyordu.

Lidiya hocanın enerjisi herkesi motive ederken; ailesindeki felaket acısını ise hiçbirimiz bilmiyorduk. Onun annesi yıllarca evinde yatalak yatıyordu ve Lidiya hanım işinden çıkar çıkmaz hemen annesine koşuyor ve onun tüm ihtiyaçlarını karşılıyordu. Yanında bakıcısı da yoktu, çünkü “bakıcılar çok büyük ücret istiyor ve bizim de memur maaşımızı biliyorsun, ayrıca da annemi iyi bakmıyorlar” diye acılı bir şekilde haklı olarak yakınmıştı bana…

Bugün saat 19.30 işten geldim;  yarın hocanın yanına gitmek için bazı çalışmalarımı gözden geçirip sorularımı kendisine ileticeğimi düşünerek bilgisayarımın başına geçtim ki, cep telefonum çaldı. Bölüm Başkanı Doç.Dr. Vladimir Pidvoynıydı arayan. Bu saatte çok önemli birşeyin olmuş olması gerek diye, düşündüm kendi kendime. Bana  hemen “Tudora hanım çok acı bir haberim var size “ dedi. “ Lidiya Dunayevskaya hocamızı kaybettik, kalp krizi geçirdiğini söylediler, ben de hemen size haber vereyim dedim “diye söyledi. O an sanırım şok geçirmek gibi bir duruma girdim , çünkü kalbime çok sert ve keskin bir acı girdi ve tüm gücümle telefona bağırdım “bu mümkün değil, öyle bir insan ölemez, Allah buna izin vermez, bu adaletsizlik olur!” ve telefonu kapattım. Hala geçirmiş olduğum şoku ve dayanılmaz acıyı atlatabilmiş değilim. Ama ne yazık ki bir taraftan da hayat devam ediyor ve ben, benim gibi onu sevenlerin bir şekilde bu acıya katlanmak zorunda olduğumuzu bilerek; belki bu acımı bir nebze olsun hafifletirim düşüncesiyle içimden geçen duygularımı kaleme alarak sizlerle paylaşmak istedim. Lütfen beni mazur görün! Hani derler ya “sevgiler paylaştıkça büyür, acılar da paylaştıkça küçülür” diye.

Sevgili Prof.Dr.Lidiya Frantsevna Dunayevskaya, sana son sözümü Gagauzca söylemek isterim; -gerçekten topracığın ilin, raat olsun, öbür dünnya senin için cennet olsun, çünkü bu dünnyada sen bizim için bir melektin, sen ölmedin, ancak dinnenmeye gittin; senin ruhun, işlerin, nasaatların (nasihatların), o güler üzün, ana sevgin, uslu annatmaların hep bizimnen olacek, bize üüredicilere, bilim insannarına, üürencilerine şavk edecek! Öbür dünnyada hep senin dolayanda inci çicekleri olsun! Sen bizim can yerimizde ömür boyu yaşayacaksın!

Sevgili hocam sen hep bizimle kalacaksın!

* Doç. Dr

1614040cookie-checkUKRAYNA’DAN… Melek yüzlü kadın

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.