Vicdan, hicran ve hüsran…

Ana muhalefete ana muhalif piyon savcısı, kirli sakallı şişko, kişisel boş ihtirasını, parti ve ülke şerrine indirgemiş antipatik salvolarıyla iki gıdım kalmış gücü de törpülemekte boy boy ekranları kirleterek… Her nedense dogmatik bir minnet duyduğu ağababaları ile birlikte… Savcının savı denizin bitmiş organının bile farkında değil, eski şanlı günlerin çürümüş urganına asılmaktan… Ne yaptı senin liderin kasılmaktan?

Kendilerine sorabilselerdi insanlar, “ bizim zamanımızda biz ne yaptık?” diye utanıp, hüsranın yanına konuşlanırlardı hicranı avutmak için… Ve vicdanı zorlamazlardı en azından…

Bu hale getirdiğiniz ülkeyi kurtarmak ne haddinize bre deyyuslar! Mevki ihtiraslarınız mı bastı moruklar? Çekilip kenara, açsanıza gençlere yolu, budur yüceltmek solu…

Kenara çekilmek dedik de, bu harbi çekilmek… İnzivaya kadar yolunuz var. Kitap bile yazma hakkınız yok, neyinizi yazacaksınız, has malzemeniz mi var? Öyle mecliste tabure falan işgal etme hakkınız hiç yok sizin. Siz tetikçi diye atadığınız savcınıza şeker verin yaptığı şirinlikler için ve gidin geviş getirin yok ettiğiniz köylünün ahırında…

Siz ki muhalefete muhalif muhtelif mahluklar, tez dağılın, tarihin en pespaye yerine gömün kendinizi…

Ben liderist değilim, hatta böyle bir ortamda hiçbir partili de değilim, muhalif bile değilim. Varsın tabana çarpsın ki top, belki sıçrar diye düşünmekten gari, bağlı eller kollar… sol solu sollar… Alternatif olamamış çakma gücün total ayıbıdır iç çekişmeler, neler ıskalattınız ülkeye neler neler…

Bunca kalın denendi bitti, ince ince yürünsün gari… Halk yerlerde sürükleneceğine, halkı peşinde sürükler hiç olmazsa…

Ego şişmezse Yalova’ya da gurur düşmez…

758650cookie-checkVicdan, hicran ve hüsran…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.