Yaşamla yıkım arasındaki son seçim!

“Sahip olduğu doğal ve kültürel varlıklarla yeryüzünün en şanslı toprağına sahip olan Anadolu, büyüme masallarının hipnotize ettiği kitlelerin histerik çığlıkları eşliğinde yıkım tanrısına kurban ediliyor. Yaşam, yıkıma kına yakılıyor. Bu, yaşamla yıkım arasındaki son seçimdir…”

Seçimlere sayılı günler kaldı. Geçmişteki kimlik ve değerler üzerinden siyaset yapma geleneği yerini giderek ekonomik talepler ve vaatler üzerinden siyaset yapmaya bıraktı. Hemen her partinin vaatlerinin ana başlıklarına bakıldığında ön plana ekonominin çıktığı görülüyor…

Bu bir bakıma anlaşılabilir bir durum. Zira yıllardır uygulanan inşaata ve projeye dayalı yıkım politikaları, müteahhitlerin palazlandığı ölçüde, halkın üretim araçlarını yitirdiği bir toplumsal yapı yarattı.

Özetle mahallesinde, köyünde, bahçesinde, ormanında, deresinde, ovasında, merasında, kıyısında, koyunda; üzerinde yaşadığı toprağın ona verdikleriyle yaşamını sürdüren halk, bu alanlardan hızla kovularak yaşam alanlarını müteahhitlere terk etti.

Kırsal alan sonuna kentli yatırımcılara açılırken, kentler bohçasını alıp kırsaldan göçenlerin yarattığı ucuz ve niteliksiz işgücü deposuna dönüştü…

Anadolu, insanlığın yeryüzünde yarattığı kültürel birikimin ilk adımlarının atılmaya başlandığı neolitik çağdan bu yana biriktirilen yaşama pratiğini ilk kez ve bu denli köklü biçimde tarihten silindiği bir döneme tanıklık etmedi. Bunun altını bir kez daha çizelim; bir başka deyişle insanlığın on bin yılda biriktirdiği hayat bilgisi, son on yılda toplumsal hafızadan silinerek yalnızca arşivlenen, arkaik ve antropolojik bir ansiklopedi bilgisine dönüştürüldü…

Anadolu, ilk kez oynadığı oyunun kurallarını kendi koymuyor!

Şimdi seçim vaatlerine bakalım: Binlerce örnek sıralayabiliriz. Biz bir tanesine bakalım. AKP Antalya Milletvekili Adayı ve Eski Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan, bir süredir bölgedeki seçim propagandası çalışmalarında partisinin vaatlerini bölünmüş yol, tünel ve havaalanı üzerinden sıralıyor.

Elvan’ın öne çıkan vaatleri arasında, Kaş ve Demre ilçeleri arasında yapılacağı öne sürülen havaalanı da bulunuyor. Sözü edilen alanın topografik yapısının havaalanı yapmaya elverişli olup olmaması bir yana, havaalanına seçilen isim oturup üzerinde uzun uzun düşünülmesini gerekli kılıyor…

642 kilometre kıyı uzunluğu bulunan Antalya’nın koyları, kumsalları Gazipaşa’dan Kaş’a, Kaledran Çayı’ndan Eşen Çayı’na kadar yakın zamana kadar deniz kaplumbağalarının yuvalama ve yaşam alanıydı. Rant hırsıyla yapılan tahsislerin doğal sonucu olan turizm ve inşaat baskısı, turizmin bile yaslandığı değerlerin başında gelen doğal hayatı tuzla buz etti. Caretta Caretta türü deniz kaplumbağaları, tuz-buz edilen doğal yaşamın en önemli değerlerinden biriydi.

AKP’nin milletvekili adayı Elvan, Antalya’nın batısında yapmayı vaat ettiği havaalanına, milyonlarca yıllık yaşam alanlarından edilen deniz kaplumbağalarının adını vereceklerini duyurdu: ‘Caretta Caretta Uluslararası Havaalanı!’

Geçtiğimiz yıl Demre kıyılarına yapılan otel inşaatı yüzünden caretta caretta yavrularının nasıl kıyıma uğradığına tanıklık etti yöre halkı:

(https://gazeteciyazaryusufyavuz.wordpress.com/2014/08/18/demrede-caretta-kiyimi/)

Yıkım ekibi eliyle milyonlarca yıllık yaşam alanlarından edilen carettalar yok olurken, adları, onları yok eden çarkın dişlilerinden birinde yaşayacak!

Elvan’ın seçim vaatleri arasında bulunan bir başka proje ise Kaş-Kalkan arasındaki bölünmüş yol girişimi…

Kalkan ve Kaş arasında halihazırda kıyıya paralel uzanıp giden bir yol bulunuyor. Bölgeyi ziyaret edenlerin pek çoğunun manzarasına hayran kaldığı, dantel gibi bir yol. Ancak bu yol yetmemiş olacak ki, Karayolları 13. Bölge Müdürlüğü, mevcut yolun hemen üstünden ve denize paralel ilerleyen bir hattan yeni bir yol yapma girişime başladı. Türk kıyılarının yapılaşmadan görece en iyi korunmuş bölgesi olan Kaş-Kalkan arasındaki dik yamaçlardan oluşan bölge, aynı zamanda hem biyolojik zenginlik açısından hem de jeolojik açıdan önemli değerler barındırıyor.

Kaş sırtlarındaki Ağullu köyünden başlayacak olan yol projesi, yaklaşık 2,5 kilometrelik tüneller içerirken, ünlü Kaputaş Kanyonu’nu viyadükle geçerken; Ağullu ve Çukurbağ köyleri arasındaki bölümde ise dünyada yalnızca bu bölgede yayılış gösteren ve nesli kritik olarak tehlike altında bulunan Likya Kaş Orkidelerinin bulunduğu bölgeyi ikiye bölüyor.

Özetle söylemek gerekirse, yol projesi bu haliyle inşaa edilirse, molozlarla kaplanan Kaş -Kalkan sahil bandı bir daha eskisi gibi olmayacak! Bölgedeki emlak ve inşaat sektörü temsilcilerin beklentilerine bakılırsa yeni yol projesinin geçtiği bölgede kısa zamanda inşaat patlaması yaşanacak…

Turistik amaçlı yatları saymazsak, 642 kilometre kıyı uzunluğu bulunan Antalya ile ilçeleri arasında tek bir gemi seferi yok!

1990’larda yapılan, Antalya’ya 20 kilometre uzaklıktaki Karain Havaalanı atıl vaziyette çürüyor!

Kendi otomobilini üretemeyen bir ülkede, bölünmüş yol yapma çılgınlığıyla avutulan kitlelerin histerisi; yaşamın tamamını geri dönüşümsüz tahribatlara mahkum etti!

Daha Haziran’a yeni girdik, geçen yıl döktükleri asfalt sıcaklara dayanamayıp erimeye başladı. Temmuz, Ağustos’u düşünmek bile kabus gibi…

Bugün Anadolu coğrafyası büyük bir seçimin eşiğinde. Yıkımve yaşam arasındaki bir seçim…

Cherokee, Apache, Comanche, Pontiac, Cayenne, Fox, Black Hawk, Kentucky…

Pek çoğunuz bu isimleri bugün birer küresel markalar olarak anımsıyorsunuz. Oysa bunlar bir zamanlar beyaz adamın yıkım politikalarıyla yaşam alanlarından edilen Kızılderili kahramanların isimleriydi…

İnsanlığın ürettiği ortak kültür mirasının yanında, insan eliyle yok edilerek bugün artık yeryüzünde olmayan pek çok doğal varlık da kimi küresel markalara isim, logo oldu…
Kapitalizm, aslını yok ettiği her şeyin imajını satmakta ustadır!

Sahip olduğu doğal ve kültürel varlıklarla yeryüzünün en şanslı toprağına sahip olan Anadolu, büyüme masallarının hipnotize ettiği kitlelerin histerik çığlıkları eşliğinde yıkım tanrısına kurban ediliyor.

Yaşam, yıkıma kına yakılıyor…

Bu, yaşamla yıkım arasındaki son seçimdir…

1196930cookie-checkYaşamla yıkım arasındaki son seçim!
Önceki haberGeçiyordum Uğradım kitapçılarda
Sonraki haber43 bin kamu işçisine bir parmak bal
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.