Yapı Ustasından insanlık dersi: Tarihi evleri ücretsiz restore edecek!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE  – Ispartalı taş ve ahşap ustası Ali Dede, “Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz” diyerek sivil mimari örneği tarihi evlerin yıkılıp gitmesini önlemek için hiçbir ücret talep etmeden restore edebileceğini duyurdu…

Ispartalı taş ve ahşap ustası Ali Dede, yok olmaya yüz tutmuş tarihi değeri olan sivil mimari örneği evleri hiçbir ücret almadan restore edeceğini duyurdu. Kentin merkeze bağlı yerleşimlerinden biri olan Sav Kasabası’ndaki eski evlerin birer birer yok olmasına üzüldüğünü dile getiren yapı Ustası Ali Dede, doğup büyüdüğü kasabadaki tarihi değere sahip evlerin yıkılmaktan kurtarılması için yerel halka, muhtar ve belediye başkanlarına çağrıda bulunarak, “Eski evlerimizin anıt ev, müze ev olmak şartı ile her türlü bakım onarım ve yeniden imalatına ücretsiz talibim. Geçmişi olmayanın geleceği olmaz” diye konuştu.

Isparta Davraz Dağı’nın eteğinde kurulan Sav Kasabası, yüzlerce yıldır yapı ustalarıyla anılıyor. Bölgedeki ocaklardan çıkarılan ve yerel halkın “köfke taşı” olarak andığı volkanik taşlar, Isparta ve çevresindeki kimi kamusal yapılar ile cami ve minarelerin inşasında kullanılmış. Coğrafyanın malzemeyi, malzemenin de ustalığı belirlediği bu döngünün merkezinde, Isparta kent merkezine yaklaşık 8 kilometre mesafedeki 1300 rakımlı Gölcük Volkanizması yer alıyor.

GÖLCÜK VOLKANININ TÜFLERİ KENTİN MİMARİSİNDE YAŞIYOR

Tıpkı Erciyes’in tüflerinin Koca Sinan’ın mimarbaşılığa giden yolunun taşlarını döşemesi gibi Gölcük Volkanının tüfleri de Isparta’daki taş ustalarının yolunu belirlemiş. Bugün birçoğu depremlerle yıkılmış olsa da kentte Gölcük volkanının tüflerinden yerli ustaların inşa ettiği kamusal ve sivil yapıları görmek halen mümkün. Kentte Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde köfke taşı kullanılarak inşa edilen ve günümüze ulaşan kamusal yapılar arasında Milli Eğitim Müdürlüğü’nün kullandığı Isparta İdadisi, Tren Gar’ı, Cumhuriyet ve Gazi ilkokulları ile Garnizon binası gibi yapılar bulunuyor. Isparta Valiliği’nin halen kullandığı valilik binası da köfke taşından inşa edilen kamusal yapılar arasında yer alıyor.

USTA MİMARIN GÖZÜNDEN ISPARTA’NIN VOLKANİK TAŞLARI

2014’te yitirdiğimiz anıtsal yapılar uzmanı mimar Hüsrev Tayla, ‘Geleneksel Türk Mimarisinde Yapı Sistem ve Elemanları’ kitabında (TAÇ Vakfı yayını), Sav Kasabası yakınlarından çıkarılan volkanik taşlar hakkında şu bilgileri veriyor: “Isparta’nın 10-12 kilometre güneybatısında Dereboğazı’ndan çıkarılan açık renkli taşlar, büyük sanidin billuru trakittir. Şehirde inşaat taşı olarak kullanılmaktadır.”

BÖCÜZADE’YE GÖRE SAV KÖYÜNÜN EVLERİ DAHA DÜZGÜN

19. ve 20. Yüzyıllarda yaşamış olan ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e farklı dönemlere tanıklık eden Ispartalı yerel tarihçi Böcüzade Süleyman Sami ise ‘Isparta Tarihi’ (Serenler Yayını) kitabında Sav kasabasını şöyle anlatıyor: “Davras’ın eteklerinde olup bol suyu vardır. Sebzecilik, meyvecilik ve kerestecilik ile geçinirler. Eskiden donluk ve kefenlik bezler dokunur ve Antalya’ya kadar gönderilirdi. Bu köyün evleri diğerlerinden daha düzgün ve düzenlidir. Köyde hamam vardır.”

GELENEKSEL KÂGİR YAPILAR BİRER BİRER YOK OLUYOR

Böcüzade’nin de övgüyle sözünü ettiği Sav kasabasının sivil mimari örneği olan geleneksel evleri ne yazık ki birer birer yok oluyor. Yerel malzeme ile yerel ustaların elinde biçimlenen kâgir Sav evlerinin yerini betonarme apartmanlar alıyor. Büyük kısmı “sanatsal değeri olmadığı” gerekçesiyle, bazıları da tescil sonrasında yaşanan idari sorunlar nedeniyle koruma altına alınmayan geleneksel mimari unsuru evler belleklerden siliniyor.

TAŞ VE AHŞAP USTASI ALİ DEDE, EVLERİ ÜCRET ALMADAN ONARACAK

Ancak bu olumsuz gidişat karşısında sessiz kalmayanlar da var. Onlardan biri de yapı ustası Ali Dede. Sav kasabasında doğup büyüyen ancak ülkenin birçok kentinde tarihi yapıların onarım ve restorasyonunda çalışan taş ve ahşap ustası Ali Dede, her biri birer kültür varlığı olan eski evlerin yıkılıp gitmesinin önüne geçebilmek için hiçbir ücret almadan çalışacağını duyurdu. Yerel halka ve yöneticilere seslenen yapı ustası Ali Dede’nin çağrısı şöyle:

‘GEÇMİŞİ OLMAYANIN GELECEĞİ OLMAZ’

“Eski evlerimizin anıt ev, müze ev olmak şartı ile her türlü bakım onarım ve yeniden imalatına ücretsiz talibim. Geçmişi olmayanın geleceği olmaz. Bu günlerde güzel kasabamızda, ‘harabe haldeler, çirkin gösteriyorlar içinde sarhoş ve berduşlar kalıyor’ diye, hiç acımadan, gözünün yaşına bakmadan birer birer yıkılıyorlar. Hâlbuki o evler bizim geçmişimiz. Kim bilir hangi zanaatkârın usta elinden çıktılar? O yıldızlı tavan işlemeleri,  gelin gibi süslenen raflar, yüklükler; tavan ve yer döşemeleri, ocaklar. Hepsi birer alın teri, hepsi sanat şaheseri. İnsanların o evlerde ne hatıraları oldu, acı tatlı neler yaşandı? Ocaklarında pişen, birlik beraberlik içinde yenen baldan tatlı aşları, ekmekleri oldu. Geçmişimiz adına kasabamda yıkım kararı verilmiş ya da henüz böyle bir karar alınmamış, kimin olursa olsun eski bir evin bakım ya da yeniden imalat işlerinde işçiliğini ücretsiz yapmak üzere talibim.”

‘20 YIL BU KASABANIN EKMEĞİNİ YİYİP SUYUNU İÇTİM’

Tarihi evlerle ilgili yaptığı çağrıyı sosyal medya hesabından yayınlayan yapı ustası Ali Dede’nin ilginç bir yaşam öyküsü de var. Sav kasabasında uzun yıllar esnaflık yaptığını ve ardından yapı ustalığına başladığını anlatan Dede, “Sav kasabamızda bakkal dükkânı işletiyordum. 20 yılı aşkın bu kasabanın ekmeğini yedim, suyunu içtim. İnsanlarını, kültürlerini tanıdım, sırlarını paylaştım. Acı tatlı öyküler biriktirdim. Daha sonra taş ustalığına başladım. Babam köfke taşı ocağında çalışırdı. Dedem ve ninem de aynı şekilde bu ocaklarda çalışmışlar. Daha sonra kireç ocağı işi yapmışlar. Yani benim bu konuda bir alt yapım vardı. Köyümüzde Hamaloğlu adında bir usta vardı, okul yıllarımda hafta sonu tatillerinde onun yanında çalışıyordum. Bu işi severek yapıyorum. Parasal yönünde değilim. Manevi bir mutluluk veriyor bana. İmkânım olduğu ölçüde de yapacağım” diyor.

KARŞILIK BEKLEMEDEN ÇEŞMELER YAPIP TÜRBELERİ ONARIYOR

Sav kasabasından çok değerli yapı ustaları yetiştiğini ve Türkiye’nin birçok yerinde yapılar inşa ettiklerini anlatan Ali Dede,  iş yaptığı Sütçüler ilçesine bağlı Çandır köyünde de karşılık beklemeden çeşmeler yaptığını, türbeleri onardığını söylüyor. Sav kasabasındaki eski evleri de hiç bir ücret talep etmeden onarmayı istediğini dile getiren Dede, neden böyle bir işe giriştiğine ilişkin sorularımızı ise şöyle yanıtladı: “Davraz’ımızın bitişiğindeki Göktepe dağımızda yan yana yatan üç mezar var. Fakirlikten fanilası olmadığı için ‘göyneksiz’ deniliyor. Bu mezarlar da harap olmuş, kaybolmaya yüz tutmuş. Bunları da onarmayı, bakımını yapmayı çok istiyorum. Çünkü onlar benim atalarım, onların hikâyeleriyle büyüdüm, onlarla gururlandım.

KAZANCININ YARISINI İNSANLAR VE DİĞER CANLILARLA PAYLAŞIYOR

Atalarımızın yaşam kültürüne ilgi duyuyorum. Çok mal ve para biriktirmeyi sevmiyorum. Ne kazandıysam yarısını insanlarla ve diğer canlılarla paylaşayım istiyorum. Bu duyguyu içimde hep canlı tutarım. İnşaat işlerinin dışında toprakla da uğraşıyorum. Çeşitli meyve ağaçlarım var, her türlü ürünü kendi bahçemizde yetiştiriyoruz. Üretim esaslı yaşıyoruz. Ürettiklerimizi pek satmayız. Sadece ineklerimizin sütünü satıyoruz. Çünkü biz yoksulluğu da yardımı gördük. Ürettiklerimizi bu yüzden satmıyoruz. Kimin evinde eksik bir şeyi varsa onu gidermeye çalışırız. Bu bizim hem evde hem de iş yaşantımızda geleneğimiz, göreneğimiz.”

‘ATATÜRK’ÜMÜZÜN YUNDUĞU HAMAMI DA ÖZENLE ONARDIM’

Ali Dede doğup büyüdüğü kasaba başta olmak üzere birçok kentte tarihi yapıların onarım ve restorasyonunda görev almış. Antalya’daki Hıdırlık Kulesi ve Mevlevihane de bunlar arasında. “Yalova Gacık köyünde Atatürk’ümüzün de yunduğu söylenen eski bir hamam tamamen harap olmuştu” diyen Dede,  tarihi hamamın onarımında büyük bir özenle çalıştığını dile getiriyor.

2477630cookie-checkYapı Ustasından insanlık dersi: Tarihi evleri ücretsiz restore edecek!
Önceki haberBilim insanlarına göre aşı mutasyon üzerinde de etkili olacak
Sonraki haberKapitalizmde halk bütçesi olur mu?
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.