Yüce Divan: Yılmaz ve Taner suçlu

Yüce Divan’ın, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner’in yargılandığı davadaki gerekçeli kararında, ”Yılmaz’ın Türkbank ihalesiyle ilgili, ihale öncesinden sürecin sonuçlanmasına kadar gerçekleştirdiği eylem ve davranışların cezai sorumluluğu gerektiren nitelikte olduğu” kaydedildi


Yüce Divan Heyeti, Mesut Yılmaz ve Güneş Taner’in, “Türkbank ihalesine fesat karıştırdıkları” iddiasıyla yargılandığı davada gerekçeli kararı tamamladı. Kararda, “Başbakan ve bakanların görev ve yetkileri incelendiğinde, Hazine Müsteşarlığının, TMSF’nin işlemlerini denetleme yetkisine sahip olduğu açıktır” denildi.


Türkbank ihalesinden sanıkların sorumlu olduklarının anlaşıldığı vurgulanan gerekçeli kararda, şöyle denildi:
“Devlet idareciliği, siyasi kişiliğin önünde tutulması gereken bir niteliktir. Bir Başbakan veya bakanının herhangi bir ihalenin aşamalarındaki ilişkilerinde ölçü, özel sektörün pazar ekonomisine bakışı, yaklaşımı dışında kaynağını hukuktan alan organlar aracılığıyla yapılmasını ve kabul edilebilir sınırların aşınmasına özel sohbet ya da yakınlaşmalar, devleti birey ilişkisi bazına indiren değerlendirmelerden uzak tutacak ciddiyet ve mesafenin korunmasına özen gösterilmesini gerekli kılar.”


Gerekçeli kararda, buna göre, “Yılmaz’ın Türkbank ihalesiyle ilgili ihale öncesinden sürecin sonuçlanmasına kadar gerçekleştirdiği eylem ve davranışların cezai sorumluluğu gerektiren nitelikte olduğu” kaydedildi.


Yüce Divan heyetinin 3 üyenin karşı oyunu da içeren 150 sayfalık gerekçeli kararında, Yılmaz ve Taner’e yüklenen suçlar, soruşturma önergeleri, Meclis Soruşturma Komisyonu Raporu, sanıklar ve avukatlarının usule ilişkin itirazları, Türkbank’ın statüsü, mali durumu ve Hazine hisselerinin devrine ilişkin gelişmelere yer verildi.


Kararın “sanıkların eylemleri ve hukuki değerlendirme” bölümünde, sanıklarla ilgili ileri sürülen eylemlerin bir kısmının sabit görüldüğü, diğer kısmıyla ilgili cezai sorumluluklarını gerektirecek yeterlilikte delil elde edilemediği belirtildi.



“SANIKLAR İHALEDEN SORUMLU”



Başbakan ve bakanların yetki ve görevleriyle ilgili yasal mevzuata değinildikten sonra Hazine Müsteşarlığının, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun (TMSF) işlemlerini denetleme yetkisine sahip olduğundan TMSF tarafından yapılan Türkbank ihalesinden Yılmaz ve Taner’in sorumlu olduğu ifade edildi.


Yılmaz ve Taner’in, savunmalarında, satışın gerçekleşmesi için ihaleyle yakından ilgilendiklerini belirttikleri anlatılan kararda, şöyle denildi:


“Devlet idareciliği, siyasi kişiliğin önünde tutulması gereken bir niteliktir. Bir başbakan veya bakanın herhangi bir ihalenin aşamalarındaki ilişkilerinde ölçü, özel sektörün pazar ekonomisine bakışı yaklaşımı dışında, kaynağını hukuktan alan organlar aracılığıyla yapılmasını ve kabul edilebilir sınırların aşınmasına sebep olacak özel sohbet ya da yaklaşımlar ya da devleti birey ilişkisi bazına indiren değerlendirmelerden uzak tutacak ciddiyet ve mesafenin korunmasına özen gösterilmesini gerekli kılar.


Bir başbakanın hukuksal yolları kullanması gerekirken, ihaleye katılacak kişilerle ihaleye saatler kala, gece yarısı Başbakanlık Konutunda ihale konusunda görüşmesi ya da ihaleye katılacak kişiyi muhtemel olumsuzluklar konusunda uyarma amaçlı olsa dahi aracı kişiler marifetiyle mesaj gönderip bilgilendirilmesinin istenmesi şeklindeki sanık eylemi, devlet görevinde kastı aşan bir yaklaşımdır, görev gerekleriyle bağdaştığı söylenemez.


Buna göre, Yılmaz’ın Türkbank ihalesiyle ilgili olarak ihale sürecinden önceki tarihlerden ihale süreci sonuna kadar kendisine gönderilen istihbarat ve bilgi notlarıyla Türkbank ihalesine yasa dışı suç örgütlerinin müdahale ettikleri yönünde bilgiler ulaştırılmasına rağmen bu yazıların gereğini yerine getirmemesi, görev sınırlarını aşarak, ihaleye katılacak kişiler ve ihalede oluşacak fiyatı belirlemeye yönelik eylem ve davranışlarda bulunması, ihaleye katılacak kişilerle ihale öncesinde ihaleyle ilgili görüşmeler yapması şeklinde gerçekleşen eylemlerinin, cezai sorumluluğu gerektiren nitelikte bulunduğu sonucuna varılmıştır.”



“TANER, UYARILARI DİKKATE ALMADI”



Kararda, ihaleye yasa dışı suç örgütlerinin müdahale ettiği yönünde Yılmaz aracılığıyla bilgi alan Taner’in, bu uyarı yazılarının gereğini yerine getirmediği ifade edildi. Taner’in, görev sınırlarını aşarak, ihaleye katılacak kişiler ve ihalede oluşacak fiyatı belirlemeye yönelik eylem ve davranışlarda bulunduğu anlatılan kararda, Hazine bürokratlarının gerçek durum ve mevzuata uygun çekincelerine rağmen, bankanın en yüksek teklif veren Korkmaz Yiğit’in firmasına devrine onay vermesinin de cezai sorumluluğu gerektirdiği kaydedildi.


Kararda, Yılmaz ve Taner’in, güdümlerinde bir medya düzeni kurmaya teşebbüs ettiklerine, Genç TV’nin, ihalede üstlendiği aracılık misyonunun karşılığı olarak iş adamı Kamuran Çörtük’e bedelsiz devredildiğine ilişkin yeterli delil elde edilemediği belirtildi.



“İHALEYE FESAT KARIŞTIRMA İÇİN YETERLİ DELİL YOK”



Yılmaz ve Taner hakkında “ihaleye fesat karıştırmak” suçundan dava açıldığı anımsatılan kararda, Yılmaz ve Taner’in devlet alım satımına fesat karıştırmak suretiyle kendilerine veya başkalarına haksız menfaat sağladıklarına ilişkin yeterli delil elde edilemediğine yer verildi. Kararda, Yılmaz ve Taner’in eylemlerinin, “ihaleye fesat karıştırmak” suçunun unsurlarını oluşturmadığı kaydedildi.


Kararda, Yılmaz ve Taner’in eylemlerinin bir kısmının, “görev gereği yapılması gereken işlemlerin yapılmaması”, bir kısmının “görevde yetki sınırlarının aşılması, takdir ve yetkinin amaç dışı kullanılması” olarak değerlendirildi ve bunun “görevi kötüye kullanma” suçu kapsamına girdiğinin altı çizildi.


Davanın zaman aşımı yönünden düşmesine karar verilmesi yönündeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebine de değinilen kararda, bakanların da milletvekillerinin tabi olduğu kurallara bağlı olduğundan ve TBMM üyelikleri süresince zaman aşımı işlemeyeceğinden talebin reddine karar verildiği anlatıldı.


Görevi kötüye kullanma suçu irdelendikten ve yeni ve eski ceza kanunları karşılaştırıldıktan sonra, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununun (TCK) Yılmaz ve Taner’in lehlerine olduğu belirtildi.


Kararda, eski TCK’nın 240. maddesinde tanımlanan “görevi kötüye kullanma” suçunun, 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun kapsamına girdiği kaydedildi.


Yüce Divan heyeti, 4616 sayılı yasanın 1. maddesinin 4. bendi uyarınca, Yılmaz ve Taner hakkındaki davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verdi.

1035130cookie-checkYüce Divan: Yılmaz ve Taner suçlu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.