‘Özal’dan sonra en karizmatik lider’

Makalede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sokaktaki Türk vatandaşı için, öngörü sahibi eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dan bu yana en popüler ve karizmatik lider olarak kalmayı sürdürdüğü vurgulandı.

Yerel seçime birkaç hafta kala Başbakan Erdoğan’ın kendisine güveninin tam göründüğüne dikkat çekilen The Economist’in makalesinde, kamuoyu yoklamalarının Ak Parti’nin rakipleri karşısında bir kez daha zafer kazanacağını ortaya koyduğuna dikkat çekildi.

Laik ana muhalefet partisi CHP’nin artık şeriat tehdidine ya da Kürt ayrılıkçılığına dikkat çeken tutumunu çaresizlikle bir yana bıraktığı ve bunun yerine başörtülü aday gösterme ve Nevruz’un resmi tatil ilan edilmesi gibi açılımlara yöneldiği de öne sürülen Economist’in makalesinde, aslında bunların hiçbirinin Ak Parti seçeneğine sıkı sıkıya yapışmış görünen seçmeni fazlaca etkilemesinin beklenmediği kaydedildi.

Bütün bunların Başbakan Erdoğan’ın politikası üzerinde bir etki yaratmasının da beklenmediği kaydedilen makalede, Başbakan Erdoğan’ı eleştiren çevrelerin ise, onun 2007 yılındaki genel seçimden bu yana giderek daha otokratik bir yapıya büründüğünü, reformist ajandasından uzaklaşmaya başladığını öne sürdükleri hatırlatıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu otokratik eğilimlerine daha ileri bir delil olarak da, Erdoğan’ın gazete sahibi Aydın Doğan ile süregelen kavgasının gösterildiği belirtilen makalede, uluslararası cephede ise AB’ye yönelik şevkinin azaldığı gerekçesiyle memnuniyetsizlik yarattığı vurgulandı.

ÖZAL’DAN SONRA EN POPÜLER, EN KARİZMATİK

Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e yönelik olumsuz eleştirileri ve Sudan ve İran ile gelişmekte olan ilişkileri nedeniyle de tercih edilmeyen biçimde dikkatleri üzerinde topladığı öne sürülen makalede, “Sokaktaki Türk vatandaşı için ise Erdoğan öngörü sahibi eski başbakan ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dan bu yana en popüler ve karizmatik lider olarak kabul ediliyor” denildi.

Erdoğan’ın popülaritesinin düşmanlarını bile zorladığı belirtilen makalede, bu popülaritenin onun başında olduğu hükümeti devirmek için girişimlerde bulunduğu öne sürülen Türkiye’nin şahin generallerinin de geri adım atmasına yol açtığı iddia edildi.

Seçim öncesinde hükümet tarafından seçmene dağıtılan kömür, beyaz eşya gibi yardımlara da işaret edilen makalede, bu tür seçim hovardalıklarının IMF’i ise kızdırdığı iddia edildi.

IMF ile uzun süredir üzerinde çalışılan anlaşmanın da bu tür kamu harcamaları yüzünden halen imzalanmadığı öne sürülen makalede, ancak bu görüşe karşı çıkan Başbakan Erdoğan’ın, Türk ekonomisinin içinde bulunduğu güçlüklerden IMF yardımı olmadan da çıkabilecek kadar sağlam olduğunda ısrar ettiği belirtildi.

“EKONOMİ SALLANIYOR AMA HALA AYAKLARININ ÜZERİNDE DURUYOR”

Pek çok ülke gibi Türkiye’nin de küresel ekonomik krizin etkisi altında bulunduğu belirtilen makalede, TL’nin dolar karşısında hızla değer kaybettiği ve işsizliğin arttığı savunulurken, yapılan düzenlemeler sayesinde Türk bankalarının kriz karşısında pozisyonlarını koruduğuna dikkat çekildi. Makalede, “ekonomi sallanıyor ama hala ayaklarının üzerinde duruyor” denildi.

Bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın kendisine güveninin anlaşılabilir olduğu da belirtilen Economist’in makalesinde, bazı kesimlerin yeni bir seçim zaferinin Erdoğan’ın başını daha da döndürebileceğine inandıkları kaydedildi.

Başbakan’ın da bir imaj problemi bulunduğunu kavradığı ve bu nedenle de nazik bir sözcü ile çalışmaya ve yabancı gazetecilerle ilişki kurmaya başladığı da öne sürülen makalede, Başbakan’ın otokrat bir yapıya kavuştuğu yolundaki eleştirileri de bir yabancı gazeteciyle yaptığı röportajda reddedip, “belki zaman zaman sabırsız davrandığım olabilir” dediği hatırlatıldı.

TRT 6 telivzoyunun yayına başlaması ve hükümetin devlet üniversitelerinde Kürt Edebiyatı bölümlerinin açılabileceğine dair açıklamalarının daha çok reform umudunu arttırdığı da belirtilen makalede, yıllar süren düşmanca tutumların ardından Türkiye ve Iraklı Kürtler’in arasında görüşmelerin başladığı kaydedildi.

Makalede, PKK ile yapılacak bir anlaşmanın da masada olduğu iddia edilirken, Türk silahlı kuvvetlerinin ise “geçici bir yumuşakbaşlılık” içinde göründüğü savunuldu.

ABD ve ERMENİSTAN’LA İLİŞKİLER

Bütün bunların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Hillary Clinton ile bu hafta yapacağı görüşmeyi daha da önemli hale getirdiği belirtilen makalede, Erdoğan’ın bu görüşmede Clinton’ı Türkiye’nin bir başka eski hasmı olan Ermenistan ile yapılan görüşmeler konusunda da bilgilendireceği öne sürüldü.

Yerel seçim ve 1915 olaylarının 24 Nisan’daki anma gününün geride bırakılmasının ardından, Türkiye ile Ermenistan arasında resmi ilişkilerin yeniden başlamasının ve uzun zamandır kapalı olan iki ülke arasındaki sınırın açılmasının da beklendiği belirtilen makalede, bunun aynı zamanda Ermeni Karar Tasarısı’nın Kongre’den geçmesi tehlikesini de bertaraf edebileceği savunuldu.

Seçim sonrasında IMF ile bir anlaşmanın da yaygın beklentiler arasında bulunduğu belirtilen makalede, Devlet bakanı Mehmet Şimşek’in IMF’in bazı taleplerinden vazgeçmesi gerektiğini vurguladığı hatırlatıldı.

AB SÜRECİ

AB’ye katılıma yönelik ilerlemeler çerçevesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için bir sonraki önemli sınavın Türk liman ve havaalanlarının Rumlara açılıp açılmayacağı olduğunu da öne süren Economist, “böylece Türkiye’nin AB içindeki karşıtlarını da müzakereleri çökertme çabaları noktasında mahcup etmek mümkün olabilecek” yorumunda bulundu.

Makalede zeki ve iyi İngilizce konuşan Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın baş müzakerecilik görevine atanmasının da başbakan Erdoğan’ın AB ile müzakerelerin yeniden rayına sokulması adına taze bir girişimde bulunabileceğine işaret ettiği belirtildi.

“Ancak gerçekten bu konuda ciddiyse, 1980 yılında askeri müdahalenin ardından generaller tarafından yazılan 1980 Anayasası’nın yeniden yazılması konusunu bir daha gündeme alması şarttır” denilen makalede, “Bir önceki girişimi neredeyse Anayasa Mahkemesi’nin şeriat yasalarını getirmeye çalıştığı gerekçesiyle Ak parti’yi kapatmasıyla sonuçlanacaktı. Bunun sebebi de Erdoğan’ın bu değişikliği parça parça ele alıp, öncelikle de kamusal alanlarda ve üniversitelerde başörtüsü yasağını gevşetmeye çalışmasıydı” görüşüne yer verildi.
Economist, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kez sadece dindar değil, bütün Türk halkının isteklerini karşılayan bir Anayasa hazırlamak için muhalifleriyle birlikte çalışması durumunda daha iyi edeceğini vurguladı.
 
 
 
 

1190290cookie-check‘Özal’dan sonra en karizmatik lider’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.