büyürdü; beyaz oyalı tülbentler saçlarını öylesine kapatıverirdi. Zeytin-yosun köyümde örtülü kızlar yoktur… Özgürdür, zeytin ağacının gölgesinde salıncaklarda büyüyen kızlar onlar.
Anılarımın anılarını yaşadım.
17 ya da 20 yıl sonra köyümde birlikte büyüdüğüm arkadaşlarım ve ablalarımla buluştum.
Köyde ilkler vardır…
Deniz köyümde ilk pantolon giyen kızlar Cavidan Akgün ile Nurdanur Çavuşoğlu idi. Liseye giden iki kuzendi.
Nurdanur (Çavuşoğlu) örgütçü yapısıyla 26 köy kızını üç yaş grubu olarak bir araya getirmeyi başarmıştı. 68 kuşağı-78 kuşağı ile arada kalan kuşağın kızlarıydı(k).
Yosun köyümde 68 kuşağı kızları kara çarşafı kaldıramadılar.
Ancak, 68 kuşağının ablaları olarak bikini günlerini başlattılar…Sütyenlerin ölçüsünde basma bikiniler dikivermiştiler, birkaç kişiydiler.
Kolay değildi. İlk önce köyün delikanlıların denize girdiği yerden epeyce uzakta kayalıkların ardında bikinilerinin üzerlerine bluz geçirdiler ya da çarşafları…
Ardından 78 kuşağı geldi… Sıkıyönetimin ailelerde de uygulandığı yıllar.
Köyün en uzun kızı bugün iki oğlu da basketçi olan Süheyla on dört yaşındaydı, ‘bu boyla ben bu çarşafı giymem” dedi. Annesinin verdiği çarşafı attı. Giymedi… Süheyla’nın bu hareketi ile en yakın arkadaşları da çarşafları giymediler.
Sonra köyün kadınları çarşafları atmaya başladı…
Tarlaya, komşuya giderken öylesine üzerlerine kolayca geçirmek adına birkaç yaşlıya kalmıştı kara çarşaf (yöresel giysi ).
Bir tülbent yetiyordu, orta yaş grubundaki köylü kadınlarına…
78 kuşağının o ergen kızları çarşıdan aldıkları bikinileriyle de denize girmeye başladılar.
Dedikodulara kulak asmadılar. Soran olduğunda ablaları gibi ilk anlarda ‘kayalıkların arkasında yüzüyoruz” deyip geçiştirdiler. Tabi sancılarını da çok çektiler!..
Yakın tarihe kadar köy kadınları gece yüzebiliyordu… Hala da eşlerini yanlarına alan kadınların bir bölümü gece yüzer.
Köyde ilk blucin giyen köylü kızı da 1.82 boyuyla yine Süheyla idi. Onu en yakın arkadaşları Ayla, Memnune ve diğer kızlar takip etti.
Onlar yazın zeytinlere gübre dökerken bluzların kollarını kıvırıp zeytinyağı sürüp bronzlaşan kızlar. Tabi ki, kahyadan yedikleri fırçanın hadi hesabı yoktu.
En büyük eğlence ise gün bittiğinde tarladan eve dönerken traktörle yapılan turda türküler kalırdı zeytin dallarında!
Asi kızlar olarak dedikodudan bolca nasiplerini alsalar da yılmadılar. Basma fırfırlı eteklerin yerine blucinli köylü güzelleriydi.
Kolay değildi basma etekleri çıkarıp, daracık blucinleri giydikleri günlerde yaşadıkları. Onlar kara çarşafları üzerlerine geçirmeyen kızlardı.
Köyden Bursa’ya alışverişe giderlerken iğne, iplik, kanaviçe, çapa marka dantel yumağı gibi siparişleri blucinlerinin ceplerine koydular; japone kollu bluzların de üzerine hırkalarını giydiler.
Yaşmaklı komşu teyzeler, kasketli komşu amca ve ağabeylerden gelen söylentiler, zamanla eridi gitti…
Zeytinci ve balıkçı babalar ‘pantolonun’ daha rahat kullanıldığını biliyorlardı.
Her ne kadar sahil insanı açık fikirli olsa da, o dönemin yarattığı ‘bağnaz kafalı ‘ ailelerinin dünyalarına yeni pencereler açmayı başardılar…
Artık köye gelen gelinlerde eşarpsızdı. Sonradan kafasını açanlarda az değildir.
‘Şortla köye girmek yasaktır’ levhasının tezatlığında yaşanıyordu, tüm bunlar.
Kanaviçe, dantel ile çaylı börekli günlerinde basma ile blucinin keyfinde buluşuluyordu.
Tarlada giydikleri basma şalvarların üzerine geçirdikleri askılı bluzlu köylü kızlarıyla bazen arabesk müziğinin acısında ağlaşırken, ‘Aldırma Gönül’ şarkıyla da aşklı, sevdalı günlerde büyüdük.
Dünyanın en güzel resmini amerikan patiskasının üzerine dikilen kanaviçenin her karesine işlenen vişneler, elmalar, zeytin dalları ile bezenmiş yatak takımları çeyizlerinin onuruydu.
Kapalı pencerelerin aralıklarından sızan rüzgarlar gibi köylerin perdelerini sallayan kızlardı.
İmkânsızı başardılar…
Hani 12 eylül öncesinin kırışık, buruşuk o kızlardan değillerdi…
Tütün iğnesine harfleri dizerken, şehirlerde buruşuk erkek tipinde parkalı, fitresiz sigaranın dudağından düşmeyen kirli blucinli kızlar kendi aralarında bile ‘yenilik’ getiremeden ‘devrim’ diye fırladılar sloganlar eşliğinde… Kadın olmanın güzelliğini de iteleyerek.
Çarşaflarını atan blucinli zeytin güzelleri ise, zeytine zarar veren zeytin piçlerini kırarken, türküler söylüyordu.
Köylü sevmez zeytinin piçini …
Zeytinin kenarında biten o zeytin fidanı zeytin ağacının büyümesini engellerdi…
İşte sonradan çıkan o fidana zeytinin piçi denir.
Eğer o piçi kesersen zeytin alabildiğine özgürce büyürken yeşil ve siyah küpeler meyvelerini vermiştir bile.
Özgürlüğün simgesi zeytin dalında zeytin piçini hiç sevmez köylü kızlar, gençler.
Köylerine yenilik getiren zeytin dallarında büyüyen devrimci kızlar vardır, darbelerin duymadığı!…
• Kurşunlu Beldesi ( Köyü )ile Filidar (Gündoğdu) Köyü.
• Kara çarşaf yöresel giysidir. Şimdiki tarikatçıların, şeriatçıların giysisi ile alakası yoktur.