Müsterih olun ve bize güvenin.
Bu ülkenin, bu milletin dayanma katsayısı sizin sigortanızdır, emin olun !
Bu ülke nelere dayanmış ve bu millet ne biçim olaylarda başını kaldırıp bakmamış bile.
İstediğinize deyin siz güle güle…
Sizin icraatlarınız, yaptırımlarınız, sürçen lisanınız bize vız gelir vız !
Yakın tarihe bakalım. Ne badirelerden kılımız kıpırdamadan çıktık ; tepkisizlikte yeşil otlar ahalisine parmak ısırttık; onlar bile bizi uyarmak için melediler :
” Me me, asıl sizsiniz meme; sağılıyorsunuz haberiniz yok, kim kime dum duma” dediler de onları bile duymadık.
Çobanın mavalı pardon kavalı daha uygun düştü kulaklara !
Bu kulakların beyin bağlantısı çoktan arızalı da; bu tür iç sığırlığın pardon sağırlığın tedavisi yok henüz !
Bu ülkede atlatılan badireler başka bir ülkede olsaydı sonuç çok acı olurdu; ve çok ta bariz : KAYIP ÜLKE ATLANTİS !
AMA BİZE BAKIN; neler neler yaşadık da gözümüz ne uzak görür ne de yakın !
Bu ülke gençlerini ipe çekti; Netekin pardon netekim paşalar çıkıp “asmayalım da besleyelim mi” diye raconlar kesti…
Bu ülke Ecevit’ in beceriksiz ama dürüst tesellisi yüzünden züğürtlüğün destanını yazdı.
Yabancılara GO diyecek kadar güçlenmişken
GO oldu ambargo.
Belimiz doğrulmadı artık; darbe geldi;
darbe- i kalbimiz ritmini bile bozmadı;
Özal ‘ın işini bilen memurları da uyandıramadı gaflet uykusundan biz dumurları pardon mahmurları !
Çalan çaldı, Cumhuriyetin o günlerdeki simgesi MUZ…Devlet malı bu, yemeyen domuz ! Ense kalın, bıyık kalantor, devlet desteği asla çökmeyecek tek omuz !”
Bu ülkenin dayanma katsayısı insanı ürkütür
SN başbakanım.
Biraz daha geriye bakarsak, bir Osmanlı trajedisi var ki ; evlere şenlik !
Çanakkale” de 250. 000 şehit !
Böyle bir Pirus zaferini yazmamış hiçbir Papirus !
Sonrası her şeyiyle 7 düvele devr !
Koskoca bir imparatorluğun kalıntılarını da ikram ediyor akbabalara Sevr !
Düşman şehrine, kasabasına köyüne, ocağına, tezeğine, maltızına, karısına, kızına, ırzına dayanana kadar uyumuş; evet ta buralara kadar !
Öyle ki bizden daha hareketli otopsideki kadavralar !
Bu dayanma katsayısına ulaşmayı başarmış bir millet irtica içimize sı..zana kadar kaldırıp ta kıçını pardon başını kaldırıp bakar mı ?
KOYverdiği pardon oy verdiği sandıktan ne çıkacak; yarını nasıl olacak; burnunun dibindeki İRİN pardon İran ‘ ın hali perişanı onun ilgi enterese eder mi ?
Bu tereslere pardon testerelere çınar olsan
Ömrün yeter mi?
O sofrasındaki bulgura nohuta bakar; Ondan sonrası tufan.
Bu bizzat alnında yazar; biz bu yazıya bir nokta koysak, bir başka paragraf açıp yeniden başlasak önce bizim kuyumuzu kazar !
Bu milletin böyle illet bir huyu var işte !
Dedim ya, nasıl düşer Kurtuluş savaşına kadar Viyana kapılarında mehter çalmış Devlet i Osmaniye !
Ama durum budur. Bu millet bana dokunmayan yılan bin yaşasın, bana umut veren yalan varsın, olsun anlayışıyla yaşar.
Batının çağdaş yaşamını hem taklit eder, hem de o yaşamı yerer.
Tadı çoktan kaçmış bir sakızı vardır ki, cak cak onu çiğner:
Bir Türk dünyaya bedel !
Ama çağdaş dünya için bir bedel ödemesi gerektiğinde türbanları pardon tabanları yağlar.
Çünkü çalışmak deyince karalar bağlar !
Bu nedenle içiniz rahat olsun Başbakanım !
Kardeşinizi Reisicumhur yapın. Başka akrabalarınız için de uygun bakanlık, elçilik filan bakın.
Bütün yalaka medya ve camia- yı moda hemen çareler YARATTILAR…
Sophia Loren tarzı türbanla YÜREKLERİNİ SOĞUTTULAR !
Hem içiniz bir kere daha rahat olsun ki Atatürk gibi kurtarıcılar bir ülkeye bir kere yollanırlar. Bu onların ilk ve son şansıdır.
Bu onların bütün dünyaya belki bin yıl gösterecekleri en büyük referansıdır.
Ama yok yağma ! Tanrı bir kere yapmış bir kıyak, ölümün eşiğinden dönmüş bir ülke, bir ulus, binlerce doğmuş ve doğacak evlat !
Bir daha gelir mi? Tanrı bu kadar hoşgörülü olabilir mi?
Taa Selaniklerden alıp getirmiş onu.
“ Geldikleri gibi giderler “ demiş İngiliz donanmasına bakarak , geldikleri gibi gitmişler, kıçlarına pardon arkalarına bile bakmadan; kaçarak !
Böyle bir şans bir ülkeye bir defa verilir !
Yani içiniz rahat olsun, Atatürk artık zor gelir !
Siz irticalarınızı pardon icraatlarınızı uygulayın.
Zaten düşlerinizin pardon düşüncenizin eseri nice kuruluş ve kul içimize sı(ç)zdı.
Bu durumda neye yarar ağlamak inlemek mızıklanmak ve bitmeyen bir sızı !
Hem bakın Atatürk sizin için de bir şans yıldızı ?
Ona muhtaç hallere gelene kadar,
yedi düvel , böyle bankaydı araziydi diye değil, ordularla bizzat ülkemize, kurumlarımıza, yatırımlarımıza ve yargıya sı(Ç)zana kadar bu meydan sizin.
Er meydanıdır bu meydan ! Var mı size yan bakan !
İstediğinizi kovalarsınız, istediğinizin sırtını ovalarsınız; teslim ettik size kendimizi. Unutmayın parola:
Devlet- i Osmaniye…
Yemeyiz biz beyinsel açlıktan gebersek te bir gıdım PİŞMANİYE !
En büyük Türk; -pardon ağzımdan kaçtı- Atatürk gelmez artık emin olun !
Onun yeri artık Anıtkabir !
Artık kime hesap sorabilir ?
Bu ülke vermiş size en büyük hesap defterini… Defteri ekabir pardon, defter i_ kebir !
Anıtkabirde ona yaraşan bir tek şey vardır şimdi; ki o da bizim sayemizde:
Azab-ı kabir !
Müsterih olun, diliniz sürçse de, bizim ünlü sözümüz imdada yetişir:
-Sızdı Cafer bez getir ! Cafer bezi hemen yetiştirir.
Ama bu Caferlere de öyle güvenmeyin !
Yüzde elli bile olsalar kurtuluş savaşı koşullarına gelene kadar bu cefa- erlerinin, pardon Caferlerin sesi çıkmaz da, Allah etmesin boğazlarına kadar
batarlarsa ; şöyle bir silkinip etrafa bakarlar !
Vee o akıllı pardon at kıllı atın yaptığını yaparlar; biniciyi sırtından atarlar !
Yani bakarlar ki; tanrıdan yoktur bir kıyak; Atatürk’ü yollamaya hiç niyeti yok Allah babanın; dayanma katsayısı da olmuş sıfırlar; artık o zaman biraz endişe edin başbakanım.
Her biri bir olur, milyonlarca Atatürk yaratırlar.
İşte biter o zaman bu harici ve dahili içimize
sı(ç)zmalar.
Sürçü lisan ettikse affola.
Kaygılar pardon saygılar halkının oy verenine hoşbakan; oy vermeyenine BOŞBAKANIM !