ABD basınında son haftalarda çıkan haber ve yorumlara bakılırsa, ABD’de yaşayan Yahudi cemaatin İsrail’e olan ilgisi devam ederken, bir yandan başka huzurlu bölgelere ve kurtarılmış cennet topraklara yönelik arayışlar da sürüyor. Bu arayışların temelinde ise gidilecek coğrafyanın Yahudi tarihiyle ilgisi ve bağı olması şartı aranıyor. Ayrıca Jamaica gibi barışcıl ve demokratik siyasi koşullar altında bulunan ender yerler gözde olmaya devam ediyor.
Jamaika’nın Başkenti Kingston’da sadece bir tek Sinagog bulunmasına ve adadaki Yahudi nüfusun 200 civarında olmasına karşılık, ABD Yahudi cemaati son zamanlarda hem tatil, hem de dinsel nedenlerle adaya ziyareti sıklaştırdı.
Geçtiğimiz Ocak ayında 5 gün süren, “Yahudi Sürgünü ve Karayip ilişkisi” başlıklı bir konferans için 500 civarında Yahudi bilimadamı, araştırmacı, öğretim görevlisi ve din adamlarıyla konuya ilgi duyan Amerikalı entelektüel Yahudi’nin Kingston’a gidişi Amerikan basınının dikkatini ilk baştan çekmedi, ancak daha sonra “bağımsız medya” organlarının konuya yer verişiyle haber duyuldu.
Gizliliği olmamakla beraber konferans üzerinde pek durulmaması da “kimilerince” garip bulundu. Habere ilişkin kaynak olarak sadece bir web sitesinin yer alması ( http://www.ucija.org/conferenceaa.htm ) ve Yahudi lobisinin yönetimindeki büyük basının habere yer vermekten uzak duruşu, “bazılarınca” komplo teorileri çerçevesinde değerlendirildi.
Ortaçağ’ın karanlık dönemlerinde, İspanya ve Portekiz’de bulunan ve büyükçe bir kısmı 400 yıl evvel Osmanlı İmparatorluğu’na gelen Seferad Yahudileri’nden göçe zorlanmış 2000 kadarı ise Jamaika Adası’na yerleşmişti. Daha sonra buradaki Yahudi nüfusun ABD’ye göç etmiş olması nedeniyle doğan Jamaika’ya bağlılık duygusu Amerikan Yahudileri içinde yer etti.
Yahudi aydınlarının nostaljik olarak Jamaika’ya duydukları yakınlığın altında ayrıca, 1620-1640 yılları arasında, İspanyol gemilerine saldıran ve ganimet toplayan ünlü Yahudi korsanı Moses Kohen’in de bu adayı kendisine üs edinmiş olması yatıyor.
