27 Mayıs tarihli Guardian gazetesinin Fransa halkoylamasına ayırdığı sayfalarda alt alta konulmuş üç fotoğraf dikkatimi çekmişti. En üstte Hayır pankartlarıyla kızlı erkekli gençler, ortadaki fotoğrafta sırtına serilmiş bir hayır yazısıyla otlanan bir Hollanda ineği ve en alttakinde de ellerine evet pankartı tuşturulmuş mini mini çocuklar.
Tesadüf bu yana hafta sonunu Nottingham’daydım. Üniversitenin Fransızca bölümü öğrencilerinden bir grupla sohbet imkanı buldum. Hoş o günde referendum günü olduğu için fazla konu bulmakta zorlanmadım. Sohbette hemen hemen hepsi hayır konusunda fikirler ileri sürerken İngilizler bir de buna “Anayasayı okumadan birşey söylememiz doğru olmaz“ demeyi eklediler. Reunion adasından Fransız’ın referendum (halkoylaması) konusunda bir fikri yoktu. Bunu, nasıl olsa adada işsizlik yüksekti. Nedeni de yabancılar değildi. Çünkü Adaya gelen yabancılar sadece turistlerdi. Onlar da Fransız. Dolayısıyla yabancıların daha çok gelmesi onları rahatsız etmeyecekti diye yorumlayabiliriz…
Bordo ve Tuluzlu olana Parisliyi de katacak olursak hepsi işsizlikten ve gelecek endişesinden yakındılar ve Chirac’ın bu konuda başarılı olmadığını belirttiler. Demekki Hayır oyu aynı zamanda Chirac’ı cezalandırma niyetini de içeriyordu. İşsizlik ve Chirac’ı cezalandırma ülkenin izlediği yeni liberal siyasetin yansımasıydı.
İngiliz öğrencilerden birisi işsizlik, yabancılar demeye kalkışınca, ”sahi siz bir üniversite öğrencisi olarak inşaat işlerinde, ya da ayak işlerinde iş bulamamaktan mı çekiyorsunuz diye sorulduğunda“ sustular. Çünkü İngiliz zaten böyle ayakişlerine girmiyor esas itibariyle. Aynı şey Fransız için de söylenebilirdi. Ancak ciddi bir tarım üretimi görülen Fransa ve Hollanda’da Amerikan destekli tarım ürünlerinin ülkeye akıtılmasından rahatsızdı ve onlarda bu nedenle hayır kampında yer alıyordu. Montafon ineği örneğinde görüldüğü gibi.
Resimler ve birkaç kişiyle konuşmalar elbette genelleştirilemez ama halkoylaması sonuçlarıyla birlikte ele alındığında Fransa ve Avrupa’da olan bitenler konusunda bir ipucu verebiliyordu bize.
Hayır oylarının gençler arasında yüksek olması gelecekte bizim sözüm güç geçecek mesajını çağrıştırıyordu. Fransada yüzde dokuzu, Almanyada yüzde onbuçuk’u İngilterede yüzde dörtbuçuğu bulan işsizlik oranları ortada. Hoş bu durumda İngiltere’de yeni liberal uygulamaların başarılı olduğu ileri sürülebilir. Aynı şekilde ABD’nin ne kadar başarısız bir ekonomik durumda olduğunun da altı çizilebilir. Her ikisi de başka bir yerde tartışılmalı. Sadece yabancı düşmanlığına oynayan partiler İngilterede kısa bir sure once yapılan seçimlerde hezimete uğrarken Irak savaşına karşı çıkan kampın seçimlerin başarılı kanadını oluşturduğunu anımsatalım… Schroeder de Chirac’ta bu konuda kendi egemenliklerini ve pazarlarını koruyamamalarının bedelini ödüyordu.
Öte yandan oylarının gösterdiği yüzdeler ciddi. Evet oyu ağırlıkta olsaydı bile bu bileAB’nin ciddi bir bunalım içinde olduğunun düşünülmesini ortadan kaldırmayacaktı.
Avrupa liderlerinin son anda yaptıkları müdahelenin de evetçi kampa olumlu etkisi olduğu söylenemez. Hatta ters etkisi bile olmuştur… Çünkü seçmenlerin çoğu epey once yönelimini belirlemişti. Bir de adamlar zaten egemenlik üzerne duyarlıyken diğer ülkelerin liderlerinin nolur evet oyu kullanın diye bağırmasını sağır kulaklar ble duymamıştır .Sağolsun Dışişleri bakanımız Gül de elinden geleni yaptığını söylüyor ama Fransızlar belli ki onu da yanlış anlamışlar…
Velhasılı kelam Fransızlar 68’i hatırlatan bir eylem koymuştu ortaya. Şimdi tüm Avrupa ülkeleri takkelerini çıkarmış düşünüyorlar nerede hata yaptık diye. Birde bu Avrupa Birliği meselesi yeni birşey değil. Tüm bunlara rağmen ulusal egemenlik tartışmalarda önemli bir yer tutuyorsa bunun altını çizmek gerekiyor.Getirilen söylemin içinde Anayasanın çok karmaşık ve uzun olduğu da var . Bu Brüksel bürotlarını rahatsız etmeyebilir ama sokaktaki vatandaşın duygusunu da yansıtmıyor değerlendirmesi bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Amerikan halkı birlik için bürokratların değil filozofların yazdığı anayasayı oylamıştı uzun bir savaştan sonra.
Evet evet bayrakları sallayan çocuklar çok şirindiler ama onlar kendilerini sevindirecek herşeyi sallayabilirler. Bir ölçüde evetçilerin zayıflığını da ifadeetmiş olmuyor mu?
Avrupa şimdi “Britanya karşısındaki 18. yüzyılın Hindistan’ını anımsatıyor”, diyor ünlü tarihçilerden birisi. (L. Colley) Bir yandan alabildiğine küçük pazarlara bölünüyor diğer yandan da karşılarına çıkan dev pazarlarla uğraşmak zorunda kalıyor… Çin ve Hindistan. Ama herşeyin ötesinde büyük birader tüm haşmetiyle elinde en son geliştirdiği silahlarla her an azarlamaya hazır bekliyor. Benim istemediğim silahları da hiç kimseye satamazsınız diye.Geçen geldiğinde Bush ‘un Avrupalılara niçin zılgıt attığını hatırlıyalım.(Çine silah satamazsınız ) Ehh bu durumda Avrupa vatandaşlarının kendi kendilerini hatırlamasından doğal birşey olabilir mi?
Durum böyle olunca şimdi dönem başkanlığını alacak İngiltere için kendi seçimlerinden sonra çok daha zor günler bekliyor. Eski işçi partili Tony Benn “Atanmışların hazırladığı anayasayı niye destekleyelim derken” Avrupa içi demokrasinin de sınırlarını özlü bir şekilde ifade ediyor.
Bizim köşeyazarlarımız istedikleri kadar Fransa sonuçları Türkiye’yi etkilemez diye yazadursun bu koşullar içinde Türkiye’ye verilen sözler fazla birşey ifade etmeyecek.