YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Son 60 yılda Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alanı kurutulan Türkiye’de 22 Mart Dünya Su Günü öncesinde sulak alanlarda eğlence ve spor tesisleri inşa edilmesinin önü açıldı…
Türkiye’de son 60 yılda yaklaşık Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alan kurutuldu. Yaşamsal öneme sahip olan sulak alanların korunması için çıkarılan yönetmelik, 2002 yılından bu yana yatırımcıların beklentisi ya da altyapı projelerinin ihtiyacına göre birçok kez değiştirildi. Yönetmelikte yapılan son değişiklik ise 22 Mart Dünya Su Günü’nün arifesinde gerçekleşmesi dikkat çekti. 19 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanan değişikliğe göre sulak alanlarda yönetim, tanıtım, sportif, eğlenme, dinlenme ve benzeri hizmetler için altyapı ve üstyapı tesisleri yapılabilecek. Göl ve sulak alan uzmanı Dr. Erol Kesici, son 60 yılda 60’ın üzerinde göl ve sulak alanın yitirildiğine dikkat çekerek, kaybedilen alanların Marmara Denizi ya da 3 Van Gölü büyüklüğünde olduğunu dile getirdi. Üç tarafın denizlerle çevrili olan Türkiye’nin iç kesimlerinin ise 300’den fazla doğal göl ile kaplı olduğunu kaydeden Kesici, “ülkemiz aynı enlem dairesinde içilebilir ve kullanılabilir su kaynakları hızla yok olan ülkelerin başında geliyor” diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikle, yaşamsal öneme sahip olan sulak alanlarda yeni yapılaşma koşulları getirildi. 22 Mart Dünya Su Günü arifesinde gerçekleştirilen yönetmelik değişikliği, 19 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
YATIRIMLAR İÇİN KUŞA ÇEVRİLEN YÖNETMELİK YENİDEN DEĞİŞTİRİLDİ
2002’den bu yana yatırımcıların beklentileri ile otoyol, havaalanı gibi altyapı projelerinin taleplerine göre birçok kez değişiklik yapılan yönetmelik sulak alanları yeterince korumuyordu. Buna bir de yeni yapılan yönetmelik değişikliği eklenince küresel iklim krizi ve kuraklık yüzünden yüzey sularının yanı sıra yeraltı sularında büyük kayıpların yaşandığı Türkiye’deki sulak alanların kaybının hızlanacağından endişe ediliyor.
BAKANLIK SULAK ALANLARDA TESİS İNŞA EDİP KİRAYA VEREBİLECEK
Yönetmelikte yapılan değişiklik ile Tarım ve Orman Bakanlığı uygun görmesi durumunda sulak alanlarda işletme, eğlence, dinlence ve spor amaçlı tesislerin yapımına izin verebilecek. Değişiklikle söz konusu tesislerin işletme ya da kiraya verme, işlettirme yetkisi de Bakanlığa verildi.
GÖL VE SULAK ALAN UZMANINDAN UYARI GELDİ
Türkiye’nin olağanüstü gündeminin ortasında yürürlüğe giren yönetmelik değişikliği yeterince tartışılmazken konuyla ilgili uzmanlardan sulak alanlar konusunda uyarı geldi.
Uzun yıllardır Türkiye’nin göl ve sulak alanları konusunda çalışmalar yürüten SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Dr. Erol Kesici, Türkiye’nin yüzey sularının yanında yeraltı sularının da tükenme aşamasında olduğuna dikkat çekerek “Su kaynaklarımızın giderek azalması endişe verici bir boyutta” dedi.
SON 60 YILDA MARMARA DENİZİ BÜYÜKLÜĞÜNDE SULAK ALAN KURUDU
Türkiye’de son 60 yılda 60’ın üzerinde göl ve sulak alanın yitirildiğine dikkat çeken Kesici, kaybedilen alanların Marmara Denizi ya da 3 Van Gölü, büyüklüğünde olduğunu dile getirdi. Üç tarafın denizlerle çevrili olan Türkiye’nin iç kesimlerinin ise 300’den fazla doğal göl ile kaplı olduğunu kaydeden Kesici, “ülkemiz aynı enlem dairesinde içilebilir ve kullanılabilir su kaynakları hızla yok olan ülkelerin başında geliyor” diye konuştu.
ÖLÇÜSÜZ TÜKETİM, YANLIŞ TARIM POLİTİKASI, HES’LER VE GÖLETLER
Göllerin kurumasındaki temel nedenlerden birinin tüketim çılgınlığı ve insan kaynaklı kirlilik olduğunu dile getiren Dr. Erol Kesici, çok su tüketen yanlış tarım politikalarının da bunda etkili olduğuna değindi. Dere ve çaylarda inşa edilen HES, baraj ve göletlerin de plansızlığına işaret eden Kesici, göllerin çevresindeki yasal ya da yasa dışı su kuyularının da yeraltı sularını ölçüsüzce tükettiğini dile getirdi.
NASA RAPORU: TÜRKİYE’NİN YERALTI SUYU ORTALAMANIN ALTINDA
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından Ocak 2021’de yayınlanan bir raporda Türkiye’nin büyük bir bölümünde yeraltı suyu seviyesinin ortalamanın altında olduğunun kaydedildiğini anımsatan Dr. Erol Kesici, “Gravity Recovery and Climate Experiment Follow On (GRACE-FO) uydularıyla 11 Ocak 2021 itibari ile Türkiye’deki yer altı sularının durumunun hesaplandığı haritaya göre; mavi kısımlar, normalden fazla su olan bölgeleri, kırmızı ve turuncu renkteki kısımlar ise normalden az su olan bölgeleri gösteriyor: (https://earthobservatory.
KONYA’DA OLUŞAN OBRUKLAR BİRÇOK YERDE ORTAYA ÇIKABİLİR
Yeryüzündeki yaşamın yüzey ve yeraltı sularına bağlı olduğunun altını çizen Kesici, Türkiye’nin 18 milyar metreküplük yeraltı suyu işletme rezervinin 16,62 milyar metreküplük kısmının tahsis edildiğini belirterek, bunun 11 milyar metreküplük kısmının ise tarımsal sulamada kullanıldığını kaydetti. Yeraltı sularının karşı karşıya olduğu en büyük iki tehlike, kirlenme ve aşırı su alımı olduğuna değinen Kesici, “Aşırı pompaj yapılmadığı durumlarda süzülme ile kısmen temiz su sağlanacak olan kuyu, aşırı pompaj sonucunda, kirlenme daha çabuk ve daha geniş bir alana yayılacaktır. Yerüstü sularınızı tüketirseniz, ambarda da su kalmaz. Yeraltı suları doğanın yastığıdır, direğidir! Ambar tükenince, Konya’daki obrukların benzerlerini birçok yerde görmek söz konusudur. Bu, doğanın değil insanın felaketidir” dedi.
‘ARAL GÖLÜNÜ VAHŞİ SULAMA KURUTTU’
Türkiye’nin sanılanın aksine su zengini bir ülke olmadığını da dile getiren Kesici, kişi başına düşen su miktarının önceki yıllarda 1800 tonun üzerinde olduğunu ancak bu rakamın günümüzde 1000 ton seviyesine kadar düştüğüne işaret ederek şunları söyledi: “Suyun özensiz, plansız, verimsiz ve aşırı kullanılması, su kirlenmesi ve su kaçakları en büyük sorundur. Günümüzde tüketim çılgınlığı arttıkça su kaynaklarımızı da bilinçsiz kullanmaya başladık, öncelikle bunun önüne geçmeliyiz. Asya’nın ikinci, dünyanın dördüncü büyük gölü olan Aral’ın kurumasının nedeninin gölden aşırı oranda su çekilmesi ve vahşi sulama olduğu göz ardı edilmemelidir. Kısacası su yaşamın olmazsa olmazıdır. 22 Mart Dünya Su Günü öncesinde, bu günlere gelişin en önemli nedeni ne yazık insanın suyu hiç bitmeyecek kaynak gibi görmesidir. Bir ürüne değer düşük fiyatlı olan her şeye ‘sudan ucuz’ denilmesi de bu bakışın bir göstergesidir. Ancak artık ülkemizde ve dünyada suyun kendisi bile ‘sudan ucuz’ değildir.”