Anadolu halk dilinde bir söz var; yetişme çağındaki genç kızların güzelliğii söz konusu edildiğinde,”Yüz güzelliği önemli değil, kaderi güzel olsun” derler..
Eğer, bu söz İsveç için de geçerliyse, iki hafta önce yapılan genel kurulda Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanlığına getirilen Mona Sahlin, yaşamındaki iniş çıkışlara karşın ”kaderi güzel” bir kadın politikacıdır…
Çünkü, Mona Sahlin, 118 yıllık İsveç Sosyal Demokrat Partisi tarihinde ilk kez seçilmiş bir kadın genel başkan olmakla kalmadı, kendi açısından gecikmiş bir ”rövanşı”ı da almış oldu.
Mona Sahlin de, daha önceki parti liderlerinden İngvar Karlsson gibi Olof Palme geleneğinden yetişme bir politikacı kimliğine sahip. Parti ile 13 yaşında tanışmış, 1976 yılında, Sosyal Demokrat Parti Gençlik Kolu Başkanlığına getirildiğinde henüz 19 yaşındaydı.1982 yılında, 25 yaşındayken milletvekili oldu. 1994 yılında parti sekreteri, daha sonra da İgvar Karlsson Hükümetinde başbakan yardımcısı oldu.
Başbakan İngvar Karlsson, parti içinde kendinden sonra geleceklere şans tanımak için liderliği bırakacağını açıklamasından sonra yerine Mona Sahlin’in getirilmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak, Sahlin’in attığı yanlış bir adım, ayağına kadar gelen liderlik şansını ötelere itmesine neden oldu.
Sahlin, 1995 yılında gittiği bir mağazada, görev yaptığı bakanlığın harcamalarında kullanması gereken kredi kartıyla özel alış veriş yapmış, 200 Kronluk(yaklaşık 40YTL) Toblerone marka çıkolata satın almıştı. Yapılan bu alışverişin medya tarafından belgelenmesinden sonra, Mona Sahlin, sadece Sosyal Demokrat Parti liderliği şansını yitirmekle kalmadı, milletvekilliğinden de istifa etmek zorunda kaldı. O günden sonra da ”tobleroneci Bakan” olarak anılmaktan kurtulamadı..
Daha sonra yapılan Sosyal Demokrat Parti Genel Kurulu’nda parti liderliğine, Mona Sahlin yerine Göran Persson getirildi. Göran Persson, daha sonra yapılan seçimlerden sonra Başbakan oldu.
2000 yılının başlarında bir kadın politikacı olarak Mona Sahlin’in yıldızı iyice sönmüştü. O yıllarda, yine Olof Palme Okulu’ndan yetişme, üstelik de daha genç bir kadın politikacı olan Anna Lindh’in yıldızı yükselişe geçmişti. Sosyal demokrat Göran Persson Hükümetinde başarılı bir Dışişleri Bakanı olan Anna Lindh’in, 2003 yılında bir suikaste kurban gitmesi üzerine şans ibresi yeniden Mona Sahlin’den yana dönmeye başladı.
17 Eylül 2006’ da yapılan seçimlerin sosyal demokratların yenilgisiyle sonuçlanmasından sonra Göran Persson parti liderliğinden çekileeceğini açıkladı.
Parti içindeki tek ve en güçlü aday ise 50 yaşındaki kadın politikacı Mona Sahlin’di.
Mona Sahlin, 18 Mart 2007’de yapılan genel kurulda, daha önce elinden kaçırdığı liderlik şansını yeniden yakaladı ve delegelerin oy çokluğuyla Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanlığına getirildi.
Mona Sahlin’in, parti içindeki yükselme sürecinde, 2001 yılında ölen KürtYazar Mahmut Baksi’nin yeğeni, Sosyal Demokrat Parti Kadın Kolları Başkanı Nalin (Baksi) Pekgül’den yakın destek gördü..
Mona Sahlin, 2002 yılında İsveç’te töre cinayetine kurban giden Türkiye’li Kürt kızı Fahime Şahindal’ın yakın destekçisiydi. Fadime Şahindal öldürüldüğünde, Mona Sahlin, göçmenlerden sorumlu uyum bakanıydı.Yakından tanıdığı Fadime Şahindal’ın öldürülmesinden sonra duygularını şöyle dile getirmişti:
“Bugün çok ağladım ve oldukça üzgünüm! Fadime Şahindal’dan daha güzel, daha güçlü ve daha cesur bir insanla hayatımda hiç karşılaşmadım.”
***
”Tobleroneci Bakan” olmaktan parti liderliğine yükselen Mona Sahlin’i bekleyen ”kaderindeki yeni güzellik” ise dört yıl sonra yapılacak seçimlerden sonra Başbakanlık koltuğuna oturabilmek ve bir kadın olarak İsveç’in geleceğinden söz sahibi olmak…
——————————————————————
(*) Bu yazı, 1 Nisan 2007 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ nin Pazar Yazıları sayfasında da yayımlandı..