AB sözünü tut

Eurobarometre, Kıbrıs sorununun Kıbrıs’ta eskisi gibi gündem olmadığını söylüyor. Daha doğrusu iki tarafta da halk Kıbrıs sorununu 5., 6. sıraya düşürmüş. Bizdeki neyse de, Güney’deki ilgisizliğe şaşırmadık; zira Güney Kıbrıs bu konuyu zaten AB’ye girdikten sonra rafa kaldırmış, hastayız, yastayız, kızgınız, üzgünüz gibi bilimum bahanelerle halkı oyalamıştı. En son bahane NAVTEX’ti. NAVTEX bitmeden oturmam dedi Rum lider Anastasiadis. Anastasiadis’e göre Kıbrıs sorunu bir kez daha dönüm noktalarına bağlı oluyor ve gelişmeler genellikle Türkiye’de rol oynayanlara bağlı olarak gelişiyor. Dolayısıyla şu an tüm dikkatler, NAVTEX’in bitiş tarihi olan 6 Nisan’a odaklanmış vaziyette. Rum basını, İtalyan ENI şirketinin vereceği teknik arayla bağlantılı olarak NAVTEX talimatının yenilenmemesinin, müzakerelerin yeniden başlamasını sağlayacağını ancak aynı zamanda, bölgedeki Türk planlamalarının da dikkate alınması gerektiğini savunuyor.

Planlama iddiaları müthiş. Wikileaks’e fatura ettikleri bu iddia, hayal gücünde sınır tanımıyor. Güya, Wikileaks yoluyla ortaya çıkan belgelerde, Türkiye, Rum kesimi, 12 numaralı parselden doğalgaz üretim aşamasına geçtiği zaman, Doğu Akdeniz’de askeri bir çatışmaya girme konusunda kararlı bir duruş içindeymiş. Stratfor’un analizcisi, Türk kaynaklarına dayanarak, Türkiye’nin resmi politikasının, kararlı bir eylemde bulunmak için Kıbrıs üretim aşamasına girene kadar beklemek olduğunu kaydetmiş. Bir askeri çatışmanın olası olduğunu kaydeden komşular, Türkiye’nin beklemede olduğunu savunuyor ancak çark ederek, Ankara’nın taktiğinin, enerji konularında Kıbrıs planlamalarının iptali olduğunu, Ankara’nın, Lefkoşa’nın araştırmalarla sonuna kadar ilerlemesine müsaade etmeyeceğini kaydediyorlar. Ayrıca, Türkiye’nin araştırma aşamasına müsamaha gösterebileceği, fakat politikasının, her ne pahasına olursa olsun hidrokarbon üretimini engellemek olduğu savunuluyor. Türkiye için gerçek tehdidin, iki taraf arasında bir uzlaşı sağlanmazsa, Kıbrıs üretim aşamasına ulaştığı zaman ortaya çıkacağı düşüncesindeler.

Türkler’in, Meis Adası’nın, Münhasır Ekonomik Bölgenin olası ilanıyla ilgili bir başka sınırlama teşkil ettiğini belirten Rumlar, bunun yanında Meis adasının batısındaki Ro (Nisis Ro) ve doğusundaki Stroggili (Stroggili Meistis) adalarıyla ilgili durumun ortaya konulmasının şart olduğunu öne sürüyor. (Her iki adada da sadece bir gözlem evi bulunduğunu ve onun içinde görev yapan 2-3 ailenin yaşamakta olduğunu hatırlatalım.) Rum basınına göre Yunanistan, Meis adasına yakın bölgedeki denizaltı kaynaklarının Türkiye tarafından kullanılması konusunda tepki gösterme sürecine girerse, içinde insane yaşamayan Ro ve Strongili adaları da kendileri için stratejik bir öneme sahip olacak! Daha da açıkcası, bir karış yerden münhasır ekonomik bölge hakkı isteyecekler.

Özetle; AB’nin, 2004 yılında adanın Annan Planı ile birleşmesini reddeden Rumlara kucak açması, komşuları psikolojik olarak etkiliyor, klasik Helen megolomanisini harekete geçiriyor, bu da Anastasiadis’in, müzakere masasını ‘kolayca’ terk etmesine yol açıyor. Dolayısıyla bu yükün ve vebalin çoğu, “pacta sunt servanda” ilkesi zemininde ‘Kuzey Kıbrıs’ın izolasyonlarının kaldırılması sözünü tutması gereken AB’nin omuzlarında.

1622020cookie-checkAB sözünü tut

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.