Arkasından Teneke Çalınan Yenik Kaymakamın Romanı: TENEKE

Serdar Müteferrika Serhatlı –  Türk Edebiyatının onur ismini elinde tutan Yaşar Kemal’in Teneke adlı romanı hem kolay ve çabuk okunurluğu hem de roman okumanın hazzını birlikte bulabileceğimiz eserlerden biridir.Bu eseri niye ve mutlaka okumamız gerektiğine ait kısa bir değerlendirmeyle devam ediyorum:

¨Teneke¨, Yaşar Kemal’in henüz muhabirliğe başladığı ve sonra röportaj yazarlığına geçeceği, tabii arkasından o dev romanlarını ortaya sergileyeceği fırsatı bulduğu, tıpkı pek çok Türk yazarını bir ekol gibi içinde yetiştirmişCumhuriyet gazetesindeki yıllarında yazıldı.

Türk yayıncılığının kurucu isimlerinden Varlık Yayınları tarafından 1955’de yayınlandı. Şimdiki baskıları Yapı Kredi Bankası Kültür Yayınları~YKY eliyle okura ulaşıyor.

Yazarımızın ünlü eseri İnce Memed ile aynı yıl arka arkaya yayınlanan Teneke romanı, Türk Edebiyatında köy romancılığının abartısız gerçekçicilik açısından göze çarpan örnekleri başında gelir. İnce Memed, yayınlanmasının hemen ardı sıra, epik~destansı tarzı ve epope~kahramanlık üzerine kurulu yapısıyla dünya edebiyatına uzanan yolculuğa çıkarken, Teneke romanı daha yerel ölçüde kalmış gibi görünür.

Ne ki, bu eser, birkaç nedenle muhakkak okunması gereken Türk romancılığının temel kitaplarından birisi olarak her zaman övgüyü de hak ediyor. Bu birkaç nedene yer vermeden evvel, kısaca romanı özetlemek yerinde olacak.

Teneke’nin olay örgüsü Çukurova’daki, güneyin kurgusal bir kasabasında geçer. Kasaba ne kadar hayali ve adı anılmayan bir mekân olsa da, kahramanların tümü Yaşar Kemal’in gazeteciliğe dayanan gözlemciliği, bu bölgede doğup büyümesi nedeniyle Çukurova insanının etini kemiğini hissetmesine dayalı olarak gerçeğin ta kendisidir.

Kasabada ¨aman efendim, sepet efendim¨ yaparak gününü geçiren, etliye sütlüye karışmadan emekliliğini bekleyen kaymakan Resul Efendi’nin görevini Ankara’dan yeni atanmış, genç kaymakam Fikret Irmaklı’ya devretmesiyle o güne kadar kendi kabuğunda yaşayan kasabada, o vakte kadar görülmemiş yenilikler uygulamaya konulur.

Her şeyden evvel yeni kaymakam sıtmadan inim inim inleyen hem köylerin hem kasabaların kamusal sağlık haklarını göz önüne alacaktır.

Cumhuriyet’in yetiştirdiği modernleşmeci kaymakam Fikret Bey insanlık dışı koşullar altında pirinç üretimi yapmak üzere, hükümetin önerdiği ve alınması şart olan önlemleri ¨yoğa sayan kendi varını düşünen¨ toprak ağaları ve zengin çiftçilerle kısa sürede gırtlak gırtlaya gelecek, karşı karşıya kalacaktır.

Çok partili demokratik yaşama geçildiği bir dönemde kasaba siyasetinin eşraf-mütegallibe-köy ağası ve gerici unsurların eline geçtiği bir sürecin eleştirisiyle karşılaşılan bu romanda ¨Çeltik ağalarına karşı verdiği mücadelede¨ Fikret Bey kısa zaman geçince gerçeği görecektir; kazanamayacağı bir mücadeleye girmiştir, zira onlara karşı yenik düşmektedir.

Ankara’daki ¨mebuslar ve siyasetçiler nezdinde karalanan, iftiralara uğrayan genç kaymakam¨ görevden alınıp uzak bir kasabaya sürgüne gönderilir; yerine eski kaymakam Resul Efendi tekrar güle oynaya getirilir. Eski tas eski hamam tekrar kurulur.

Fikret Bey kasabadan ayrılırken çeltik-pirinç ağaları çocukların eline birer boş teneke tutturup arkasından ¨teneke çalınması¨ bir sembol olarak Fikret Beyle alay değil, aslında Cumhuriyet’in Batılılaşma, Modernleşme, Aydınlanma hareketine ait tüm ilkelerin hafifsenmesi hatta önemsenmemesi, ¨Biz bildiğimizi okuruz!¨ demesi romanın kapanış cümlesi olur.

Bu karamsar romanın muhakkak okunması gerektiğine dair yorumlarımızdan söz etmiş, şimdiye bırakmıştık:

  • Seksen sayfalık bu kısa romanı okumakla hem rahat bir okuma uğraşısı elde edilecek, hem de böylece başka kitaplara doğru bir yolculuğa bu hafif eserle çıkılmış olacaktır.
  • Türkçede Anadolu ağızlarını kullanma ustalığının yanı sıra, gözlemciliği ve yorumdan çok aktarıcılığı ile Yaşar Kemal’in geniş roman dünyasına da bu eserle adım atmak yerinde olur.
  • Türkiye Cumhuriyeti erken dönem ve çok partili siyasal dönemi bir yönüyle anlamak üzere bu roman, bir bakıma kavrayıcı ve anlamaya yönelik bir fırsatı sunmaktadır.
  • Mahmut Makal’ın Bizim Köy, Selahattin Şimşek’in Hakkâri Dedikleri, Fakir Baykurt’un Yılanların Öcü gibi uzunca bir Türk Köy Romanları kanonuna dahil edilemeyecek bir başka gerçekçilik içinde yazılmış eseri ve bu anlamıyla gelecekte ortaya çıkacak büyük kalem sahibi Yaşar Kemal’i tanımak, anlamlandırmak mümkün olacaktır.
  • Türk kırsalında, köy ve tarımsal alanında feodal yapının siyasal yapıyla nasıl bütünleştiği ve aşağıdan yukarıya doğru, kırdan başkente doğru nasıl siyasal taleplerin ortaya çıktığı, bu romanda olağanüstü bir açıklık ve berraklık içinde aktarılmaktadır. Bunu tarihsel sosyolojiye ait bilgileri elde etmek dahi Teneke’yi okumak için yeterli neden sayılabilir.
  • En önemlisi, büyük güçlere karşı tek başına mücadele veren, TİTANİST bir karakter olarak adını bir kenara not almamız gereken roman kahramanı Fikret Beyin ne acılar çekip neler hissettiğini kavramak, böylece bir roman kahramanı kimliğinde idealist, yurtsever, Cumhuriyetçi bir kişilği tanımak için Teneke bir Türk Klasiği sayılıp okunmalıdır.

Nihayet; Teneke romanı sizleri bir iki saatlik bir yolculukla Anadolu gerçekliğine taşıyacak, kısa sürede okunurken bundan altmış-yetmiş yıl öncesinin panoramasına ulaştıracak eşsiz bir eserdir.

 

2646380cookie-checkArkasından Teneke Çalınan Yenik Kaymakamın Romanı: TENEKE

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.