AVUSTRALYA’DAN… Çokkültürlülük sırat köprüsünde

Londra bombalamalarının sonuçları tüm dünyada olduğu gibi kendisini Avustralya’da da hemen gösterdi. Ben bu satırları kaleme aldığım saatlerde Sydney’de İslami yayınlar satan bir kitabevi, sattığı kitapların batı karşıtı içeriği dolayısıyla medya tarafından cadı kazanında kaynatılıyordu.

The Daily Telegraph’ın kudurgan yayını karşısında önce, “Kitap toplatacak halimiz yok ya” yollu açıklama yapan NSW Hükümeti, aynı gün içinde geri adım atmak zorunda kaldı ve emniyet müdürü kitabevi hakkında soruşturma başlatacağını ilan etti. İki gün önce de İngiltere Başbakanı Tony Blair, “şeytanın ideolojisine” karşı savaş başlatılacağını söyledi.
Bütün bunlar Avustralyalı Müslümanlar için ufuktaki zor zamanların habercisi olsa gerek. Hele hele, İslam’a tanrıyla kul arasındaki bir ilişki biçiminden öte, siyasi bir ideoloji olarak bakan Müslümanların işi iyice zor olacak.

Daha önce bir vesileyle bu sütunda kendisinden bahsettiğim ve fikirlerini beğenerek okuduğum Sydney Morning Hearld yazarı Pamela Bone, Pazartesi günü yayınlanan makalesinin başlığını, “Bir sınır koyma zamanı geldi” diye attı. Bone’un yazısındaki giriş cümlesi, “Londra bombalaması çokkültürlülüğün doğası konusunda ciddi soru işaretleri uyandırıyor” şeklindeydi.

Yazılarından tanıdığım Pamela Bone’un bu ifadelerine karşın, yine de samimi bir çokkültürlülük taraftarı olduğundan kuşku duymuyorum.

Bone, çokkültürlülük uygulamalarında bir şeylerin ters gittiğini kaydediyor ve, “Avrupa’daki camilere devam eden Müslümanların bazıları, Orta Doğu’dakilerden daha radikalse, çokkültürlülük uygulamasında yanlış giden bir şeyler var demektir” diyor.

Burada suçlunun kim olduğundan emin değilim. Göçmen toplumların içinde yaşadığı batı toplumuna uyum sağlayamaması ve kendi iç dinamizminde yanlış olan bir şeyler var. Sözgelimi, çağ dışı, kuş be-yinli imamların cemaatlere lider-lik yapmasına hükümet değil, cemaatler rıza gösteriyor. Başka bir dinin takipçisi göçmen toplumların, ülkeye ayak uydurmasına engel olan başlıca etken, yine bu toplumların kendi içinden çıkıyor.

Belki çokkültürlülüğün günahı, bu toplumların dışarıyla uyumlu ilişkiler kurmaya zorlamaması; kendi içinde yaşamayı teşvik etmesi. Belki Bone’un kastettiği de budur. Bu anlamda son cümlesi ilginç: “Perhaps it is time to say, you are welcome, but this is the way it is here.” 

***

Avustralya medyasının insan yaşamına verdiği önem:

İnsan yaşamının haber değeri nedir? Bu sorunun yanıtı, gazetecilik ahlakı dersle-rinin en başta gelen konularından biri.

Londra’da 55 kişinin yaşamına mal olan patlamanın hemen ardından, The Australian ve Sydney Morning Herald Gazetelerinin, diğer önemli  insan trajedilerini nasıl yansıttıklarını inceleyen bir çalışma geçti elime:

12 Temmuz:
• Londra:
Sayfa 1 ve 8 (The Australian);
Sayfa 1, 8 ve 9 (SMH).
• Çin’de maden ocağında patlama, 22 ölü 60 kayıp:
Sayfa 7 (TA);
Haber yok (SMH).

14 Temmuz:
• Londra:
Sayfa 1, 2, 3, 4 (TA);
Sayfa 1, 8 ve 9 (SMH).
• İntihar bombalaması sonucu 24 Iraklı çocuk öldü:
Sayfa 1 (TA);
Haber yok (SMH); 
• Pakistan’da tren kazsı 150 ölü, 1000 yaralı:
Sayfa 9 manşet (TA);
Sayfa 7 (SMH).

18 Temmuz:
• Londa:
Sayfa 1 (TA);
Sayfa 1 (SMH).
• Irak’ta tanker patlatrıldı 98 ölü:
Sayfa 11 manşet (TA); Sayfa 8, küçük iki sütun (SMH).
• Ekvator Ginesi’nde uçak kazası 55 kişiden haber alınamıyor:
Haber yok (TA);
Sayfa 9 küçük haber (SMH)

1611290cookie-checkAVUSTRALYA’DAN… Çokkültürlülük sırat köprüsünde

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.