AVUSTURYA’DAN… Avusturyalı kendi yıldızını yarattı

Avusturya’da onlarca sorun varmış, işsizlik artıkça artıyormuş, dünyanın en zengin ülkelerinden birisi kabul edilen ülkelerden olan ülkede yoksulluk her gün biraz daha kendisini daha fayla hissettiriyormuş, kimin umrunda! Esas olan Nataşa’nın hürriyetine kavuşmuş olmasıdır.

1 Ekim günü seçime katılacak parti liderleri hem de televizyonda seçim tartışmalarında birbirlerine belden aşağı vuruyorlarmış, önemli mi sanki? Önemli olanın Nataşa’nın zekası ve güzelliği ile milyonlarca Avusturyalıyı büyülemesidir.

Partiler seçim öncesi yabancı düşmanlığı konusunda birbirleriyle oy için yarış ediyormuş, içlerinden en ırkçıları  oy toplayabilmek için populizme başvurarak, Avusturyalıyı ülkelerinden yıllardır emek veren göçmenlara kışkırtıyormuş, önemli mi?  Nasıl olsa seçimden bir kaç güni bilemediniz bir kaç hafta sonra  unutulur. Nataşa televizyona çıkıp kendisini gösterdi ve şimdilik iki hafta içerisinde bir milyon Avro zengin olması daha .
Tam 8,5 yıl önceNataşa ortadan kaybolmuştu,  o zamanlar iki küçük çocuk babası olarak, Nataşa’nın anne ve babasıyla birlikte üzülmüş, onların acılarını evimizde bizim de acımız olarak kabul etmiş, birlikte üzülmüş ve birlikte ağlamıştık.

Ağustos ayında bir genç kadının hürriyetine kaçtı haberi ile sarsılmış ve hürriyetine kaçan gen kadının bir zamanların  kayıp kızı  Nataşa’dır deyip, sanki ailemizden birisi geri dönmüşcesine çocuklar gibi sevinmiştik. Sevincimiz kursağımızda kalmadı, hürriyetine kaçan genç kadının yıllar önce kayıp olan Nataşa olduğunun haberi radyoda ve televizyonda duyrulunca, sevincimiz bir kat daha artmıştı.

Ancak bundan sonra her normal insan gibi yeni bir merakımız başladı. Sahi masmavi gözlü, tertemiz suratlı,  bu güzel kız çocuğunu 8,5 yıllık süre nasıl değiştirdi acaba! Merak işte.  Bu merak yediden yetmişe Avusturya’ da yaşayan herkesi sardı. Sadece Avusturyalı mı sanki merakta kalmıştı? Hayır, Avusturya’da temsilcisi bulunan, bulunmayan yüzlerce  medya mensubunun Nataşa’ nın çevresinde adeta karargah kurup haber yapmak istemeleri dünyanın bir çok ülkesinde de bu merakın olduğu anlaşılmaktaydı.

Bu merak Agustos ayının son haftasından,  Eylül ayının ikinci haftasının başlarına kadar Avusturya’da toplumu meşgul etti. 

Toplumun bu merakı nasıl değerledirilirdi acaba! Bunu Nataşa bile hapis hayatı yaşadığı evden, komşunun evine kaçarak sığındığında düşünmüş olmalı ki, polisi arayıp da yardım istediği zaman, başını kapatmak için bir de battaniye istemiş. Fotoğrafının  çekilmesine engel olmak için kendisini almaya gelen polislerden yardım istediğini, genç kadın  televizyon görüşmesinde dile getirmişti.  Nataşa 8,5 yıllık hapis hayatından kaçarken bile üniversiteler bitirmiş bir menejer kadar mantıklı düşünüp, daha sonra pazarlanacak olan fotografının çekilmesine engel olmuştu.  „Çok meşhur birisi olacağımı bildiğimden, polise ismimi söyledim, beni tanımadılar, ama polisten yüzümü kapatmak için battaniye istemiştim“ diyordu. Daha sonra gazetelerde Nataşa Kampuşu tanımayan polislerin cahilliğine ait haberler bile  basında yer aldı, bunu da burada kısaca yeri gelmişken belirtmekte yarar  görüyorum. „Nataş nasıl tanınmaz, hangi ülkenin polisleri ve hangi ülkede yaşıyorlar“ diye yazan çizenin haddi hesabı yoktu. 

8,5 yıl dış dünya ile çok fazla ilişkisi olmadğı iddia edilen 18 yaşındaki genç kadın bunu düşünür de, yıllarca çeşitli kurumlara basın danışmanlığı/ pazarlamacılık yapan, kelli felli  insanlar  düşünemez mi? Nataşa’yı dış dünyaya adapte etmek için bir psikoloji profesörü, sosyal çalışma ve çocuk hakları konusunda uzman bir çocuk avukatı, ülkenin en tanınmış ve başarılı basın danışmanı ve bir de avukattan oluşan ekip oluşturuldu. İki hafta boyunca Nataşa ile görüşmelerle dış dünyaya hazırladılar.  Ekip içerisinde basın danışmanı „Nataşa’nın ailesi çevresinde çöreklenen ve kendilerine milyonlarca para sözü veren,  sözde menejerlere engel olunması gerekiyordu“ derken, hem kendi yaptıkları danışmanlığın gerekliliğini, hem de ekiplerinin olmaması halinde Nataşa’nın, anne ve babasının hangi akbabaların ellerinde oyuncak olacaklarını vurguluyordu. 

Ekip ile iki haftalık çalışma sonrasında Nataşa oyuncak değil,  gazete ve televizyonların kesinlikle bir numaralı yıldızı oldu. Şimdi bu bir numaralı yıldız Nataşa basın aracılığıyla topluma nasıl sunuldu, bir bakalım.

Yazım için biriktirmiş olduğum gazetelere bakıyorum. Yayın hayatına 1 Eylül tarihinde atılan varolan bulvar gazetelerinden biraz daha kaliteli gibi görünen gazeteye göz atmak istiyorum. Gazeteyle birlikte verilen magazin, televizyon ve sosyete konularında  üç adet eki yaymazsak, kırk sayfalık bir gazete. Bu kırk sayfanın  yarısının reklam sayfaları olduğunu da ayrıca belirteyim. Gazetenin kapağında Nataşa’nın bir fotoğrafı, sayfa bütünüyle ona ayrılmış. Devamında altı sayfa televizyon ve gazetelerin Nataşa ile yapmış olduğu söyleşinin hikayesi ile dolu. Bir sayfa anneyle yapılmış görüşmeye ayrılmış. Avusturyalıların Nataşa ile ilgili okuyucu mektuplarını iki sayfada yayınlamış. Bunlara ek olarak iki sayfa Avusturya’nın tanıdık simalarının Nataşa ile ilgili düşüncelerine ayrılmış; „Çok güçlü, çok zeki, çok güzel ve çok etkileyici“ bulmuşlar. „Kendisini iyi yetiştirmiş“ düşüncesindeler. 

Buraya kadar kaç sayfa ettiği önemli mi?   Yeni çıkan Österreich (Avusturya) gazetesi „Nataşa sensiz ne yaparadık, iyiki varsın“ dercesine 12 sayfalık  bir de ek ayırmış.  Ekte 10 sayfa ORF televizyonun görüşmesi resimlerle olduğu gibi yayınlamış. Baba unutulmamış,  bir sayfa da baba ile görüşme var. 

Böylesi bir yayıncılık sadece bir günün gazetesinde değil,  bu ve buna benzer yayıncılık günerce,  haftalarca bütün medyada sürdü ve hala sürmekte. Şimdi de Alman haber dergisi Stern’nin haberi gazetelere yeni malzeme olmuş. Stern dergisi Nataşa’nın kendisini kaçırala kayak tatiline gittigini haber etti.

Diğer gazeteler,  bu yeni gazeteden farklı değil. Hele birisi var ki, yeni gazeteye kaynaklık etmekte.  2,5 milyon okuyucusu olan diğer gazete  Kronenzeitung’un çekmiş olduğu resimleri, ORF’in yapmış olduğu söyleşiyi olduğu gibi „izinsiz yayınlayan“  Österreich gazetesi aleyhinde bir davanın açılacağı  haberinden sonra,  Nataşa daha uzun yıllar Avusturya gündeminde kalacaktır.

Bulvar gazetelerinin dışında diğer  sağ, sol liberal, ekonomi gazeteleri de Nataşa konusunu birinci sayfalardan arka sayfalara henüz taşımadılar. Ciddi gazeteler de haftalardır sayfalarında Nataşa’ya  ayırdıkları sayfa sayısını seçim, ekonomi, yabancı düşmanlığı , müzik, sanat ve edebiyat konularına ayırmıyorlar henüz. 

Devlet televizyonu ORF’de Nataşa ile yapılan söyleşi 2,7 milyon izleyici tarfından izlenmiş, bu söyleşi ile ORF tarihinde en fazla izlenen program olmuş. Avusturya’nın yeni yıldızı devlet televizyonunda da hala gündemin en üstlerinde yer almakta. 

Toplumun çeşitli kesimlerindeki değerledirmelere bakarak Nataşa Kampuş’u Avusturyalı Romy Schneider’den bu yana en büyük bir yıldız gibi görmeye başladı bile.  Nataşa için kurulmuş olan ekipde yeralan basın danışmanı,   ORF’in Nataşa ile  yapmış olduğu söyleşiyi dünyada çeşitli televizyonlara satarak, 18 yaşındaki genç kadını iki hafta içerisinde şimdilik 1milyon Avro zengin etti. Bu bir milyon Avro daha sonraki süreçte üçe beşe katlanacağına kesin gözüyle bakılmakta. 

Nataşa’ nın gerçekten kendisine ait düşüncesi midir, belli olmayacak. Ancak Nataşa  kendisinin de aç bırakıldığını ve kötü muamelelerle uğradığını belirterek, tecavüze uğrayan, kaçırılan genç kadınlara ve açlık çeken insanlara yardım etmek için bir vakıf kurmak istediğini belirtti. Onun için de elde edilecek   kazancın bir kısmının, kaçırılan ve açlığa terk edilen kadınlara yardımda bulunması için kuracağı vakfa da verecegini duyuran Nataşa, toplumu basın aracılığıyla açılmış bağış hesaplarına yardım yapmaya çağırdı. 

Avusturya’nın önemli bir gündemi daha var. Bu gündem, 1 Ekim 2006 tarihinde yapılacak genel seçim.  Genel seçim Nataşa Kampuş’un gölgesinde kaldı. Partiler de yaptıkları seçim propogandasının Nataşa’ nın  yanında pek etkili olmadıklarını görmüş olacaklar ki, partilerden bazıları bağış hesabı açarak siyasi çalışmaların içine Nataşa Kampuş’u da çekmeye çalıştılar.  Diğer bazı partiler ise, çocuk kaçırmalara daha yüksek cezanın gerekliliği konusunda siyasi açıklamalarını dile getirmeye ve sokakları konuyla ilgili afişlerle doldurmaya başladılar. 

Ülkenin gelecegi için en kritik seçimlerden birisi olarak değerlendirlebilinecek bu genel seçim bile önemsenmezken, Nataşa Kampuş konusunda aslında her şey konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor ve değerlendiriliyor. Film için senaryolar hazırlanıyor, projeler geliştiriliyor.  Ancak  yetişkin birisinin bir çocuğu  sosyal çevrenin dikkatini çekmeden 8,5 yıl evinde rehin tutabildiği hiç konuşulmuyor, tartışılmıyor ve sözü bile edilmiyor. Sanki biz yıldızımızı yarattık ve şimdi bu yıldızımızı pazarlamanın çaresine bakalım, gerisi önemli  değil diyorlar.  Bu da herkesin içinde bulunduğu bireysel yaşamın,   komşuluk, arkadaşlık ilişkisinin Avusturya gibi kapitalist bir ülkede değerinin ne olduğunu bildiklerindendir.  Bireysel yaşam içerisinde böylesi bir durumun alışılagelmiş diye düşünülüyordur. Başka bir alışılagelmişlik ise pazarlama ve paradır.  İşte pazarlama ve para değerlerinin ağır bastığı toplumda çocukluğunu yaşyamayan Nataşa öyle görülüyor ki, gençliğini de yaşayamayacak. 

 

1597080cookie-checkAVUSTURYA’DAN… Avusturyalı kendi yıldızını yarattı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.