AVUTURYA’DAN… Obama’nın yansıması

Dünyada bir Obama budalalığı yaşanmakta, kimileri kendi politikacılarına göstermedikleri sevgiyi veya tepkiyi, Obama’nın ABD başkanı seçilmesiyle yüz binlerce insanın katıldığı mitinglerle kutladılar. Kimisi köylerinden birisinin ABD’ye başkan olmuşçasına kurbanlar kestiler, bazıları ise ülkelerinin sorunlarının Obama ile çözüleceğini düşünürcesine, resmi bayram ilan ettiler.  Tüm bu kutlamalar, ABD tarafından üçüncü, beşinci kolları aracılığıyla yapılan sistemli eylemlerdir.  Amerika’nın katil, saldırgan ve emperyalist politikası sonrasında oluşan imajını kurtarmak için Amerika’yı sevin kampanyalarına gerek duyuldu. Bunun için de yeni bir çehreye ihtiyaç vardı. Bu yeni çehre Obama ile bulunmuş ve Amerika’nın katil ve saldırgan imajını çeşitli budalaca davranışlarla kurtarmaya çalışmak gerekirdi. Sadece budalalık olarak değerlendirilmesi yanlış olacak, Obama’nın şahsında estirilen rüzgâr devam ederken ve onun siyahlığına vurgu yaparken, ABD tarihinde bir siyahın ilk defa önemli mevkiye gelmişçesine Amerika’yı sevdirme görevini üstlenmiş kalemşorlar bilgisayarlarının başına geçtiler. Amerika’da siyahlar hiç önemli göreve gelmemiş gibi yazdılar, yorumlar yaptılar. Eli kanlı ABD dışişleri bakanı Rice veya diğer siyah bakanlar nedir kimlerdir diye soran olmadı. Obama’nın Beyaz Saraya ilk siyah başkan olarak oturmasıyla sihirli bir değnek ile bütün sorunlar bitecek düşünülmekte sanki.

Beyaz Saray, Beyaz Saray olarak kaldığı sürece,  Beyaz Saray’a siyah oturmuş, sarı oturmuş veya beyaz oturmuş hiç önem arz etmemektedir.

Aslında Obama’nın seçilmesi yazımın doğrudan konusu değil, Amerika’nın sorunlarını yazacak, Amerikalıların sorunlarına çare bulunması umurumda da değil. Ayrıca Obama hayranı bazılarının beklediği gibi Amerika’nın emperyalist saldırganlığının da duracağına inanmamaktayım, Bush gider Obama gelir. Ancak Amerika politikası, onların sorunları ve ABD’nin dünyadaki saldırganlığı değişmez.

Amerika’nın emperyalist yüzünden işbirlikçileri aracılığıyla Amerikalıyı ve Amerika’yı Obama aracılığıyla sevdirme operasyonu çalışmaları Avusturya’da da kendisini gösterdi. Gazeteler birinci sayfadan, dergiler ise kapak konuları olarak Obama ile çıktılar. Televizyonlar, radyolar da Obama’sız olamazdı.

Her ülkede olduğu gibi Avusturya’da da Mehdi gibi bir Obama arama budalalığı yaşandı.  Bu Obama hezeyanları dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi Avusturya’da gündemini de meşgul etti.  Avusturya gündeminin bir farklı boyutu daha vardı ki, bu boyut Avusturyalının kafasında var olan önyargı ve gizli ırkçılığı su yüzüne çıkarmasına yardımcı oldu.  İşte bu benim esas konumdur.

Avusturya’nın devlet televizyonu olan ORF’in Amerika temsilcisi Klaus Emmerich’in Barack Obama’nın başkan seçilmesinin yorumu bunlardan en önemlisi ve yankı bulanıydı.  Uzun zamandır Avusturya’nın devlet televizyonunun Amerika Birleşik Devletleri temsilciliği görevini yaparken, Emmerich’i beyaz cam aracılığıyla Amerika kökenli haberleri ve yorumlarıyla Avusturyalının evlerine zorunlu konuk oldu. Kendisi, Obama’nın ABD başkanı seçilmesine ait yorumuyla gene televizyondaydı ve yorumunu yaparken Avusturya’da bir tartışmayı da başlattı.

Klaus Emmerich’in hangi sözlerle kafalarda gizli kalmış ırkçılığı dile getirdiğine geçmeden önce, daha önceki yazılarımdan biri “Vitrin Süsü Olmamalı” adlı makalemde göçmen kökenli adayların partiler tarafından seçilebilir yerlere konulmadıklarını anlatmıştım.  Klaus Emmerich’in sözlerinden sonra o yazımı hatırladım, benim göçmen kökenli adayların vitrin süsü olmamalı ifadem daha uzun yıllar sadece bir arzu olarak kalacaktır diye düşündüm. 

Avusturya’nın fikirsel dünyasını, resmi politikasını ve kültürünü belirlemesi ile bilinen devlet televizyonu ORF’in en önemli temsilcisi “siyah birisinin beni yönetmesini istemem, bu biraz da Avusturya’da bir Türk’ün başbakan olması gibi bir şeydir, bu kabul edilmez”  dedi. Emmerich’in bu açıklamasından sonra partiler içinde yuvalanmış ırkçı tavrın nerelerden beslendiğini ve göçmen adayların daha uzun süre vitrin süsü olacaklarını öğrenmiş olduk. 

Klaus Emmerich ORF’ de yapmış olduğu açıklamayı kısaltarak verecek olursam: ”Amerikalıları ırkçı bulurum. Amerikalıların, eşinin de kendisi gibi siyah olan birini Beyaz Saray’a göndermeleri için gerçekten çok kötü durumda olmaları gerekir. Bunu bir tespit etmek gerekir. Amerikalıların bir siyah başkanı nasıl kabul edeceklerini gerçekten merak etmekteyim. Bu ancak Avusturya’da gelecek başbakanın bir Türk’ün olmasıyla kıyaslanabilir, işte o zamanı düşünün. Obama’yı şu andaki Amerika başkanı ile kıyasladığımızda, Obama kesinlikle zeki, yetenekli ve karizmatik. Ama buna rağmen Obama’nın seçilmesi beyaz Amerika için bir geri adımdır.  Amerika’nın eski beyaz toplum yapısı köleciliğin üzerine kurulmuştur. İhtiyaçları halinde ülkeye insanlar almaktalar. Ben, batı dünyasında bir siyah tarafından yönetilmek istemem. Bunun ırkçı olduğunu da belirtirseniz, evet bu ırkçılıktır derim.”

Klaus Emmerich oldukça açık sözlü. Sözlerinin ırkçılık olarak değerlendirilmesi kendisini pek rahatsız etmedi. Zira bu yorumdan sonra gazetelerde kendisiyle yapılan söyleşilerde de tavrından milim geri adım atmadı. Kendisine gazetelerin sormuş olduğu, “yapmış olduğunuz açıklamalarda yanlış mı anlaşıldınız” gibi sorulara, “kesinlikle yanlış anlaşılmadığını, doğru anlaşıldığını” ve söylediği sözlerin kendi düşüncesi olduğunu belirterek, sözlerinin arkasında durdu. “Bu benim düşüncemdir” diyerek ırkçı düşüncesinin ardında durdu.

Oldukça yaşlı olan Klaus Emmerich’in Türk veya Yugoslav kökenli birinin Avusturya’da başbakan olduğunu göremeyecektir, zira Avusturya toplumu günümüzde göçmen kökenlileri henüz en basit bir devlet memurluğuna bile kabul edecek bir yapıya sahip değildir. Ancak Avusturya’da demografik yapıya bakıldığında, “Avusturya benim de vatanım” diyen göçmen kökenlilerin yaşadığımız toplumda baskın çıkacağı günler çok uzakta değildir. Bir on,  yirmi yıl sonra belediye başkanlığı, milletvekili ve önemli siyasi koltuklarda göçmen çocukları oturacaklardır. Zira istatistikler hastanelerde yeni doğan çocukların yüzde altmışının göçmen kökenli çocuklar olduğunu göstermekte. Günümüzde göçmenlerin nüfus oranlarına paralel olarak, göçmen çocuklarının da eğitim seviyeleri sürekli iyileşmekte.

Anadilleri Almanca olmayan, biri Türk diğeri Yugoslav kökenli iki lise öğrencisi, sınıflarının diğer derslerinin yanında, Almanca dersinden de en iyi not alan çocuklar olduklarını bir baba olarak bilmekteyim. Aynı durum kızımın sınıfında da geçerlidir. Bu taşra yapısı içinde Avusturya siyasetinde ikinci kuşaklar için siyaset içerisinde etkin olmak geçti. Çocuklarımız ise donanımlı olarak  geliyorlar. 

Yazımı Bruno Kreisky’i hatırlatarak bitirmek istiyorum. Avusturya’nın yakın tarihinde, genel başkanı olduğu partinin tek başına, en fazla oy alarak efsane başbakanı olmuştu. Henüz onun karizmasında bir politikacı yetiştiremedi Avusturya. Bruno Kreisky tek başına hükümet kurup da başbakan olmadan önce, Avusturyalılar arasında yapılan bir ankette, “Yahudilerin elini bile tutmam” diyen Avusturyalıların oranının yüzde otuz olduğu hatırlanmaktadır.

Dünyada yaşatılan Obama budalalığı, Avusturya’da başka bir ırkçı budalalığı gösterdi de, böyle bir yazıya sebep oldu.

1597620cookie-checkAVUTURYA’DAN… Obama’nın yansıması

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.