NTV’de Salı gecesi yayınlanan Can Dündar’ın sunduğu ‘neden’ programında ‘Kuzey Irak’ meselesi tartışılıyordu… Konuşmacıları dinledikçe kafamda uzun süredir zaten var olan resim çok daha net bir hal aldı; her şey yerli yerine oturdu sanki…
Şu vatan millet meselesi vardı ya, ülkem, memleketim hikayesi, bu masala inanan tek enayiler aslında dikili kazığı olmayan, karın tokluğuna çalışan emekçi kesim yani yoksul halktı; çünkü umuda ve kandırılmaya ihtiyacı olan onlardı…
Oysa kapitalistler, yani sermaye sahipleri ne istediklerini gayet iyi biliyorlardı; Onlar gayet açık, hükümetlerini kendi ulusal hükümetleri olarak değil kapitalizmin en güçlü hükümeti olan Washington merkezli ABD hükümeti olarak, çıkarlarını da yine ABD ve onun egemen sermayesinin çıkarları olan kapitalist çıkarlar olarak görüyorlardı.
Onlar için vatan da millet de kapitalizmin kalbinin attığı yerdi…
Onların hiç koşulsuz arkasında olacakları tek dava vardı ortada, o da kapitalizmin kesintisiz olarak sürdürülebilmesi davasıydı; yani sermayenin hakimiyetinde olan bir sistemin dünyada mümkün olduğunca uzun varlığını devam ettirebilmesi davası… Bu anlamda sermayelerinin hangi ulusal sınırlar içinde yer aldığının, vatanlarının, milletlerinin ne olduğunun hiç bir önemi yoktu;
En önemlisi tabii ki sermayenin çıkarlarını dünyada en iyi kimin koruyacağı meselesiydi bu arada
Bunu en iyi bugün Amerika yapıyorsa o zaman dünyanın neresinde olursa olsun, aidiyeti ne olursa olsun, bütün sermaye sahiplerinin ve sermaye kuruluşlarının hükümeti artık kendi ulusal hükümetleri değil Washington merkezli ABD hükümeti olacaktı. ABD hükümetinin çıkarları neyi gerektiriyorsa, dünyanın her yerindeki sermayenin çıkarları da bunu gerektirecekti;
Çünkü bunların ortak yaşam alanı kapitalizm, soludukları hava da kapitalizmi yaşatacak aynı iklimin havasıydı…
Ve bu havayı solutacak, bu iklimi yaşatacak en büyük güç bugün Amerika idiyse eğer; o havayı solumaya muhtaç olan tüm dünya sermayeleri açısından ABD çıkarlarını savunmak, bunların kendi ülkelerinde de hayata geçirilmesini sağlamak, onların da çıkarlarının bir gereği olmalıydı…
Ulusal politikalar halkın iyiliği için uygulamaya geçirilmek istenen politikalar olarak düşünülür genelde; Oysa halk kimdir gerçekte; kapitalizmle çıkarı aynı olmayan kesimdir; Öyleyse halkın yararına olan bir şeyin aynı zamanda kapitalistlerin çıkarına olması mümkün müdür ya da şöyle söyleyelim, hangi ulusal sınırlar içinde yer aldığı önemli olmaksızın,sermayenin savunduğu politikaların her hangi bir şekilde halkların yararına yada halkçı olması mümkün müdür…
Bunun düşünülmesi gerekir…
Sonuçta çok iyi bilinmektedir ki sermaye, halkı sömürdüğü sürece ve halkın kaybettikleriyle vardır ve zenginleşmektedir…
Örneğin Türkiye’deki egemen sermaye açısından düşünürsek; bunların gerçekte Türkiye sınırlarında yer alıp almamasının hiç bir önemi yoktur; asıl çıkarları Türk halkının gerçek çıkarları ile hiçbir zaman bağdaşmamaktadır; gerçek çıkarları ABD sermayesi veya diğer egemen sermayeninkilerle aynı yerlerdedir…
Aynı şekilde Türkiye’de sermaye dışında birebir bu sistemin var oluşu ile kendini yeniden üreten mekanizmalar da çıkarlarını aynı yerde görmektedirler; hükümet, iktidar, bunlara bağlı kurum ve kuruluşlar, basın, üniversite…
Ve çok açıktır ki, ABD’nin batması demek onların da içinde bulundukları geminin batması anlamına geleceğinden Amerikan çıkarlarını her koşulda savunmak zorundadır bunlar…
Öyleyse bugün bir Koç holding ya da TOBB ya da Sabancı holding Türk halkının zararına dahi olsa ABD neyi istiyorsa onu dile getirecektir her yerde; çıkarlarını sürünen halkın çıkarıyla bir görmeyecektir şüphesiz; egemen Amerikan sermayesi ve Avrupa sermayesi ile bir görecektir; ve hükümeti olarak da gerçekte, hiçbir zaman dile getirmese bile, Türkiye hükümetini değil –ki bu da fark etmeyecektir artık, nasılsa ulusal hükümetler de aynı çarkın dişlileridir- Washington’dan yönetilen ABD hükümetini göreceklerdir.
Kuzey Irak meselesine gelince, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi temsilcisi şöyle diyor NTV’de; “Türkiye devlet olarak Kuzey Irak’daki gelişmelere ayak uyduramadı; hala bölgede oluşmakta olan Kürt devletini muhatap alıp almamakta kararsız davranıyor; oysa sermaye çoktan çözdü olayı ve yatırımlarına başladı diyor”; sonunda Türk hükümetinin de eninde sonunda yapacağı budur diye eklemeyi de unutmuyor; yani ona göre sorun mevcut durumu kabul etmek ve olanlara uyum sağlamaktan ibarettir…
Ve bunu söyleyen kimse mevcut durumdan rahatsızlık duyduğuna dair en küçük bir refleks bile göstermemektedir. Sanki o bölgede zaten olması gerekenler olmaktadır; Sanki Amerika’nın çıkarları tüm dünyanın çıkarınadır ve bunda şaşıracak bir şey yoktur…
Ve koç üniversitesinden bir öğrenci soru soruyor: “ Bugün kuzey Irakta Türk iş adamlarının böylesi önemli yatırımları varken orada kurulan devletle ilişki kurmayı reddetmek altın yumurtlayan tavuğu kesmek olmaz mı?
Eh kapitalizmin anayasasını öğreten bir üniversitenin öğrencisinin soracağı soru da böyle olmalı değil mi…
Ne denilebilir ki…
______________
* İÜ Öğretim Üyesi