Demokrasi lüks mü? (II)

1960 darbesini yapanlar kısa zamanda demokrasiye geçmek için plan yapmak zorunda kaldılar.
Her ne kadar tek parti dönemlerinin ikinci adamı ve Kurtuluş Savaşının muzaffer komutanı İsmet İnönü’nün 1950 serbest seçimlerinde“demokrasiye geçişte rolü büyüktür”dense de, ihtilalciler “dış baskılar” karşısında demokrasiye geçmek için ellerini çabuk tutmak zorunda kaldılar ama hiçbir zaman sivillere tam güvenmediler.
Ülkeyi,devleti ve milleti “koruma ve kollama görevi” sanki onlara ilahi bir güç tarafından bahşedilmişti.
Anayasa hazırlıklarına başlan Milli Birlik Komitesi ne kadar CHP’ye yakın bilim adamı, aydın, yazar ve gazeteci varsa onları Kurucu Meclis’e atamaktan geri kalmadılar.
Yani kendi seçtikleri, “emre amade” insanlarla yeni bir anayasa hazırladılar ve adını “ Dünyada özgürlüklere en geniş yer veren Anayasa” koydular.
İlk dört madde değişemezdi.
Kendilerini geleceklerini de garantilediler.
İhtilalciler “ilelebet ve ebediyen” yasama meclisinin Senato kanadında yer aldılar.
Kendilerine de “Tabii Senatörler” adını verdiler.
Halk ise “Tabii” kelimesini “Temelli” olarak değiştirdi.
Ve 1980 İhtilalinde TBMM, dolayısıyla Senato kapanana kadar “Temelli Senatör” olarak anıldılar.
Demokrat Parti’yi yürekten desteklemeye devam eden “bir kısım medya” -ki o dönemde bu tür basına “ kuyruk” yaftası yapıştırılmıştı- temelli senatörleri hedef tahtasına oturtmaktan geri kalmadı.
Anayasada kendilerine yer veren ve senatoda da işlerine gelmeyen yasaları veto eden bu “Tabii Senatörler” 1965 sonrası kurulan ve Adalet Partisi’nin çoğunlukta oldukları meclisi ve hükümetin başındaki Başbakan Süleyman Demirel’i engellemek, sık sık çalıştıramaz hale getirmekten geri kalmadılar.
Yani senatodaki “askeri vesayet”, demokratik rejim üstünde Demokles’in Kılıcı gibi devamlı sallandı durdu.
Halkın, 1965’de sandığa giderek işbaşına getirdiği milletvekillerinin Demokrat Parti’nin misyonuna sahip olmasını, Demirel’i, idam edilen DP Genel Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes’in “varisi” gibi görmelerinde bir yanlışlık yoktu.
Askeri vesayeti temsil edenlere göre “Bu halk değişmezdi” (!)
Onlara göre bu halk için demokrasi lükstü.
Onlara göre sandığa gidip CHP’ye oy veren azınlık dışında kalanlar cahildi ve onların oyu ile kendi oyları eşit olamazdı.
Nitekim Senato’da “Tabii senatörler”, TBMM’de ise CHP tarafından temsil edilen “ askeri vesayet” kadrosu bir yandan İnönü’ye destek verirken diğer yandan TBMM’de ilk defa solu temsil den Türkiye İşçi Partisi’ne de sahip çıkmaktan geri kalmadılar ve onlarla devamlı işbirliğine gittiler.
CHP-TİP ve askeri vesayet kendilerini “rejimin teminatı” ve “ garantisi” görmekten geri kalmadı.
Ta ki 1971 “Ara-Kara” darbesine kadar.
Yani 12 Mart’ta parlamentonun tekrar devre dışı bırakılması yani alaşağı edilmesine kadar.

(devam edecek)

1628190cookie-checkDemokrasi lüks mü? (II)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.