Demokrasi Lüks mü ? (III)

12 Mart 1971 askeri muhtırasını hükümete verenler, Avrupa’da patlak veren ve tüm dünyaya yayılan özgürlük hareketini destekleyen ve Türkiye’de de düzen değişmesini isteyen üniversite gençliğini sindirmeye yönelik politika izlediler.

Gençler daha fazla demokrasi talep ediyorlardı.
Üniversite gençliğinin hak aramayı sokaklarda aramaya başlamaları ve örgütlenerek sol eğilimli gençlerin devrim yapılmasını istemesi askerleri kışlasından çıkarmaya yetmişti.

Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel kendisine muhtıra veren askerlere hiç direnmedi ve 1961 Anayasası hem ayaklar altına alındı ve hem de bir süre rafa kaldırıldı.

Demirel ile yaptığım bir söyleşide 12 Mart’taki tabloyu hala izah edemiyordu adeta:

“l969 seçimlerinden zaferle çıktık. Siyasi atmosfer fena değildi. Ekonomi tıkırındaydı. Yatırımlar son sürat gidiyordu. Enflasyon tek haneli durumdaydı ve hiçbir neden göstermeksizin bizi alaşağı ettiler. Hala bir mana veremiyorum”

Oysa “mana” verememesi mümkün değildi Demirel’in.
CHP’den istifa ettirdikleri Anayasa Prof.larından Nihat Erim’i başbakanlığa getiren askerler, yardımcı koltuğuna ise emekli bir paşa olan Sadi Koçaş’ı oturttular.

Kısa sürede kurulan “düzmece” mahkemeler sonrası Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edildi.
Böylelikle güya “ demokrasi” kurtarıldı (‘)
Oysa demokrasi katledilmişti.
Zaman zaman tökezleyen emekleme safhasındaki demokrasi denemesi yine kazaya uğramış ve halka bu rejim “ fazla lüks” görülmüştü.

Devrin Başbakanı Erim de özgürlüklerin kısıtlanmasını “Ben mevcut Anayasanın üstünü şalla örttüm, oldu bitti” diye izah etmişti.
Bu cümlenin tercümesi “Demokrasi rafa kaldırılmıştır” dan başka bir anlama gelmiyordu.

12 Mart idamları, mahkemeler ve cezaevlerine tıkılan gençlere yapılan işkenceler, insan hakları ihlalleri Avrupa’nın uyarıları ile karşılansa da askerler hiçbir tepki ve eleştiriyi iplemediler.

Sonra yönetim yine sivillere bırakıldı.
Bu dönemim bir şansı meclisin kapısına kilit vurulmamasıydı.
Devrin Başbakanı Demirel daha sonraları “Eğer direnseydik 1960’daki gibi Meclisi kapatabilirlerdi” savunmasını yapmıştı.
İş işten geçtikten sonra.
Ne olduysa masum gençlere oldu.
Demokrasimiz ise “lüks tüketim” sınıfında görülmeye devam ediyordu.

(devam edecek)

1628200cookie-checkDemokrasi Lüks mü ? (III)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.