Depremin 150’nci gününde yürüyüş: İnsanca yaşam istiyoruz

Maraş merkezli depremlerin 150’nci gününde “İnsanca bir yaşam istiyoruz” talebiyle yürüyüş yapan Hatay halkı, 150 gündür temel ihtiyaçlarının karşılanmadığını dile getirdi.

Maraş merkezli depremden en çok etkilenen Hatay’da Harbiye halkı, Halkevleri, Kaldıraç, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) depremin 150. gününde yürüyüş düzenleyerek 150 gündür temel ihtiyaçlarının karşılanmadığını dile getirerek taleplerini açıkladı.

“150 gündür eğitim yok”, “150 gündür sağlık yok”, “150 gündür temiz su yok” döcizleri ve Can Atalay fotoğdafları taşındığı “İnsanca bir yaşam istiyoruz”, “Hatay’ı yeniden kuracağız”, “Faturayı yaktık geri dönüş yok”, “Çadırların öfkesi sarayları yıkacak”, “Deprem değil rant öldürür”, “Gezi tutsakları onurumuzdur” ve “Yaşasın devrim ve sosyalizm” sloganlarının atıldığı yürüyüşün ardından Hatay Halkevi yöneticisi Eylem Mansuroğlu, Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak, TÖP il sözcüsü Hasan Özgün, Kaldıraç Hareketi Antakya temsilcisi Mehmet Ali Ceylan ve Harbiye Halkı temsilcisi İlker Aşkar depremin 150. gününde taleplerini sıraladı.

“ANTAKYA’YI TERK ETMEYECEĞİZ”
150 gündür yurttaşların temel ihtiyaçlarının karşılanmadığını ifade eden Harbiye Halkı temsilcisi İlker Aşkar şöyle dedi; “İçme suyu bulamıyoruz ama faturalar geliyor. Ocak, şubat, mart ve nisan aylarında OHAL ilan edildi. Buna rağmen insanlarımıza elektrik, su, doğal gaz ve internet faturaları gönderiliyor. İnsanlarımız temiz içilebilir suya erişemiyor.

Çocuklarımız eğitim hakkından yoksun. Bizleri burada kışın soğuğunda yazın sıcağında çadırlara mahkum ediyorlar. Kendi basınlarında hiçbir şey olmamış gibi her şey normale dönmüş gibi Hatay’ın normalleştiğini konutların yakında teslim edileceği söyleniyor.

İnsanlar sıcağın altında temiz içilebilir su bulamıyor. Biz asbest değil temiz hava solumak istiyoruz. Harbiye’ye geldikleri zaman keyiflerine göre yıkım yapmalarına izin vermeyeceğiz. Ne yaparsanız yapın biz Antakya’yı terk etmeyeceğiz.“

Depremin 150’nci gününde yapılan yürüyüş

“FATURALARI HALK DEĞİL ENERJİSA ÖDESİN”
Yurttaşlar tarafından ödenen vergilerin şirketlerin kârları için dağıtıldığının altını çizen Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak yurttaşların mağduriyetini şu şekilde ifade etti; “Siyasi iktidar hâlâ enkazların altında kaldığımızı ve oradan bağırdığımızı sanıyor. Biz bu enkazların altından kendi çabamızla çıktık. 150 gündür ‘Devlet nerede?’ diyoruz ama 150 gündür de yaralarımızı dayanışarak biz birlikte sarıyoruz. Suyumuzu, ekmeğimizi, aşımızı paylaşarak enkazlardan çıktık. Şimdi bu iktidar bütün evlere fatura gönderiyor.

Enerjisa 2022 yılında 14 milyar kâr ettiyse bunun 10 milyarı vergiden oluşuyor. O zaman bütün elektrik faturalarını Enerjisa ödesin. ‘Vergiyi ödeyeceksin ekmeğe ve istihdama ulaşacaksın’ diyorlar. Ama vergiyi şirketlere ‘vergi indirimi’ olarak dağıtıyorlar. Ödediğimiz vergiler şirketlerin patronlarının kasasına vergi indirimi, teşvik ve kredi olarak giriyor.

Çocukların hepsi bu travmayı daha büyük yaşıyor. Çocukların hepsinin rehabilite edileceği ortamlar yaratılana kadar ve yeniden iş ortamları sağlanana kadar mücadele edeceğiz. Hatay’da ve diğer deprem bölgelerinde işsiz kalan herkese işsizlik fonundan maaş verilmelidir. Yeni bir Hatay’ı AKP değil işçiler, emekçiler ve halk birlikte kuracak.”

“BİZE NEFES ALDIRMAMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Depremin ilk gününden beri yurttaşların planlı bir şekilde şehirden uzak tutulmaya çalışıldığını belirten TÖP il sözcüsü Hasan Özgün; “Bir tarafta toz, duman, asbest yığınları diğer tarafta geçici istimlaklarla yok edilen tarım alanları bulunuyor. Bize nefes aldırmamaya çalışıyorlar. Bu şehirde yaşayan halklarımız saldırı altındadır. Depremin ilk gününden beri çadır, su ve hatta ceset torbası bile getirmeyenler Antakya’yı terk edelim diye ücretsiz otobüs, uçak, pansiyon, otel temin ettiler.

Molozların hepsi kasıtlı bir şekilde yaşam alanlarına dökülüyor. Yine bu molozlar planlı bir şekilde su havzalarına dökülüyor. İnsanların elinde sınırlı kalan tarım alanlarını da geçici istimlak adı altında ele geçirdiler. Tarım alanlarına dökülen kum, parke taşı, beton ve asfaltlarla artık o tarlaları bir daha tarım yapılamaz hale getiriyorlar” dedi.

“BU COĞRAFYA İLE KOPARILMAZ BAĞLARIMIZ VAR”
Hatay halkının şehir ile olan derin bağlarını ifade eden Özgün, sözlerine şöyle devam etti; “Bir gecede alınan acele kamulaştırmalar ile köyler kamulaştırılıyor. İnsanların evlerini, tarlalarını ve milyonları bulan zeytinliklerini ellerinden alıyorlar. Bütün bunların arkasında mezhepçi, rantçı ve sermayeci politikalar var. İlk gün suyu getirmeyenlerle şimdi istimlak edenler ve bugün de size bu faturayı getirenler aynı amacı taşıyorlar.

Diyorlar ki ‘Bu şehri terk edin. Ayak bağı olmayın.’ Çünkü bu şehri sermayenin çıkarları için rant temelinde yeniden yapılandıracaklar. Kerbela’dan bugüne kadar bu halk küllerinden yeniden doğup ayağa kalkmıştır. Bu coğrafyayla koparılmaz bağlarımız var. Bu toprakları asla terk etmeyeceğiz.”

“TÜM SORUMLULARI ADALETLE YÜZLEŞTİRMEK GELECEK KUŞAKLARA SORUMLULUĞUMUZDUR.”
Seçilmesine rağmen tutuklu olan TİP Hatay milletvekili Can Atalay’ın eylem sırasında okunan açıklamasında Hatay’da yaşananlar ve sebepleri şu şekilde sıralandı:

“Mevcut yapı stokunun ne kadar dirençsiz olduğu biliniyordu. Hep söylerler; 1999 Ağustos Depremi’ni milat alalım diye.1999’dan bugüne tam 24 yıl geçti. Bunun 22 yılı bu iktidarla geçti. Önlem almak için fazla fazla bir süreydi.

Tercihleri insanımızı sakınacak içinden sağ çıkabileceği elverişli ve nispeten ucuz kitlesel bir deprem seferberliği değil. İnşaat ekonomisini harlayacak sadece rantı yüksek yerlerde bina yıkıp yeniden yapmak oldu.

Daha dün İzmir depreminden sonra bizzat Recep Tayyip Erdoğan rakamlarla mevcut dönüşüm modelinin derde derman olmadığını bu modelle ancak 100 küsur yıl sonra dirençli bir yapı stokuna erişebileceğimizi itiraf etti. Hatay il sınırları içerisinde sağlam hastane kalmadı. İskenderun Devlet Hastanesi’nin riskli olduğu 2012’de saptanmıştı.

Devlet örgütlenmesini tahrip edenler İnsanları günlerce enkazda yakınlarını çıplak elle enkaz başında tek başına bırakanlar sorumludur. Yazın sıcağın ortasında doğdukları büyüdükleri yaşadıkları yerleri terk etmeyen insanlara geçici barınma olanaklarını hala sağlayamayanlar sorumludur. Sadece en alttaki sorumluların değil sistematik şekilde insanın canını değil rantı önceleyen tüm sorumluların gerçek bir yargılamayla hak ettikleri adaletle yüzleşmeleri sadece kaybettiklerimize değil gelecek kuşaklara da sorumluluğumuzdur” (Hatay/EVRENSEL)

 

2701670cookie-checkDepremin 150’nci gününde yürüyüş: İnsanca yaşam istiyoruz

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.