Şeriat ve Cihad (I)

Araştırma: Mustafa PEKÖZ* / AÇIK GAZETE FRANSA

POLİTİK İSLAMCILARIN SİYASAL STRATEJİSİNE: ŞERİAT VE CIHAD’ -1

AB, 3 ekimde Türkiye ile müzekerelere başlama kararı aldıktan sonra, 35  bölümden ve yüzlerce alt bölümden oluşan müzekere konular üzerine ciddi çatışmaların yaşanacağı bir gerçek. AB bakımından en önemli konulardan biririn İslam politikası olacağı da çok açık. Belirlenen bölümlerde bu konu başlı başlına yer almamakla birlikte, AB’nin Türkiye’ye ilişkin genel stratejisinde bu çok belirgin olarak vardır ve hatta en önemli bölümü oluşturmaktadır.

Peki Türkiye’de politik İslam’ın en önemli konusu olan ‘Şeriat ve Cihat’   sorunu nasıl kavranmaktadır. Özellikle AB sürecini yürüten bugünkü hükümetin, Avrupalılara göre ‘ılımlı İslamcı’ bir çizgide olması bu sorunu çok daha önemli kılmaktadır. Çünkü, Türkiye’nin bugünkü politik tablosuna bakıldığında, hem hiç politikada hem de ulusulararası ilişkilerde ciddi bir sorun olarak görülecektir. Politik istikrarın korunmasının belki de en krılgan yanını oluşturmaktadır. 
 
 Politik İslamcı hareketin genel olarak sık sık vurguladığı ‘İslam ve Şeriat’ politikası hangi bakış açısına göre ele alınmaktadır. Gerek silahlı mücadele ekseninde olsun gerekse ideolojik ve politik propaganda biçiminde olsun, politik İslamcı akımlar ve bireyler öncelikli görev saydıkları konu Cihad’tır. İslam dinini yaymak, geliştirmek ve egemen kılmak için cihad şarttır. İslamcıların genel mantığından egemen olan bu politik görüş açısı, İslamın egemen olduğu  her ülkenin ekonomik, politik ve sosyal koşullarına göre farklı biçimler alsada sorunun öz aynı kalmaktadır.

Cihad çağrısı Kur-an’ı Kerim’deki şu ayetlere dayandırılmaktadır.  “Ey mü’minler hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Bazan hoşlanmadığınız şey sizin için hayırlı, sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.”  “Fitneden eser kalmayıncaya, din de yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Vazgeçerlerse artık zalimlerden başkasına husumet yoktur” Cihad üzerine yapılan bütün tartışmalarda özellikle bu iki ayet esas alınmaktadır.

Cihad çağrısı, İslam dinini toplumsal yaşama ve siyasal sisteme egemen kılmak için mücadele etmektir. Hemen her Müslümanın böylesi bir görevi olduğu, aktif olarak çalışması gerektiği  özel olarak vurgulanmaktadır.  Cihad çağrısının özü; Devleti ve siyasal düzeni İslamlaştırmak, gündelik hayatı İslamı sisteme göre yeniden düzenlemektir. Bu hedefe varılması için izlenen yol ve taktik planların işin sadece birer ayrıntısıdır.

Prof. Dr. Ali Özek’in  Aktit Gazetesinde yayınlanan ‘İbadetlerin En Büyüğü Cihad’ başlıklı röportaj’ında şunları söylüyor; “Her sistemin kendisine karşı olan sistemlerle yapacağı mücadeleyi değerlendiren bir prensip vardır. İslamın bu prensibine ve nizamına cihad denilmiştir. Bu itibarle cihad vazifesini ihmal eden bir müslüman, bunun dışında ne kadar hayır hassenatta bulunursa bulunsun yine de İslam vazifesini noksan yapıyor demektir… İslamiyet belli ibadetleri yapmak sonra yan gelip yatmak değildir. Hakkiki müslümanlık icap ederse bize Müslümanlığı getiren  peygamberimizin ve onun ashabının çektiği sıkıntıları çekmek, icabında dövülmek, kovulmak hatta ölmek…”

Prof. Dr. Ali Özek,  bütün Müslümanlara çağrı yapıyor; Müslüman olan her kişi, mutlaka cihad’a katılmalı ve gelecek dünya için şimdiden ‘Allah’a karşı sorumluluğunu’ yerine getirmelidir.Yani sistemin İslamlaştırılması için, startajik mücadele biçimi olarak benimsenen cihad’ın her ülkenin ekonomik, sosyal, politik koşullarına göre değişik biçimler alacağı ve asıl amaca varmak içinde çok yönlü politikların ve örgütsel metotların uygulanacağı savunulmaktadır.

Prof Dr. Ali Fuat Başgil de İslam ile Cihad arasındaki ilişkiyi açıklarken şu görüşlere yer vermektedir:

“İslam dini sırıf bir inançtan ibaret değildir. Aynı zamanda pratik bir hayat yolu; emirler ve yasaklar içeren bir kanundur. Dinin kanununa itaat etmeyen bir kimse, din nazarında suçludur. Dindar insan, aynı zamanda devletin vatandaşıdır. Din ve devlet birleşik olduğu zaman, sorun yoktur. Ancak ayrıldıkları zaman, aralarında çetin bir mücadele kopar. Dinin emirleri ve devletin yasaları birbirine aykırı düşer, birbirini kovarlar. Bu ayrılık Türkiye’de son hattına varmıştır.İslam’da cihad kutsaldır ve Allahın emridir…” 

İslam’da cihad kutsal ve Allah’ın bir emridir. Cihad, siyasal sistemleri değiştirmenin bir aracı olarak görülmektedir. Bu politik anlayış, dünyanın neresinde olursa olsun, değişmez. Strateji aynıdır. Değişen koşullardır. Her ülkenin hatta her bölgenin durumuna uygun politikların geliştirilmesi ve mücadele biçimlerinin uygulanması da, cihad’ın bir gereğidir.

Türkiye’de İslamcı hareketin, bu mücadeleyi, ekonomik,  politik ve sosyal koşullara göre değişik biçimlerde uyguladığı ve doğrudan politik yönelimler içerisinde olduğu görülüyor. Hem devlet içerisinde örgütlenen hem de güncel politik arenada etkin olmaya çalışan politik İslamcı kuvvetlerinin değişik versiyonlarının cihad’a ilişkin yaklaşımlarını bilmek  gerekiyor. Böylece, Türkiye’de gündelik hayata, toplumsal yaşama ve sisteme egemen olmaya başlayan bu kuvvetlerin stratejik yönelimler daha kolay anlaşılır.

Bir sonra ki yazıda, politik İslamcı liderlerin, ‘Şerait ve Cihad’a bakış açıları ele alınacaktır.

_______________

* [email protected]

1089570cookie-checkŞeriat ve Cihad (I)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.