FRANSA’DAN… Bölgesel kriz ve Kürt sorunu

Ortadoğu küresel sistem güçleri bakımından oldukça önemlidir. Bölgesel işgal sadece petrole endekslenmiş değildir. Esasen bölgenin bir bütünün küresel sisteme dâhil edilmesi stratejisidir.  Afganistan ve Irak işgalleri aynı zamanda bölgesel savaş için nesnel bir zemin oluşturmuş durumda. Küresel işgal güçleri ile Ortadoğu’nun statükocu güçleri arasında bir kısım görüş ayrılıkları bulunmakla birlikte, sömürgeci işgal güçlerine karşı gelişen direnişin bastırılamamammış olması onların işini epeyce zorlaştırmış durumda.

Ortadoğu coğrafyasında mevcut politik krizin en önemli halkasını Kürt sorunu oluşturmaktadır. Kürt coğrafyası stratejik enerji yataklarının kalbi durumundadır. Bölgenin ABD, AB, Rusya, Çin gibi ülkelerin ilgi alanında olması nedeniyle uluslar arası rekabete konu olmaktadır. Ayrıca Ortadoğu’nun stratejik merkezi olan Kürdistan coğrafyasında devam eden politik istikrarsızlık bütün bölgesel ilişkileri doğrudan etkilemektedir. Geleneksel statükocu güçler tarafından toprakları işgal edilen Kürtler için hiçbir politik çözümün gündemleştirilmemiş olması, toplumsal istikrarsızlığın süreklileştirilmesine yol açmaktadır.

ABD’nin Irak’ı işgal planı öncesinde pek gündemde olmayan ama iç konjektürel nedenlerden dolayı, esasen de Kürdistan’ın tarihsel gerçekliği sonucu oluşan Güney Kürdistan Özerk Federasyonu,  küresel güçler tarafından da kabul edilmesi ‘zorunlu’ hale geldi. Ortaya çıkan bu ‘yeni’ durum, özellikle ABD’nin ve NATO’nun en yakın müttefiki olan Türk devleti bakımından da ciddi sorunlar oluşturdu. Bir devletten olması gereken bütün alt yapıya sahip olan Kürdistan Federasyonu, Türk devletinin varlık nedeni olan Kürtlerin inkâr politikasını fiilen işlevsizleştirdi. Aynı zamanda PKK hareketinin geliştirdiği gerilla mücadelesinin gelmiş olduğu toplumsal ve politik evre, hem ABD-AB’nin hem de bölgesel ilhakçı güçlerin politik stratejilerini alt üst etti. Özellikle son birkaç aydır ortaya çıkan fiili durum Kürt politik sorununu bölgesel krizin ana merkezi haline getirdi. Oluşun politik krizin bir tarafında Küresel işgal güçleri ve onların bölgesel uzantıları bulunurken diğer taraftan sorunun muhatapları olarak Güney’de Kürdistan Federasyonu ile Kuzey ve Doğu Kürdistan’da PKK hareketi bulunmaktadır.

Türk devletinin Kürtleri bütünlüklü hedefleyen savaş seferi ile ortaya çıkan politik karmaşa, özellikle küresel güçler bakımından önemli iç sorunlara yol açmış bulunuyor. Irak işgali kapsamında, 2 Kasım 2007 tarihinde toplanan ve içerisinde BM Konseyi 5 daimi üyesi, G-8’ler, AB, Arap Genel Sekreterliği, başta Türkiye ve İran olmak üzere bölgesel işgalci güçlerinde içerisinde yer aldığı toplantının ana gündem maddesi Kürt sorunu oldu.

Dünyanın bütün sistem güçlerinin bu toplantıda yer almış olmaları Kürt sorunun önemini bir kez daha teyit etmiş durumda. 

Kürtlerin çok yönlü tasfiye planının tartışıldığı toplantıda ortaya çıkan tablonun birkaç yönüyle analiz edilebilir. Birincisi, Teskere çıkmasına rağmen Türk ordusunun sefere çıkmaya pek niyetli olmadığı, bunu hem askeri hem de ekonomik ve politik sonuçları bakımından göze almayacağı anlaşılıyor. Ayrıca ABD ve AB’nin izni olmaksızın böylesi bir sefere çıkması söz konusu olamaz. İkincisi, Kürt sorunun çözümlenmeden Ortadoğu’nun politik istikrara kavuşması mümkün değil. Bu kapsamda Kürtlere dayatılan küresel çözümde, bölgesel statükocu güçlerin politik dengelerinin korunması esas alınmaktadır. Üçüncüsü, PKK’nin özellikle politik olarak tasfiye edilmesi askeri olarak etkisizleştirilmesi için ortak bir irade oluşturulmuş durumda.  Dördüncüsü, Kürdistan Federasyonu’nun tanınması karşılığında oluşmaya başlayan Kürt ulusal ittifakının parçalanması ve Güneyli güçlerin PKK’ye karşı saldırı gücü olarak kullanılması.  

Türk askeri güçlerinin PKK’ye yönelik geliştireceği askeri operasyonlarda ABD’nin hava-uzay askeri olanaklarının kullanılması ABD’nin Kürtleri imha savaşına doğrudan katılacağını göstermektedir. Böylesi bir yönelim esasen gerilla güçlerine karşı NATO eksenli operasyonların devreye gireceği anlamına gelir. Bu pratik yönelim ABD ve Türk devleti arasındaki ilişkileri de yeniden şekillendirecektir. ABD, bugünkü politik karmaşa içinde Türk devletinin Güney Kürdistan’ın ‘istikrarsızlaştırılmasına’ karşı çıktığı gibi tersten Barzani’nin başında bulunduğu Kürdistan hükümetinin PKK’ye yönelik saldırılara yönelmesi için baskı oluşturmaktadır. AB ise Kürt sorunun kendi politik stratejisi kapsamında çözümlemek için Türk devletinin yönelimlerini de dikkate alarak özellikle DTP’ye karşı ciddi baskılara yöneleceği anlaşılmaktadır. Ortaya çıkan tablodan anlaşılacağı üzere hem küresel hem de bölgesel güçler PKK’siz bir çözüm üzerinde anlaşmış bulunuyorlar.

ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerin ‘yeni’ boyutu Kürt sorununda düğümleniyor. Kürdistan’a sefere çıkamayan devlet, bütün bürokrasiyi de yanına alarak Bush’u ziyaret seferine çıkıyor. Sefer çantasından masaya serilecek kartların her karesinde Kürtler var.
 Ortadoğu’nun oluşan politik dengelerin anahtarını Kürt oluşturmaktadır. Kürt sorunu için doğru politik çözümlemeler üretilmeden istikrar mümkün değildir. Kürtlerin politik pozisyonu geçmişe göre daha güçlüdür. Önemli olan bunu kullanmaktır. Hiçbir blöften korkamadan, hala inkâra dayanan kartların etkisizleştirilmesi Kürtlerin elindedir. Bunun ön koşulu, Kürt ulusal ittifakının ilanıdır.

1606080cookie-checkFRANSA’DAN… Bölgesel kriz ve Kürt sorunu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.