FRANSA’DAN… Küresel kapitalizmin göç politikası

Son bir iki haftadır göçmenler üzerine yapılan tartışmalar yeniden yoğunluk kazandı. Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde iç politikanın güncel bir sorunu haline gelen göçmenlik sorunu, AB kapsamında merkezileştirilen bir politikaya dönüştürüldü.
Kamuoyunda genel eğilim olarak AB ülkelerinin göçmenlere karşı olduğuna dair bir kanı var. Bu yaklaşım ciddi bir yanılsamayı içermektedir. Çünkü sermaye göçmensiz yapamaz ve kapitalizm ekonomik bir sistem olarak varlığını sürdürdükçe  göçmenler sürekli var olacaktır. Tekelci sermaye kesinlikle göçmenlere karşı değildir. Esas olarak bugüne kadar kullandığı ve iliklerine kadar sömürdüğü göçmen tipine artık ihtiyaç duymamaktadır. Yapılan araştırmalardan ortaya çıkan veriler, özellikle sanayi-teknolojik  olarak gelişmiş ülkelerden göçmenliğin sürekli bir yükselme eğlimi içinde olduğunu ve bu ülkelerinde aynı zamanda göçmenlere zorunlu ihtiyaçları olduğunu ortaya koymaktadır.

Örneğin 1990 yılında ABD’deki göçmen sayısı 23 milyonken 2005 yılında 38 milyona çıkmış. Bu Amerikan nüfusunun %20’sine eşittir.  1990 yılında, Almanya’da 6 milyon olan göçmen sayısı 2005 yılında 10 milyon civarında olup, Alman nüfusunun %5’ni oluşturmaktadır.

Birleşmiş Milletlerin 2005 yılı raporuna göre dünya genelinde toplam olarak 190 milyon göçmen yaşamaktadır. Kıtasal dağılıma göre; Avrupa’da 64 milyon, Asya da 53 milyon,  Kuzey Amerika’da 44 milyon,  Afrika’da 17 milyon, Latin Amerika’da 7 milyon ve Okyanus adalarında 5 milyon göçmen yaşamaktadır.

Avrupa Birliği ülkelerinin bugünkü demografik yapısı dikkate alınarak gelecek yıllarda nüfusun gelişme eğilimine dair tahmini hesaplamalar yapılmaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan araştırmalara göre, önümüzdeki 50 yıllık bir dönem içerisinde, sanayileşmiş ülkelerin nüfus oranlarından önemli bir gerileme yaşanacaktır. Örneğin AB’nin stratejik ülkeleri olarak bilinen Almanya, İtalya,  Fransa, İspanya, Portekiz ve Hollanda gibi sanayileşmiş ülkelerin demografik yapısında % -23’e varabilecek ciddi bir düşüşün yaşanacağı tahmin edilmektedir. Bugün 15 AB ülkesinde, bugün 371 milyon civarında olan nüfusun,  2050 yılında, 331 milyon olacağı hesaplanmaktadır. Yani bugünkü nüfustan 40 milyon daha az olacak. Bunlar tahmini veriler olmakla birlikte, gelişmiş kapitalist ülkelerin nüfus gelişme eğilimi bakımından bize somut bir fikir vermektedir.

Bu veriler esas olarak, özellikle 15 AB ülkesinin bugün ve gelecekte ihtiyaç duyduğu göçmen potansiyeli bakımından önemlidir. Aynı şekilde 2005 yılı tespitlerine göre, Almanya’nın her bir milyon kişi için ihtiyaç duyduğu göçmen sayısı 6000’dir.  Almanya’nın toplam nüfusunun 82 milyon olduğu dikkate alındığında, her yıl ortalama olarak 490.000 göçmene ihtiyacı var. İtalya’nın yıllık ihtiyaç duyduğu göçmen sayısı 377.000, Fransa’nın ise yıllık ihtiyaç duyduğu göçmen sayısı 282.000’dir. BM tahmini verilerine göre 2050 yılında AB ülkelerinin ihtiyaç duyacağı göçmen sayısı yaklaşık olarak 60 milyondur. Bu basit veriler dahi, AB eksenli küresel güçlerin, göçmenlere zorunlu olarak ihtiyaç duyduğunu göstermektedir.

Peki, küresel kapitalist sistem güçleri göçmenlere neden ihtiyaç duymaktadır. Kapitalistlerin hedefi karın maksimal edilmesidir. Azami karın elde edilmesinin araçlarından bir tanesi   de   ucuz iş gücüdür. Uluslararası tekeller ucuz iş gücünde yararlanmak için iki yöntem izlemektedirler. 1- Ucuz işgücünün yoğunluklu olduğu bölgelerde yatırımlara yöneliyorlar. Örneği Asya kıtasında Çin, Hindistan, Vietnam, Hong- Kong, Amerika kıtasında Brezilya, Meksika   ön plana çıkmaktadır. 2- Ucuz işgücünün yoğunluklu olduğu ülkelerden özellikle sanayileşmiş ülkelere doğru akan göç. Kullanılan bu iki yöntem her tarihsel döneme uygun olarak değişiklikler göstermektedir. Üretici güçlerdeki gelişmeye bağlı olarak, ihtiyaç duyulan göçmen yapısı ve sayısı da değişmektedir.

AB’nin 1950’lerde acil olarak ihtiyaç duyduğu  göçmen tipi,  teknolojik gelişmenin bugünkü durumu karşısında kapitalistler için verimli olmaktan çıkmıştır. Kapitalist ekonomik sistemin gelişme evrimine yanıt veren, üretkenlik düzeyi olan, tenolojik bilgiye sahip, eğitimli ‚göçmen tipi‘ni tercih edilmektedir.

AB göçmenlik politikasında bir kısım değişikliklere gitti. Peki, ihtiyaç duyduğu ‘yeni’ göçmen tipini nerden karşılamayı planlıyor. Bu sorunun yanıtı AB’nin ‘Göçmen Raporu’nda görmek mümkün.

Bir, AB’nin genişleme süreci ile birlikte, geçmişte göçmen statüsünde olan Portekiz, İspanya, İtalya, Yugoslavya ve Yunanistan kökenli işçiler, tarif ettiğimiz ‘Göçmenlik statüsünde’ çıkmışlardır.

İki, AB üyeliğine dâhil edilen 10 yeni ülke, Avrupa tekelleri için ucuz iş gücü bakımından önemli bir potansiyel oluşturdular.

Üç, AB’nin sanayi-teknoloji-bilim alandaki gelişmelerine paralel olarak, ihtiyaç duyduğu yeni göçmen tipini daha çok Çin-Hindistan-Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerde karşılamayı tercih etmektedir.

Dört, Türkiye’nin AB dâhil edilmesi süreci ile birlikte, oldukça genç ve dinamik olan nüfusun AB’nin önemli ucuz iş gücü merkezi olmaya devam edecektir.

Bu nedenle özellikle Kürt ve Türk kökenli göçmenlere yönelik getirilen bir kısım sınırlamalar, kapitalist sistemin küresel politikalarından kaynaklanmaktadır.

____________

Mustafa PEKÖZ
[email protected]

1605950cookie-checkFRANSA’DAN… Küresel kapitalizmin göç politikası

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.