Geleceği plansız ülke: KKTC

18 Ağustos 2010 tarihli Milliyet Gazetesi’nde kendisini dostum İshak Alaton aracılığı ile tanıdığım Metin Münir tarafından kaleme alınan “İflasın eşiğinde bir devlet” başlıklı yazıyı sanırım çok sayıda Kıbrıslı okumuştur. Kendisi Kıbrıslı olan ve bildiğim kadarıyla Ozanköy’de de bir evi olan Metin Münir’in TC Hükümeti’nden bir kaynak tarafından da tasdik ettirdiği tespitleri çok açık ve net.
KKTC çok hem de çok zor bir dönem geçirmekte. 2007 ve 2009 yılları arasında ülkenin bütçe açığı “yaklaşık dört misli” artmış durumda. Türkiye’nin tüm önde gelen kurumlarına birikmiş olan borçların ödenebilmesi neredeyse imkansız.
KKTC’nin belki de en büyük şansı dünyayı vuran ekonomik krizde Türkiye’nin diğer ülkelere oranla daha az hasar alarak ekonomisini ayakta tutabiliyor olması. Yunanistan örneğinde olduğu gibi eğer KKTC’nin “herşeyi” konumundaki Türkiye’de ekonomi çökmüş olsaydı “Kuzey Kıbrıs’ın hali ne olurdu?” diye sormaya bile gerek yok.
Metin Münir’in de haklı olarak dile getirdiği gibi ülke “iflasın eşiğinde”. Hatta belki de “çoktan iflas etmiş” ama malüm nedenlerden dolayı “sürekli komada tutulan hasta” konumundaymışcasına “iflas etmemiş” olarak tanımlanmakta.
Gerçekten de ülkenin kendi geleceğine yönelik bir vizyonu yok.
Bugüne kadar hiç anlayabilmiş değilim: AB’de kardeş partilere sahip olan siyasi partilerin bile Kuzey Kıbrıs’ın yaşamıma girdiği ilk tarihten bugüne kadar gözlemlediğim kadarıyla ülkelerinin sorunlarıyla ilgili konularda ciddi bir konsept arayışı içinde olmamalarını.
Örneğin Enerji Sorunu. KIBTEK ortada. Hem çevre düşmanı hem de pahalı eskimiş teknolojiyle üretilen ve daha dağıtılırken büyük oranda yitirilen elektrik sorunu kaç yıldır vatandaşların en büyük derdi. Ama nedense bugüne kadar siyasi partiler tarafından örneğin AB üllkelerinden de destek alarak “KKTC Enerji Sorunu ve Ülkemizin önümüzdeki 25 Yıllık Dönemde Enerji İhtiyacını’nın Karşılanması’na yönelik Enerji Konsepti” şeklinde ciddi bir öneri paketi görmedim. Oysa siyasi partiler bu konuda kafa yormayacak ise kim yapacak bunu?
Bir başka örnek Su Sorunu. Bu konuda KKTC’de politikanın tek bir açıklaması var: “Türkiye’den su gelecek!”. Oysa Türkiye’den gelecek olan su da dahil olmak üzere bu alanda “KKTC’nin önümüzdeki 25 ya da 50 yıllık dönemde Su İhtiyacının Karşılanması” adı altında siyasi partiler tarafından hazırlanacak çözüm önerileri olabilirdi. “Ülkenin Su Politikası nedir?” sorusuna “partiler ve milletvekilleri cevap verebilirler mi?”, bilmiyorum.
Adada çözüm olur ya da olmaz. Ancak yaşam bir şekilde devam edecekse enerji, su, turizm, tarım ve gerekirse Türkiye ile işbirliği halinde yaratılacak üretime dönük sanayi alanları konusunda vizyonu olmayan bir ülke olabilir mi?
Sadece “kumar oynayan insanlara” güvenerek bir gelecek inşa edilmesi mümkün değil.
Türkiye’den gelen yardımla da önümüzdeki 25 ya da 50 yılı planlamak sağlıklı olamaz. Türkiye Ekonomisi şu anda bir çok sorunla başa çıkabiliyor olabilir. Ama ya yarın işler ters gittiğinde ne olacak?
KKTC’nin acil olarak “bir çözümün olduğu” ama bence “büyük bir ihtimalle çözümün olmadığı” gelecek yıllara yönelik olarak “geleceğini planlaması” ve aynı günün birinde SSCB’yi kaybedip “kendi yağı ile kavrulmayı öğrenmeye çalışan” Küba örneğinde olduğu gibi “yarattığı öz kaynakların güvencesinde” bir geleceği rayına oturtması yanlış olmayacaktır.
Bu alanda UBP ya da CTP gibi ülkenin geleceğinin belirlenmesinde “olmazsa olmaz” siyasi partilerin de sadece “başkan kim olacak?” sorusuna cevap aramaları yeterli olmayacağından Avrupa’daki siyasi partilerin ülkelerine karşı duydukları sorumluluk gereği yaptıkları gibi geleceğe yönelik programlara daha fazla vakit ayırmaları ve kafa yormaları gerekmekte.
Kim bilir belki gelecekte çok daha mütevazi ama kendi kaynaklarının gururuyla sürdürülecek bir yaşam çok daha anlamlı ve güzel olacaktır?

1617610cookie-checkGeleceği plansız ülke: KKTC

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.