Güven

Güven, ne kadar mühim bir kelime ve ne çok ihtiyacimiz var güven duymaya…Annemizin bedeninde hazirlaniriz disaridaki hayata. Bebekligimizden itibaren yasadigimiz sürece güven duydugumuz ilk insandir annemiz. Ve biz annemizin nazarinda hep bebek kaliriz…Hayatin gerçek çeliskilerinden birisi de, anne ve çocuk yasarken, çocuklar annelerinin çocuklarini ne kadar çok sevdiklerini yeterince anlayamazlar, ne zaman ki annesiz kalinir, annenin sefkati ve güveninden mahrum kalinir, ancak o zaman kiymetleri yeterince anlasilir fakat geç kalinir. Aile, vatan, millet, devlet hep güven’e muhtaçtir.

Güzel ülkemiz, çok sansli olarak, çok dilli, çok dinli, çok medeniyetli insanlarin, Anadolu Ozanlarimizdan miras kalan çok hosgörüyle, tek ortak Dil’de tek Bayrak, Cumhuriyet ve Demokrasi ile birarada yasadigi, ilkbahar, yaz, sonbahar,kis mevsimlerini de yasadigi, yeryüzünün essiz yerlerinden birisidir. Hayatin gerçek çeliskilerinden bir digeri olarak, güzel ve iyi olanin düsmaninin çok oldugu gerçegi gibi, henüz Türk Dil Kurumu deyimler sözlügünden çikartilmamis olan bir Atasözümüz gibi,”su uyur düsman uyumaz” derler ya, düsmanimizin var oldugu da bilinir ve görülür.
Her zaman ileriye bakmak, çaga uymak, gelecek zamana yakismak gerekir, bu yüzden kanunlar, yetkili kisiler tarafindan yapilir, gelismek için yapilan hersey insan ve insanlik için olmalidir. Birilerinin sahsi menfaatlerini gözetmek, insanliga karsi ”ben yetersizim, azla yetiniyorum” demektir, bence. Ve saygi’yi unutmaktir. Oysa Özdemir ASAF ne güzel söylüyor, O’nun söylemiyle, SÖYLEYOR, ”Baska’siz saygi olmaz” diyor. ”Ben bagiriyorum bütün kent duysun diye. Oysa kent de bagiriyor. Baskent bagiran degil, dinleyen ve duyan kenttir.” diyor. ”Sizi seçebilirler,bir baskan olabilirsiniz. Varsa, verirsiniz,yoksa çok zaman geçer.” diyor, ”Politikaci, olmadigini olan, olmayacagini da olan, kisacasi, oldugunu olmayan..” diyor, ”Sanatçilarin tek ve bas düsmanlari politikacilardir. Onlar, sanatçiyi, sanatçilari överken de yererken de küçültürler” diyor, daha neler neler diyor, düsünce yelkenimizi hangi denizlere açiyor…
Açilmak, açilimlar, bizim yasadigimiz gerçegimiz…Iktidar partisi bir açilima tarihi bir imza atiyor, muhalefetteki partiler kendi siyasi düsüncelerine göre açiklamalar yapiyor, biz masa tenisi maçi seyreder gibi, bir o yani bir bu yani dinliyoruz, biz kimiz, biz neredeyiz diye içsel bir soru soruyoruz kendimize, öylesine karismisiz ki kendimize, kendimizi düsünecek zamani pek bulamiyoruz, seyretmek kolay geliyor, konusmak, soru sormak yerine susmak gibi, susmak kadar kolay geliyor, görmek ve bakmak arasinda bir tercih yapmak gibi…
Geçen sene dün, yani 5 Ocak 2010 da, Manisa Selendi’de toplanan ve biz ülkücüyüz diyen bizim halkimizdan birileri,Roman’larin yasadigi mahallelere saldirmislardi, evlerini, araçlarini tahrip etmislerdi, çok üzülmüstüm, SIDDETE HAYIR diyen bir kisiligim oldugu için, özgürlüge ve barisa inandigim için…
Daha eski yillarda, protesto için, Fransiz mallarini da sokak ortasinda yakip-yikmislardi, bir çok insan kullandigi Fransiz parfümünün adini söyleyemez olmustu, esyanin suçu ne diye düsünmüstüm, daha farkli ve siddet içermeyen bir protesto nasil olmali diye düsünmüstüm, güvenmiyorsan-inanma gibi bir politika izlenebilir diye düsünmüstüm.
Geçtigimiz günlerde TV ekranlarinda seyrettim, meclis siralarinda bir Roman müzisyen Balik AYHAN oturuyordu, daha önce TV Reklamlarinda Bilinmeyen numaralar 118 80 için rol almisti, bol miktarda seyretmistik kendisini…”Açilimlarin Efendisi” saydigim, Saygideger Basbakanimiz da 9/8’lik bir Roman sarkisinin sözlerini, siirsel okuyordu, ”Ille de Roman olsun, çamurdan olsun” diyerek…ne güzel…
Esasinda, hep düsünürüm, politikayi sevmeyen ve anlamayan insanlardan olusan bir ekip olsa ve onlar iktidar olsa, nasil olur, denemeden yasamadan anlayamayiz ki…
Mesela sairler, yazarlar, bilimadamlari, sanatçilar, sporculardan olusan bir ekip, sizce de güzel olmaz mi?
Güven, güzel seydir, insan kendisini emniyette hisseder, itimat eder. Insan en çok sevdigi insana güven duymak ister. Mesela, ben, kendimi biraz hasta hissetsem, doktora kosmadan evvel, sevdigime sorarim, ”yüzüme baksana, dudaklarim morarmis mi, gözüm kanlanmis mi ?” diye sorarim, yani aynaya bakmaktan daha çok güvenirim sevdigime, bilirim ki o benim iyi ve kötü halimi aynalardan daha iyi ayird eder, yanagimin rengini bilir, solgunlugumu bilir, bakisimi, sesimi bilir, güvendigim için inanirim…ve doktoruma gerekli tahlil ve ilaç için giderim, iyilesirim.

Güven duymak, masum insanin en dogal istegidir ve hakettigidir. Güven vermek, sorumluluktur. Bu sorumlulugu hissedenlerin basarabilecegi bir seydir. Yalnizca annelerimiz bize, karsiliksiz, beklentisiz güven verirler. Aile, vatan, millet, devlet hep güven’e muhtaçtir, yasamak için…mesele güvenoyu almak degil, güven vermek…Bülent ECEVIT’in çok sevdigim, sair yüregiyle söyledigi ve o güzel Türkçe’si ve sesiyle söyledigi, ” Ne ezilen ne ezen, insanca hak’ça bir düzen” sözünü hatirlayip, sair bir basbakanimiz vardi diyebilmek, güzel günlere güvenimizin hiç azalmamasi içindir.

1634850cookie-checkGüven

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.