Haftanın DVD’si: Sessizlik

Bergman sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden biri. En İyi Yabancı Film Oskarını tam 3 kez kazandı, ayrıca 9 Oskar adaylığı var. 5 kez Altın Palmiye için yarıştı, 1997’de “Palmiyelerin Palmiyesi” ödülüne değer görüldü. “Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film” seçmesinde 10 filmiyle yer aldı.

Steven Spielberg şöyle demişti: “Ona her zaman imrendim. Keşke onun kadar büyük bir sinemacı olabilseydim, ama bu imkansız. Ondaki sinema aşkı bana vicdan azabı yaşatır”.

O aşk Bergman’da öylesine yoğundur ki, filmlerini adeta elle tutulabilir bir sinema duygusuyla donatır, açıklanamaz bir çekicilik verir onlara. Sinemanın çok az sayıdaki gerçek büyücülerindendir o.

Büyük ustanın bu özelliklerini en çok yansıtan filmlerinden biridir “Sessizlik”. Önemli bölümü bir otelde, 3-4 kişi arasında geçen bir filmin, yapıldıktan 50 yıl sonra da sinema tarihinin en başarılı eserleri arasında kabul edilmesi, sadece Bergman adıyla açıklanabilir.

Güçlü bir filmdir “Sessizlik”. Genelinde iletişimsizlik, Anna’nın ablasına bakışlarında nefret ve kayıtsızlık ve örneğin Esther’in hastalığının nüksettiği sahnede ölüm korkusu çok yoğundur.

Zaten Bergman filmleri, aynı zamanda felsefi yönleriyle ünlüdür. Eserlerinin çoğunda varoluşa dair sorunları, iletişimsizlik, yalnızlık gibi meseleleri ve tabii ki inanç ve ölümü irdelemiştir.

Film ilk planda görülen ana temasını (iletişimsizlik) çeşitli biçimlerde irdeler: İki kız kardeş (Anna ve Esther) yabancı bir kentte iki gün kalırlar. Birbirlerinin dilini bilmedikleri için Anna ve sevgilisi olan garson cinsellik, Anna’nın oğlu Johan ile cüceler oyun, Esther ile otel görevlisi ise işaret diliyle anlaşırlar (Tüm bu insanlar içinde en az anlaşabilenler, aynı dili konuşanlardır). Müzik, fotoğraf, sinema ve gösteri sanatları da bir iletişim aracı olarak kullanılır.

Anna ile Esther’in çocukluklarından kalma ciddi meseleleri vardır, iletişim zeminini bile yitirmişlerdir. Yaşama arzuları da yok olmuştur. Daha dışa dönük olmasına rağmen Anna, çevresindeki dünyada sadece cinsellik arar. Aydın bir kişilik olmasına rağmen Esther de bulundukları kenti merak etmez, gezip tanımaya çalışmaz. Dış dünyayla, kendi iç dünyalarıyla ve diğer insanlarla iletişim kuramayan, buna çabalamayı bile bırakmış bu iki kadın aslında –yönetmenin ülkesi- İsveç’in simgesidirler; filmin daha az fark edilen temalarından biri modern yaşam eleştirisidir. Kente giren tanklar, o uygarlığın sonuna ilişkin bir öngörüdür. Johan’ın otelde tanıştığı cücelerin yedi tane oluşu, ünlü masalı düşündürür: Ne Esther’de, ne de Anna’da o saflık kalmıştır, zihinleri kadar ruhları da kirlidir.

Filmin adıyla kastedilense, iki kız kardeş arasındaki iletişimsizlik değildir sadece, Tanrı’nın sessizliğidir. “The Seventh Seal / Yedinci Mühür” gibi filmlerinde de aynı temayı işleyen Bergman’ın ünlü “inanç üçlemesi”nin son halkasıdır bu film; Tanrı’nın var olup olmadığı tartışılmaz artık, sessiz, acılı bir kabulleniş noktasına varılmıştır.

İki kardeş, aynı kişiliğin iki yönüdür aslında. Anna, hasta ablasını otel odasında bırakıp gider, içe dönük ve entelektüel kimliğin ölüme terk edilişidir bu.
Aklın susuşu. Umutsuzluk.
Sessizlik.

Meraklısına:
Filmin senaryosu da ülkemizde yayımlandı.

Ödülleri:
3 ödül ve 1 adaylık.
Tystnaden / The Silence / Sessizlik
Senaryo ve yönetim: Ingmar Bergman
Yapımcı: Allan Ekelund
Oyuncular: Ingrid Thulin (Ester), Gunnel Lindblom (Anna), Birger Malmsten (garson), Håkan Jahnberg (otel görevlisi), Jörgen Lindström (Johan)
1963 İsveç yapımı, 96 dakika, siyah beyaz

DVD firması: Tiglon / Bir Film

1603450cookie-checkHaftanın DVD’si: Sessizlik

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.