Halktan maden şirketine ‘dağlarımızı terk edin’ çağrısı!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Türkiye’nin önemli su havzalarından biri olan Akarçay Havzası’nı besleyen Sultandağları’nda madencilik girişiminin durdurulmasını isteyen yöre halkı, maden şirketine dağlarımızı terk edin çağrısında bulundu…

Afyonkarahisar’ın Çay ve Sultandağı ilçelerindeki yerleşimleri etkilemesi beklenen madencilik girişimine yöre halkının tepkisi sürüyor. Özel bir maden şirketi tarafından bölgenin su kaynaklarının bulunduğu Sultandağları’nda yaklaşık 20 bin dekarlık arazide IV. Grup maden arama ruhsatı verilmesine karşı çıkan yöre halkı, madencilik girişiminin durdurulmasını istiyor. Sultandağları’nı ve Eber Gölü’nü Koruma Platformu, “Dağların, derelerin, toprağın ve daha birçok zenginliğimizin değerini bilmeyenler olarak o yanlış ve hukuksuz kanaatlerinizi de alıp, derelerimizden o kirli ellerinizi çekin; binlerce yıldır sırtımızı yasladığımız masal diyarı gibi o yüce dağlarımızdan bir an önce gidin ve bizi bizle bırakın! Bilin ki, bizim gibi sizin de gidecek başka gezegeniniz yok” çağrısında bulundu.

Ege Bölgesi’nin önemli su kaynaklarını barındıran Sultandağları, Afyonkarahisar, Isparta ve Konya illerini birbirine bağlayan önemli bir doğal miras. Batı Torosların uzantısı olan Sultandağları, su kaynaklarıyla Eber ve Akşehir gölleri ile Karamık sazlıklarının besliyor. Hatalı su politikaları ve havzadaki kontrolsüz su kullanımı yüzünden Akşehir Gölü tamamen kururken, Eber Gölü ise can çekişiyor. Türkiye’nin 26 su havzasından biri olan Akarçay Havzası, bölge ve ülke için hayati önemde. Ancak son yıllarda bu bölgede madencilik girişimlerinin artması yöre halkını endişelendiriyor.

YÖRE HALKINDAN MADEN ŞİRKETİNE BÖLGEYİ TERK ETME ÇAĞRISI

Geçmiş yıllarda yaşanan erozyondan kaynaklı sel ve taşkınların Çay ve Sultandağı ilçesine bağlı yerleşimlerde etkili olması yöre halkının endişelerini artırıyor. Değerli madenler aramak için Çay ilçesi sınırlarındaki dağlık bölgede oldukça geniş bir alanda çalışma yürüten özel bir madencilik firmasının, yapılacak çalışmalar hakkında yöredeki köylerde bilgilendirme yapacağı iddiası üzerine Sultandağları’nı ve Eber Gölü’nü Koruma Platformu bir açıklama yaparak maden şirketine bölgeyi terk etmesi çağrısında bulundu.

‘DAHA RUHSAT AŞAMASINDAYKEN DERE YATAKLARI DEĞİŞTİRİLDİ’

Madencilere çağrımızdır” denilen platform açıklamasında, şu ifadelere yer verildi: “Duyduk ki, Sultan Dağları’nın Gelincik Ana zirvesinin eteklerinde sanki babasının çiftliğiymiş gibi değerli maden arayan, canının istediği her köşesinde dağlarımızı delik deşik eden ve daha ruhsat aşamasındayken bile dere yataklarını değiştirip, su kaynaklarımıza zarar veren, yaptığı derin sondajlarda kullandığı doğaya zararlı kimyasallarla toprağımızı, suyumuzu zehirleyen bir şirket, bizlere madenciliğin faydalarını, doğaya zarar vermeden nasıl maden çıkaracağını, birçok kişiyi işe alıp bizleri ve devletimizi nasıl gönendireceğini, ne denli yerli ve milli olduğunu anlatmak için köylerimizde toplantılar düzenleyecekmiş.

‘BİZİM BU YALANLARA KARNIMIZ TOK’

Tam olarak adınızı, menşeinizi, arkanızda kimlerin olduğunu bilmediğimiz ve bu bilgileri hafızamıza dahi kaydetmek istemediğimiz sayın şirket yetkilileri, bizim karnımız bu yalanlara tok! Sizden önce de aynı yalanlarla, ülkemizin dağını taşını un ufak edip, siyanürlü ayrıştırma yöntemiyle altın ve başkaca değerli madenlerimizi, gelecek nesillerimizin de hakkını gasp ederek çıkaran şirketlerin açtığı cehennem çukurlarını, doğaya, tarıma toprağa, havaya ve sulara nasıl zarar verdiklerini, sizin de ister yerin altında, ister yerin üstünde açacağınız maden ile aynı zararları vereceğinizi, halktan madencilikle zengin olan kimsenin olmadığını, kundaktaki bebeklerimizden, 95 yaşındaki dedelerimize kadar hepimiz biliyoruz.”

‘SU VE GIDA KRİZİNİ HEP BİRLİKTE YAŞAYACAĞIZ’

Madencilik faaliyetlerinin bölgenin doğasına vereceği zararlara da değinilen açıklamada, şöyle denildi: “Gelin biz size anlatalım; maden açmanız halinde halka, devletimize, gelecek nesillere, doğaya, çevreye nasıl zarar vereceğinizi; doğanın talanı ve bölgede yaşayan tüm canlıların yaşam hakkı pahasına tarımı, suları, toprağı, hayvancılığı, arıcılığı nasıl yok edeceğinizi; havamızı, suyumuzu, toprağımızı nasıl kirleteceğinizi; ekmeğimize aşımıza nasıl el koyacağınızı. Ayrıca, kızıl geyik yavrularının dolaştığı masal diyarı Sultan Dağları’nın eteğindeki Eber Gölü’nü de besleyen derelerin bulunduğu havzanın ve florasının ne denli zengin olduğunu, maden uğruna yok edilemeyecek birçok canlı yaşadığını, bu biyoçeşitliliğin sizlerin çocuklarına bile ne faydalar sağlayacağını, bizler üretemezsek sizlerin de aç kalacağını, dağlardan akan derelerin suyunun kesilmesi, kirlenmesi halinde, su ve gıda krizini bizimle birlikte siz yerli ve milli madencilerin de yaşayacağını; maden uğruna delik deşik etmek istediğiniz dağların, derelerin, erozyon yüzünden nasıl heyelanlar, taşkınlar ve seller yarattığını, heyelan ve sellerden korunmak için 50 yıldır ne tür çalışmalar yapıldığını, bu uğurda devletimizin ne büyük paralar harcadığını, yörede yaşayanlar olarak gelin biz size anlatalım.

‘AÇILACAK CEHENNEM ÇUKURLARINDA ÇALIŞACAK KİMSEMİZ YOK’

İşte tüm bu nedenlerle, cebinize girecek para uğruna açacağınız cehennem çukurlarında çalışacak kimsemiz ve yalanlarınızı dinleyecek halimiz yok. Toprağımızı, suyumuzu, havamızı kirletmenize, bizleri ve çocuklarımızı aç, susuz ve geleceksiz bırakmanıza yardım edecek kadar aklımızı yitirmedik henüz. Duyduk ki, henüz akıl ve hukuk dışı, bilimden uzak, doğaya aykırı ÇED sürecini bile başlatmamışsınız. Bu nedenle bizleri hangi yasadan ve kurumdan aldığınız yetkiyle bilgilendireceksiniz? Bu yalanları bizlere hangi sıfatla anlatacaksınız?”

‘DAĞLARIMIZDAN BİR AN ÖNCE GİDİN’

Bizler vatanını, doğayı gerçekten seven bilim insanlarından, hukukçulardan ve araştırmacılardan bilgi alma hakkımızı kullandık diye, sizlerin de karşı atak yaparak bizlere yalan bilgi verme hakkınızın olduğuna nasıl kanaat getirdiniz?” denilen platform açıklamasında, “Maden talanlarından ve yalanlarından bıkmış bu halka, ÇED’li ya da ÇED’siz anlatacak hiç bir şeyiniz yok! Dağların, derelerin, yasal koruma altındaki sulak alanların, biyolojik çeşitliliğin, toprağın ve daha birçok zenginliğimizin değerini bilmeyenler olarak o yanlış ve hukuksuz kanaatlerinizi de alıp, derelerimizden o kirli ellerinizi çekin; binlerce yıldır sırtımızı yasladığımız masal diyarı gibi o yüce dağlarımızdan bir an önce gidin ve bizi bizle bırakın! Bilin ki, bizim gibi sizin de gidecek başka gezegeniniz yok! Gelin size bir güzel anlatalım tüm bunları ve fazlasını” ifadelerine yer verildi.

2721780cookie-checkHalktan maden şirketine ‘dağlarımızı terk edin’ çağrısı!
Önceki haberİngiltere’de geri dönüşüm tesisine düşen yıldırım patlamaya neden oldu
Sonraki haberSkandal İddia… Kırmızı Bülten’le Aranan Işid’li Tahliye Edildi, Ankara’da Yaşıyor
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.