Her şey yanıbaşımızdaki…

Değerli okurlar, en son yazımda “İstesek de uçamayız özgürlüğe” demiştim ve gelen yorumlardan anladım ki, bir çok insanın yüreğinde yer etmiş derin bir yaraya dokunmuşum… Bu beni çok hüzünlendirdi… Yeni yıla böyle karamsar bir yazıyla girmek istemedim. Aslında hayat o kadar da kötü değil ya dostlar, bu biraz da hayata nasıl baktığınızla ilgili bir şey… Mutluluğu nerede aradığımızla… Bu açıdan aşağıdaki yazımı, o karamsarlığı birazcık üzerimizden atabiliriz umuduyla yeni yılda size armağan etmek istiyorum; GÜZEL BİR YIL GEÇİRMENİZ DİLEĞİMLE…

Hep kendimizden uzakta olanı arıyoruz nedense… Aradığımızın oralarda olduğunu sanıyoruz… Beynimizde yarattığımız sanal dünya ve onu gerçekleştirme rüyası öyle hakim oluyor ki benliğimize, zamanla bu sanallık gerçek dünyamızdakilerin, elimizde, yani yanı başımızda olanların düşmanı haline dönüşüyor…

Bu duygu bizi öylesine eline geçiriyor ki, bizi biz olmaktan çıkarıyor, kendimizden uzak bir yabancı oluveriyoruz bir anda…

Aradığımız bütün güzellikler yanı başımızdaki değil uzaktaki; en sevdiğimiz ya da sevebileceğimiz sevgili yanı başımızdaki değil uzaktaki; görülmesi ya da gidilmesi gereken o güzel yerler yanı başımızdaki değil uzaktakiler; aradığımız ama bulamadığımız her şey yanı başımızdaki değil uzaktaki…

Bunda bir gariplik var öyle değil mi… Aslında gerçek bir mesafeden ya da uzaklıktan bahsetmiyoruz burada ki ölçülebilir olsun… Bu kadar uzak diyebilelim mesela… Hayır böyle bir uzaklıktan bahsetmiyoruz burada… Bu uzaklık tamamen bizim kendimizle yanı başımızda olanların arasına kendimizin koyduğu sanal bir mesafe, yalancı bir mesafe yani, YABANCILAŞMA…

Aslında o uzak yerler diye baktığımız ve bulacağımızı sandığımız şeyler yakınımızda ve yanı başımızda olanlar… Aslında bir yerlerde olduğunu sanıp aradığımız her şey elimizin altında ve hemen burnumuzun dibindekiler… Ama biz onlardan öyle uzaklaşmışızdır ki sanal dünyamızın ardından sürüklenirken, aradığımız her şeyin aslında gerçek dünyamızda, hemen yanı başımızda olduğunu algılayamayacak kadar kopuğuzdur kendi gerçeğimizden…

Hey oradakiler, tak tak, kapınızı çalan benim, ben hemen yanı başınızdaki; gerçek dünyaya dönün artık… Gözlüklerinizi çıkarın, çıplak gözlerle bakın bana… Yüreğinizi soyun ve çıplak yüreğinizle görmeye çalışın sevgiyi… Süslediğiniz hiçbir aşk gerçek değil… Allayıp pullayıp hayallerinizde yaşattığınız… O benim yanı başınızdaki; bakin bana dikkatle, derinden, taa göz bebeklerimin içinden… Sade ve içten olanla yetinin, şatafat ve cazibe yerine… Dokunmak olsun hislerinizin efendisi hayal kurmak değil… Hayaller sizi çooook uzaklara götürür, belki eğlendirir bir sure ama benim verdiğim sıcaklığı veremez asla…

Benimle yaşayacağınız gerçekliği onda bulamazsınız, o benimle sizin aranıza giren, kurulmuş, hazırlanmış bir tuzak aslında… Bizi bizden mesafelerce uzaklaştıran ve yalnızlaştıran bir tuzak…

Gerçek olan benim, elindeki, yanı başındaki; ulaşabileceğin mesafede olan… Seni gerçek sevebilecek olan benim, elindeki, yanı başındaki; ulaşabileceğin  noktada bulunan… 

Gözlerini dikme öyle uzaklara, beni hakir görme, küçük görme… Aslında ulaşabileceklerinle elde edebileceğin doyum ve sevgi, hayallerinin tüm cazibesi ve şatafatına rağmen senin tek aradığın ve ihtiyacın olan sevgi ve ona giden tek yol benim, ben o elindeki, yanı başındaki… ulaşabileceğin noktada bulunan…

Biliyorum, o uzak olanın parıltılı, ayartıcı ışığı kör ediyor seni ve beni göremeyecek kadar uzaklaşıyorsun her geçen gün benden, biraz daha ve biraz daha… Ne olur düşme o tuzağa…

Kurtul bu uzak hayallerden ve bana dokun, sıcaklığıma dokun, gerçekliğime dokun ve sevildiğini hisset; yalnız olmadığını; çevrende sevenlerin tarafından nasıl sarılıp sarmalandığını fark et artık…

Ben senin annenim geceleri mutsuzluğuna için için üzülen ve senin için göz yaşı döken yanı başındaki; ben senin tatlı, şefkat dolu ablanım, kucak açmış sevgine, içten bir bakışını bekleyen ve fark edilmek için tarafından, sana güzel yemekler pişirip ilgini çekmek isteyen, yanı başındaki;

Ben senin küçük erkek kardeşinim, kardeşin olalı seninle şöyle birlikte baş başa verip futbol maçına gitmeyi her şeyden çok isteyen ve bunun gerçekleşeceği günü sabırla bekleyen; yanı başındaki;

Ben senin babanım, büyüdüğünden beri hani bir oğlum beni alsa bir beraber içmeye gitsek, erkek erkeğe konuşabilsek, dertleşebilsek diye senin iki dudağının arasından çıkacak sözleri bekleyen, yanı başındaki;

Ben senin karinim, yol arkadaşın, son zamanlarda ayni evin içinde yaşadığımız halde seni uzak mesafelerdeymişçesine çok özleyen, ve gerçek, sıcak bir dokunuşunu sabırla bekleyen; yanı başındaki;

Ve ben senin oğlunum, kızınım her gün geleceğin saatlerde kapıya dikilmiş gözlerle yollarını gözleyen ama bıyıklarını batıra batıra öpmeyi hep unuttuğun için sana küsen, gücenen…

Öp artık be adam küçük oğlunu, küçük kızını doya doya, gerçekten istedikleri gibi bıyıklarını batıra batıra; kucakla karını, dokun onun sensizlikten üşüyen bedenine, sımsıkı sarıl ve ısıt onu; küçük kardeşini bekletme artık, götür onu futbol maçına, babanın dudaklarından dökülmesini beklediği o sözcükleri söyle ve al götür içmeye, konuşun onunla erkek erkeğe… Ve ablacığının güzel yemeklerini yerken bir kez olsun yüreğinle bak ona, göz bebeklerinin taa içine içine bak ve seni ne kadar sevdiğini hisset… Ya anneciğinin acısı, bu acının aslında senin tek ihtiyacın olan sevginin onun yüreğindeki büyüklüğünü fark etmemenden kaynaklandığını anlamanla biteceğini bil ve koş onun sevecen kollarına, sarıl, bağrına bassın seni… Bebekleri yatıştıran o büyülü sıcaklığıyla rahatlatsın seni, gidersin korkularını… Acılarınız birlikte son ersin…
 
Görüyorsunuz ya hiç birimiz yalnız değiliz aslında… Ellerimizin altında dokunabileceğimiz, sevebileceğimiz insanlar varken hala… Her şey yanı başımızdaki…
 

*Yrd.Doç. İ.Ü İktisat Fakültesi
 

1079700cookie-checkHer şey yanıbaşımızdaki…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.