Hitler’i Kim Devirdi? ŞOSTAKOVİÇ, FENERBAHÇE ve TARKAN

SEDAT YILDIRIM SARICI* – Tam 34 yıl önce yurdumdan ayrıldım. Dönemin çömezleri gibi tahsil ve terbiyemi London University – Bulaşıkçılık Fakültesi’nde tamamlama mecburiyetim hasıl olmuş. Kısa zamanda komi, ardından da garson olmuşum. En fazla 40 kişi alabilecek lokantada patron gelmemişse menajerlik de yapıyorum.

Doğu Londra gangsterler diyarıymış. Ne bileyim! Müşterilerimiz arasında çete oldukları belli iki grup kavgaya tutuştu. Ayırmaya kalkıştım. Başıma golf sopasıyla vurdular, “çık aradan” diye. Aradan çıkarılmışım. Yüzükoyun, yıldız sayıyorum.

Birkaç gün sonra gelip özür dilediler. Golf sopasını da hediye ettiler. 12mm çapındaki çelik eğilmiş. Nasıl bir vurmaysa!

Moral bozuk, kafa şiş, mesaiye devam. Gazeteye bir baktım, (ELO) Electric Light Orchestra 80 kişilik Moskova Senfoni Orkestrası ile turnede. Cumartesi Londra’da konserleri olacak.

Konuyu patrona açtım. Dedim, Cumartesi gelmeyeyim. “Olmaz” dedi. Haklı, en yoğun gün.

Salı günü izinliyim. Aynı ekip Londra’ya 200 kilometre mesafedeki Birmingham’da da olacak (28 Mayıs 1991).

Sabahları Türk Eğitim Birliği’nde klasik gitar dersleri de veriyorum. Tanıdık bol. Volkswagen minibüsü olan samimi bir arkadaşım da var. Dedim, biletler benden. Dedi, benzin de benden. Gittik izledik.

Bir baktık, Moskova Senfoni Orkestrası’nın baş kemancısı sahnenin önündeki gitarcının yanına gelmiş, karşılıklı blues doğaçlamalar yapıyor. Orkestranın arkasındaki büyük perdeye “orak çekiç” simgesini yansıttılar. Zannetim Birleşik Krallık sosyalizme geçecek. Meğer yedi ay sonra Sovyetler Birliği dağılacakmış (26 Aralık 1991).

Dağıldık ama senfonik kültüre öncülük Sovyet ailesinde kaldı. Yetiştirdiği müzisyenler dünyanın en iyi orkestralarında en yüksek görevleri aldılar. En iyi konservatuarların en iyi hocaları olarak anıldılar, anılmaktalar.

Dmitri Şostakoviç

Büyük övünçler büyük çilelerden süzülürmüş. 20. yüzyılın en büyük bestecilerinden Petersburg doğumlu Şostakoviç (1906-1975) çocukluk yıllarında yoksulluk sebebiyle zatürre olan babasını kaybeder. Piyanolarını satmak zorunda kalırlar ama yeterli olmaz. Kız kardeşiyle birlikte çalışmaya başlarlar. Dünya ekonomik krizdedir. Her yerde açlık kol gezer. Vereme yakalanır. Hastalığın pençesinde 10 yılda zor toparlanır.

Az önce  26 Aralık 1991 tarihinde Sovyetler’in dağıldığını yazmıştım. Tam 50 yıl önce 27 Aralık 1941’de Şostakoviç 7. senfonisini tamamlar.

7. Senfoni şehir nüfusunun üçte birinin hayatını kaybedeceği Alman ordularının 872 gün sürecek (eski adıyla St. Petersburg) Leningrad Kuşatması’nı anlatır.

AÇLIKTAN ÖLEN ORKESTRA

Kuşatma nedeniyle şehrin büyük bölümü tahliye edilmiştir. Şostakoviç gönüllü itfaiyecilik yapar. Beynine metal bir şarapnel parçası da isabet etmiştir. Eğildiğinde sorun yaşar ama umursamaz. Bir yandan da ev ev dolaşarak müzisyen toparlamaya başlar.

Şostakoviç, itfaiye eri

Leningrad açlıktan kırılmaktadır. Deri kemerlerin kaynatılıp suyunun çorba niyetine içildiği günlerden geçilmektedir. Fare ölüsü, katır leşi, Allah ne verdiyse, rızkına ne düştüyse. Müzisyenler provalarda dermansızlıktan fenalaşırlar. Üçü açlıktan ölür.

7. Senfoni, Hitler’in Leningrad’ı ele geçireceği zafer günü ilan ettiği 9 Ağustos 1942’de gerçekleşir. Tek bir toplu prova yapılabilmesine karşın icrası oldukça zor olan 120 dakikalık orkestral çalışmanın konseri başarılı geçer ve yaklaşık bir saat alkışlanır. Kentin birçok yerine, hatta Nazi hatlarına da hoparlörler yerleştirilerek eser elden geldiğince duyurulmaya çalışılır.

Halkta büyük bir coşku ve direnme gücü oluşur. Senfoniyi cephede dinleyen Alman komutanlar, “o an yenemeyeceğimizi anlamıştık” itirafını yıllar sonra da olsa dile getirirler.

Leningrad dışında siperde bekleyen bazı Nazi askerlerinin “Kimi bombalıyoruz? Leningrad’ı asla alamayacağız. Çünkü bu insanlar bencil değil” beyanları tarihe geçer.

Senfoninin notaları mikro filmlere çekilerek kuşatma altındaki Leningrad’tan gizlice Tahran’a kaçırılır. Oradan Kahire’ye. 29 Haziran 1942’de Londra Filarmoni Orkestrası, Royal Albert Hall’de ve 19 Temmuz 1942’de NBC Senfoni Orkestrası New York’ta eseri sergilerler.

Leningrad teslim olmaz. Naziler püskürtülür. Sovyet orduları 2 Mayıs 1945’de Berlin’i teslim alarak soykırımcı Hitler’i bitirir. Bu amansız savaşta 26 milyon Sovyet vatandaşı hayatını kaybeder. Ama Batı öylesine anlatır ki sanırsınız savaşı İngiliz & Amerikan komutanlarının “dehası” kazandı.

ŞOSTAKOVİÇ YABANCIMIZ DEĞİLDİR

Nazım Hikmet, 1942 yılında Bursa’da hapisteyken dinleyip çok etkilendiği 7. Senfoni’nin bestecisiyle 1959 yılındaki Stockholm gezisinde beraberlermiş. Sokakta bozuk para temini gibi sorunlarda Şostakoviç büyük şaire yardımcı olurmuş. Şimdi ikisi de Moskova mezarlığında dinleniyorlar.

Şostakoviç, ‘futbol kitlelerin balesidir’ diyecek kadar oyunun güzelliğine ve sanatsal niteliğine duyduğu sevgiyi açık dille ifade edermiş. Spor gazete ve dergilerini takip edip maç kritikleri de yazarmış.

Atatürk’ün davetiyle 19 Nisan 1935’te Türkiye’ye konser vermek için gelen Sovyet müzik heyetinin içinde yer alıp, İstanbul’da Pera Palas’ta kalmışlar. Futbol tutkusunu öğrenen Türk arkadaşları onu Fenerbahçe’nin Viyanalı Libertas’la oynadığı bir maça götürürler. Şostakoviç maçı en önden izler. Libertas 2-1 kazanır. Müthiş bir kavga çıkar.

“Welcome to Turkey”.

Şostakoviç, Taksim Stadı’ında maç izlerken

İstanbul’dan Ankara’ya geçerler. Çankaya Köşkü’nde onurlarına bir davet düzenlenir. Atatürk’ün bütün yurdu kapsayacak bir müzik reformu gerçekleştirmek için çabaladığını, çağdaş bir gelişmeyi özendirdiğini, müzikte öğretim sisteminin düzenlenmesine gayret ettiğini gözlemlerler.

Bu arada Şostakoviç müziğinden kısa bir örnek sunmak istiyorum. Dmitri Shostakovich: Jazz Suite, Waltz No. 2

https://www.youtube.com/watch?v=7UIHl0oJEpg

Ankara’da 15, İstanbul’da 5, İzmir’de 3 olmak üzere 23 konser verirler. Arkadaş olduğu bestecilerimiz Cemal Reşit Rey ve Hasan Ferit Alnar, Şortakoviç’e Türk Halk Müziği derleyicilerinin kaydetmiş oldukları geniş bir koleksiyon hediye ederler.

Şostakoviç o günleri şöyle anar; ‘’Olağanüstü bir geziydi; bir ay yedi günlüğüne Türkiye’deydik. Ülkenin ekonomik ve kültürel düzeyinin yükselmesine hepimiz tanık olduk, Türk sanatçılarla ve vatandaşlarla tanıştık, karşılığında biz de onlara Sovyet kültüründeki başarıları gösterdik.

Ankara konservatuarı çok sayıda halk türküsünün notalarını armağan ederek beni çok mutlu etti. Henüz bunları çalışma fırsatım olmadı ama notalarına kısaca göz gezdirdiğimde bile Türk ulusal müziğinin değerini anladım ve Türkiye’den zengin izlenimlerle döndüm’’.

Bir parantez açıp naçizane bir müzisyen sezisiyle eklemeliyim. Şostakoviç, armağan ettiğimiz Türk Halk Müziği koleksiyonundan istifade ettiğinin emarelerinden biri aşağıdaki örnek olabilir:

Türkiye’den ayrıldıktan altı yıl sonra bestelediği 7. Senfoni’nin “4th Movement Part 1” bölümünde ritm 7 zamanlıdır. 7 zamanlı aksak ritmler Karadeniz bölgemize has, dünyada hiçbir kültürde rastlanmayacak düzeyde “ışık hızında” icrasıyla bilinir. “Çayeli’nden Öteye” veya “Tabancamun Sapinu” gibi.

Ne diyelim! Ağacın tepesindeki çiçeği besleyen köklerin kenetlendiği topraktır.

Tarkan
Tarkan vazifede

Şostakoviç yabancımız olmadığı gibi ciğerimiz bile olmuştur. 5. senfonisi yurdumuzun yetiştirdiği en büyük çizgi romancılardan Sezgin Burak’ın (1935-1978) ünlü “Tarkan” filmlerinde de kullanılır. Bir dakikalık kısa bir bölümü aşağıya link’liyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=Q7ylD3WUMIo

Şostakoviç, İstanbul’dayken Cumhuriyet Gazetesi’nin düzenlediği klasik müzik beste yarışmasının jüri üyeliğini de yapar, gazeteye verdiği bir demecinde “Türk Halk Müziği’ni çok beğendiğini, Türkiye’nin artık kendi müziğini dünyaya tanıtması gerektiğini” de söyler.

Geçen haftaki yazımın finalinde “Artık Venezuella’daki, Paraguay’daki orkestraların da heyecanla repertuarlarına alacakları eseri yaratma zamanımızdır.” demiştim.

Meğer Şostakoviç benzerini 1935’te söylemiş. Cahillik böyle bir şey, kendimi kaşif zannediyordum. Eğik golf çubuğunun yan tesiri olabilir mi?

(Not; Bu yazının üçüncü bölümünü Prof. Dr. Ali Fuat Kalyoncu’nun 15 Ağustos 2021 tarihli “Şostakoviç’in Türkiye Anıları” adlı makalesinden yararlanarak yazdım. Birinci bölüm ağırlıkta yaşanmışlıklar, ikinci bölüm diğer yazılarda olduğu gibi Antik Google İskenderiye Kütüphanesi nasiplenmeleridir.)

________________________

* Müzisyen de olan yazarımızın diğer çalışmalarına https://sedatsarici.com/ adresinden ulaşabilirsiniz.

2738230cookie-checkHitler’i Kim Devirdi? ŞOSTAKOVİÇ, FENERBAHÇE ve TARKAN

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.