Hoca Efendi ve sonrası…

Yarım asrı aşan süredir gazetecilik yapmaya, yazmaya ve etrafımda olup bitenleri okuyucuya aktarmaya çalıştım.
Ve hala ısrarla çalışmaya devam ediyorum.
Bu yıllar içinde 3 hakiki, bir postmodern, bir de internet andıcı darbe teşebüsüne tanık oldum.
Tabii Ergenekon, Balyoz hariç.
Gezi olayları hariç.
Oslo süreci ve MİT operasyonu hepten hariç.
Yani son 50 yılda yok yok.

Bütün bunların yanında 2013 yılında yaşanılanlar, inanın tüm yıllarda yaşananları bastırdı.
Hatta bir yıl nerdeyse 50 yıla bedel gibi oldu benim için.
Çok nedeni var.
Gezi olaylarından başlayıp yıl sonuna, hatta 31 aralık gecesine kadar süren büyük bir “vesayet Savaşı” ortaya kondu.
Ve bunun 2014’te de devam edeceğe benziyor.

Çünkü bu “sivil” vesayet çatışmasının taraflarından biri sahneden, yani alandan çekilmeden bu savaş bitmeyecek.
Bitecek gibi, bitti gibi noktalara gelse de, her iki tarafın güçlü aktörü “meydandan kaçmayacağım” diye ısrar ediyor.

Halkın büyük çoğunluğu tarafından seçimle işbaşına gelmiş olan RTE ile devletin emekli din görevlisi (İmam) Gülen arasında “barış çubuğu” hiç bir zaman yanmayacak.
Ve de bundan en büyük zararı demokrasi görecek.
Kazanılan merhaleler heba olmasa bari.
Keza bu kavga yüzünden en çok hukuk, yani yargı kaybedecek.
Tabii emniyet güçleri de paylarına düşen kadar yıpranacak.

Yılın son günlerinde patlak veren büyük bir yolsuzluık operasyonu sistemin tüm taşlarını yerinden oynattı.
Oynatmaması gerekirdi.

Tabii oturmuş sistemlerden bahsediyorum.
Böyle bir olay Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde patlak verseydi, o ülkede gelecek aylarda genel seçime gitme kararı tarrtışılmaya başlanmış olacaktı.
Mevcut başbakan istifa etmiş olacaktı.
Yolsuzluğa bulaşmış bakanlar, koltuklarını olayın ertesi günü boşaltmış olacaklardı.
Savcılar-kolluk güçleri delilleri, gizliliğe uyarak toplayacaklardı.
Neticede her şey demokratik sistem kurallarına göre çalışacaktı.

Bizde olmadı.
Olması da beklenemez.
Çünkü siyasi erk, kendisini iktidara getiren güç ile yani Hizmet hareketi ve onun başı hocaefendi Gülen ile çatıştı, ardından savaşa girdi.
Böyle bir tablo dünyanın hiç bir yerinde yaşanmaz.
Ben hala Gülen Hizmet Hareketinin, Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının iktidara gelmesindeki gücünü, etkisini ve seçim sonuçlarındaki katkı oranını hala kestiremiyorum.
AKP, Erdoğan sayesinde yüzde 54 oyla iktidara geldi.
İddiaya göre bu başarı oranının yüzde 20’si (bana göre yüzde 25 dahi olabilir) Erdoğan ve kurucu kadronun imajından kaynaklanıyor.
Bunların bir kısmı AKP sempatizanı, yani partiye inanmış olanlar, bir kısmı da cemaatci olabilir.

Yani bu ülkeden yaşayan seçmenlerin yüzde 34’ün tamamı Gülen’ci olamayacagına göre, cemaatin gücü de ortada. Yarıya yarıya olsa bile yüzde 10-15 cıvarındadır.

Hemen her seçimde Erdoğan’ın galip çıkmaması için pek güçlü neden yok.
Erdoğan yeni gelişmeler ve cemaatci oyları gözden çıkarsa dahi gücünü koruyabilir, seçimler kazanabilir, iktidarda kalabilir.
Aslında bu kavganın sonunda tarafların güç oranları bir seçimle test edilemez. Hele Belediye Başkanlığı seçimlerinde hiç edilemez.
Belki bir genel seçimde olabilir.
Ancak ülkenin içinde bulunduğu kaos bir genel seçime kadar süremez.
2014 yılı başları sanırım “arınma” ve de “ temizlenme” eylemleri ile geçecek.
Devlette arınma, devlette temizlik demek “imaj” değişimi gibi değil.
Sanırım büyük tasfiyeler şeklinde tececlli edecek.
Umarım yeni gelişmeler, yeni yapılanmalar, yeni yasa ve yönetmelikler sancısız hayata geçirilir.
Umarım demokrasi zaafa uğramaz veya uğratılmaz.

1629020cookie-checkHoca Efendi ve sonrası…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.