‘Karl Marx Türk dostuydu…’

Londra’daki Middlesex Üniversitesinde dün düzenlenen, ‘Türkiye Söylemleri: O Zaman ve Şimdi’ adlı (Writing Turkey: Then and Now) uluslararası konferansda, Anadolu kültürünün dünya sanat ve edebiyatındaki etkisinden, Türkiye’nin AB kapılarına kadar gelen yolculuğu, tartışıldı.


Middlesex Üniversitesi öğretim üyelerinden Mehmet Ali Dikerdem ve Osmanlı’dan modern Türkiye’ye kadar çeşitli alanlarda araştırmalar yapan Prof. Dr. Gerald MacLean’in girişimleriyle gerçekleştirilen konferansda, Türkiyenin, özellikle Rönesans sonrası şekillenmeye başlayan Avrupalı kimliğinin tarihsel ve kültürel yaşamında etkileri, Avrupa ve Osmanlı’nın kendi perspektiflerinden ‘öteki’ni nasıl tanımladıkları, AB üyeleği sürecinde Türkiyenin ve Avrupanın sorunları konularında çeşitli konuşmalar yapıldı.


Dikerdem’in sunduğu, Türkiye’nin geçmişi diyebileceğimiz konferansın ilk bölümünde, Oxford, St Antony’s Üniversitesi’nden Prof. Gabriel Piterberg, ve yazar ve uluslararası danışman David Barchard sırasıyla, ‘Osmanlılar tarihlerini nasıl yazdı’ ve ’19.yy’da Avrupa’da Türk fobisinin Kaynakları’ başılıklı konuşmalar yer aldı.


Bu tür konferanslarda düzenleme sorunlarının içerikten önce ele alınması olumsuz bir yaklaşım olabilir ancak, salonun dinleyicilere yetmemesi, mikrofonların çalışmaması sonucu konuşmaların salonun arkalarında duyulamaması, panel arkasında verilen açıklayıcı slaytların uzaktan okunamaması ya da her konuşmacıya ayrılan onbeşdakikalık zaman süresi nedeniyle kağıttan hızla okunan yazıların uğultuya dönüşmesi sonucu böyle bir eleştiri yapmak kaçınılmaz oldu. Bunlara, konuşmacılar araasında bulunan Elif Şafak’ın, ‘merkez Londra’da takılıp kaldı’ açıklamasıyla katılmaması, böyle bir eleştiriyi zorunlu kıldı.


Herşeye rağmen, alanlarında uzman konuşmacıların, özgün düşünceler ve kişisel deneyimleriyle renklerdikleri konferans canlı geçti.



“KATLİAMCI TÜRKLER”


David Barchard, özellikle 19.yy’da Avrupa basınında Türkler aleyhinde yapılan propagandaların örneklerini, eski gazete küpür, karikatür ve imgelerden oluşan slaytlarla aktardı. Basında yer alan, Türklerin “işgalci”, “katliamcı” ve “demokrasiden anlamadığı” yolundaki yorumlar yanında Avrupa’daki Türk dostları arasında Kraliçe Victoria ve Marks’ı da saydı. Basının kamu oyunun görüşünü yönlendirmedeki önemine değinen Barchard, Osmanlı’nın bu konuyu geç anladığını, basın yoluyla yaratılan “barbar Türkler” mitosunun tarihe böylece yerleştiğini söyledi.


Middlesex Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Tunç Aybak, ‘Berlin Duvarı’nın çökmesinden sonra ortaya çıkan Avroasya devletlerinin, özellikle de Rusyanın, Türkiye dış politikasında, hem coğrafik yakınlığı hemde ulusal çıkarlar açısında yeni bir paradigma yarattığı yolundaki görüşlerini, tarihsel olarak, Rusya ve Türkiye’nin modernizm sürecinde yaşadıkları benzerliklere bağlarken, “Putin yeni bir Kemalist midir?” sorusuyla AB süreci karşısına “Euroasianism” platformunu yerleştirdi.


Greenwich Üniversitesi’nden Dr. Mehmet Uğur, AB kapısındaki Türkiye dış politikalarında Avrupa’ya karşı yaşanan ikircimleri, Türkiye’nin ticaretinin yüzde 50’sinin Avrupayla olduğu gerçeğinden yola çıkarak, AB ile Türkiye’nin, “iç içe” yaşadığı gerçeğinin ayrıntılı rakamlarla altını çizdi.


Öğle yemeği arasından önce söz alan Mehmet Ali Birand, renkli kişiliğiyle konferansın en popüler kişiliği oldu.


“AB’YE GİRMEK İÇİN AKP’YE OY VEREBİLİRİM”


Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde Kıbrıs sorununun hiç bir önemi olmadığını ileri süren Birand, bu süreçte AKP’nin, politikalarını olumlu bulduğunu belirtti. Hayatı boyunca CHP’ye oy verdiğini ancak, Deniz Baykal liderliğinde artık bu partinin savunulacak bir yanı kalmadığını söyleyen Birand, AB’ye girmek için AKP’ye oy verebileceğini de ekledi.
Fransa’nın hiç bir şekilde Türkiyenin üyeliğine “NO” diyemeyeceğini söyleyen Birand, Başbakan Talip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda ise, seçildiği takdirde, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk defa türbanlı bir “first lady”si olacağını ve Türkiye’nin yeni bir döneme gireceğini ileri sürdü.


Öğleden sonraki bölüme gazeteci yazar Andrew Finkel başkanlık etti. Kimlik sorunun odak noktası olduğu bu bölümde, Londra’da yayımlanan Toplum Postası yazarlarından Fazile Zahir, Londra’da doğan, Türk ve Kıbrıslı bir kadın perspektifinden melez kimliklerin ve yersiz yurtsuzluğun sorunlarını kendi özel deneyimlerinden yola çıkarak özetledi. Finkel ve Maureen Freely, kitap çevirmenin, sadece dil değil, kültürler arası bir tercümeyi gerektirdiği üzerinde dururken, Freely, Orhan Pamuk’un kitaplarını çevirirken yaşadığı sorunları izleyicilerle paylaştı. Pamuk’un Türkiye’de yargılanma sürecini yakından izlediğini belirten Freely, ifade özgürlüğünün öneminin altını çizerken Batının, Türkiyeli sanatçılarla ve kültürünle ancak politik ihtiyaçları ölçüsünde ilgilendiğini de hatırlattı.


Çay molasından sonra, sorulu cevaplı yapılan açık panelin açılış konuşmasını, Harringey Belediye Meclisi üyesi Nilgün Canver yaptı.


Konferansın sonunda, Mehmet Ali Dikerdem, Middlesex Üniversitesinde bir Türk kürsüsü kurulma çalışmalarının başlatıldığını açıkladı. ‘Anadolu’dan Green Lanes’e (Londra’da Türklerin yoğun yaşadığı caddenin adı) başlıklı proje kapsamında, toplum arşivi ve öğrencilere burs ve yurt desteği sunulması için çalışmalar yapılacağını belirtti.


İÇ FOTOĞRAF: Middlesex Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Ali Dikerdem, Prof. Dr. Gerald Maclean, Middlesex Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Tunç Aybak ve gazeteci Andrew Finkel



 

790960cookie-check‘Karl Marx Türk dostuydu…’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.