KKTC’de sendikacılığın sefaleti

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Haziran sonunda yapılacak yerel ve ara seçimlere kilitlenmişken, düğmeye bir merkezden basılmışçasına kamu sendikalarının grev ve eylemleri ile sarsılıyor.

Her seçim döneminde belirli siyasi odakların ve muhalif siyasi partilerin etkileri ve teşvikleriyle harekete geçen bazı sendikalar, seçimlere az bir zaman kala yeniden harekete geçtiler. Muhalif basın ve söz konusu sendikalar ile muhalif siyasi partilerin oluşturduğu baskı atmosferinde iktidar partisi Ulusal Birlik Partisi, sorunların çözümüne yönelik acil önlemleri seçim sonrasına erteleme tavrını seçerek soluk almaya çalışıyor.

KKTC’de özellikle öğretmen sendikaları ve kamuda örgütlenmiş diğer sendikalar, siyasi parti gibi hareket ederek sürekli siyasal gündemi belirleme çabası içindeler. Ülkede özel sektörde çalışan on binlerce çalışma izinli emekçinin sorunlarına yönelik hiçbir ilgi ve çaba göstermeyen, sürekli siyasal çalışmalar içinde ideolojik motifli eylemler peşinde koşan kamu çalışanları sendikacılığı, ülke ekonomisi önündeki en ciddi sorunlardan birisi durumuna gelmiş durumda.

Ülkede kamu ve özel sektör arasında başta ücretler ve diğer haklar olmak üzere çok ciddi bir uçurum var. Özellikle öğretmenler, doktorlar ve kamuda çalışanlar, özel sektöre göre çok avantajlı durumlarda çalışıyor. Bütün bunlara rağmen, bazı kamu çalışanları sendikaları, en küçük yerel sorunlar söz konusu olduğunda en son kullanacakları eylem biçimi olan grev hakkını ilk eylem biçimi olarak kullanmaktan geri kalmıyorlar. Bu durum da ülkede sürekli bir istikrarsızlık ortamı yaratıyor.

Hükümet, kilit sektörlerde yapılacak grevleri iki kez olmak üzere üçer ay erteleme kararı alabiliyor. Buna rağmen, sendikaların uyarı grevleri yapması, iş yavaşlatması ve sokak eylemleri yapması önünde engeller bulunmuyor. Bu nedenle, siyasi bir parti gibi hareket eden ideolojik gruplarca yönlendirilen bazı sendikaların sürekli bir eylem atmosferi ile ülkede sendikacılık hareketine de zarar vermeye başladıkları görülmektedir.

Tek havayolu olduğu dönemlerde pazar koşullarını kendi belirlediği için ayakta durmayı başaran Kıbrıs Türk Hava Yolları (KTHY), havacılık alanına özel sektör şirketleri olan Pegasus, AtlasJet ve THY’nin de sektöre girişiyle rekabet koşullarına ayak uyduramadı ve zarar etmeye başladı. 600 kişilik bir çalışan kitlesiyle 5 uçaklık bir filoyu işletmeye çalışan kamu kuruluşu KTHY, bugün geldiğimiz noktada 100 milyon dolara yakın bir borç yükü altına girmiştir. Sorunun çözümü olarak KTHY’nin özelleştirilmesi ya da bir başka havayolu şirketiyle ortaklık kurulması girişimleri başlatıldı. Bu süreçte, yalnızca KTHY’de örgütlü sendikalar değil, kamu kesiminde örgütlü tüm sendikalar, KTHY’nin özelleştirilmemesi konusunda eylemlere başladılar. Bazı basın-yayın organları, neredeyse günün 24 saatini KTHY sorununa ayırıyor ve bu sorun temelinde siyasi başarılar elde etmeye çalışıyor. KTHY’nin yaşatılması konusunda yapılan çağrıların Hükümet tarafından öneriye dönüştürülmesiyle üç ay için kamu çalışanlarından belirli bir oranda kesinti yapılması önerisi ise kamu çalışanları sendikalarınca tartışılmadan reddedildi. Bu durum, bu sendikaların samimiyetine de gölge düşürdü.

KTHY’yi batak noktasına getiren başta siyasi parti liderleri olmak üzere birçok siyasetçinin, KTHY’nin özelleştirilmesi ya da ortaklık biçiminde başka havayolu şirketleri ile birleştirilmesi konusuna şiddetli muhalefet etmeleri, siyaset ve siyasetçinin tutarsızlığını gösteren en büyük örneklerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Rekabet koşullarına ayak uyduramayarak batma noktasına gelen bir şirketi kurtarmak için yürütülen çalışmalara karşı yürütülen kampanyalar, ülkede sorunların çözümünün hiç de kolay olmadığını ortaya koyuyor.

KKTC, bir sendika demokrasisine dönüştü ve bir siyasi partiye dönüşen sendikaların baskı ve yönlendirmeleri nedeniyle hükümetler iş yapamaz noktaya geldi. Bu durum, uzun zamandır devam ediyor. Daha önceki bir yazımda, bu doğal olmayan yönetim biçimine “sendikokrasi” ismini vermiştim. Bugün geldiğimiz noktada KKTC demokrasisi ve devleti, ekonomisi ve siyasetiyle, sorumsuz sendikacılığın tehdidi altına girmiş bulunuyor.

Sendikalar, çalışanların hak ve çıkarlarını korumak için faaliyet gösteren, demokratik yönetimler için gerekli ve desteklenmesi gereken kurumlar. Ne var ki, güncel siyasetin güdümüne girmiş, ideolojik amaçlarla örgütlenmiş, ülkeyi sürekli grev atmosferinde tutan, uzlaşmazlığı ilke edinmiş kamu sendikacılığı, KKTC ve dünya ölçeğinde kötü sendikacılık örneği veriyor. Ülkedeki ekonomik ve siyasal açmazın koruyucusu olarak statükonun bekçiliğini yapan kamu sendikacılığı, KKTC için ciddi bir sorun olma noktasına gelmiş, hatta bu aşamayı atlamış durumda. Tesadüf müdür bilinmez, ancak görünen şudur ki, sendikaların eylemlerinin tırmanması ile ülkenin seçim atmosferine girmesi arasında da her zaman paralellikler kurmak mümkün.

Yerel ve ara seçime yönelik olarak seçmenin ilgisizliği, siyasi partilere yönelik seçmen güvensizliği, sendikalara yönelik vatandaş tepkisi ile birleşecek gibi görünüyor. Bu durumda, KKTC’nin elbirliğiyle güçlendirilmesi ve tanıtılması konusunda umutlarımız her geçen gün azalıyor.

Bütün bu olumsuzluklar yetmiyormuş gibi, KKTC’nin tanıtılması ve güçlendirilmesi için meydanlarda slogan atan siyasi liderler, koltukları kapınca belirli güçlerin baskısıyla köşelerine çekilip barış ve çözüm nutukları atanları çevrelerine alarak siyasete ve siyasetçiye olan güveni azaltmaya devam ediyorlar. Bu durum da siyaset kurumunu yıpratan önemli nedenlerden birisidir.

Kısacası, KKTC zor günler geçiriyor. Bu zor günlerde KKTC’ye sahip çıkma zamanıdır.

_________________

Siyaset Bilimci Doç. Dr. Birol Ertan

671820cookie-checkKKTC’de sendikacılığın sefaleti

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.