Mustafa Demir’den talihsiz Açıklamalar?!..

31 Aralık 2010,Cuma www.aksam.com.tr linkinden ulaşabileceğiniz ‘FATİH’İN ADINA YAKIŞIR DEV RESTORASYIN’ haberini okuduğumda kanımın donduğunu hissettim…

Özellikle Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in tırnak içinde ifadeleri olarak belirtilen sözler karşısında ‘İNSAF ARTIK’ demekten kendimi alamadım…

Şöyle diyordu Mustafa Demir “Fatih’te özel sektörle el ele vererek büyük bir yenileme hamselini başlattık; bunun için önce 5366 Sayılı yasayla güvenceye kavuştuk. Bu yasanın en güzel yanı projenizi kimsenin engelleme şansı yok. Yasal güvenceyi arkamıza aldıktan sonra 11 bölgeyi kapsayan yenileme projeleri hazırladık. Yaklaşık 3 bin bina ve 50 bin kişiyi kapsayan bu projelerinin yaklaşık maliyetinin 1 milyar lira civarında olacağını tahmin ediyoruz. Sulukule, Fener- Balat, Ayvansaray Türk Mahallesi, Süleymaniye, Yenikapı Yalı Mahallesi, Topkapı Kaleiçi, Yedikule Marmara Sahili, Bulgurpalas, Hekimoğlu Ail Paşa ve Davutpaşa, Samatya yenileme alanı projeleriyle birlikte Kapalıçarşı da elden geçecek. Bu projeler Fatih’in yüzünü değiştirecek aynı zamanda ilçede büyük bir deprem yenilemesi yapmış olacağız.’

Mustafa Demir’in anlatım şeklinden ilk anlaşılan bu projelerin kesinlikle şu anda bölgede yaşayan halka hizmet için yapılmadığı… Aksine yapılacaklardan bölge halkının zarar göreceği… Diyor ki sayın Demir “bu konuda bütün tedbirleri aldık, yasal güvencemizi sağladık.” Bu sözlerinde sanki büyük bir savaşa hazırlanıyormuş edası var… Bu konuda her türlü tedbirin alınmış olduğunu, bu projelerin uygulanabilmesi için gerekli olan yasal güvencenin de 5366 nolu yasa ile sağlandığını söylerken aslında açıkça belirtmese de karşısına aldığı tarafın HALK olduğu anlaşılıyor…

Bütün bu ifadeler içinde en çok canımı acıtan halkın oylarıyla halkına hizmet için seçilen bir belediye başkanının ‘bu yasanın en güzel yanı projenizi kimsenin engelleme şansı yok” şeklinde bir ifade kullanması…

Gerçekten talihsiz bir açıklama olmuş bu…

Siz bu projeleri kime karşı yapıyorsunuz ki sizi birileri engellemek istiyor sayın Mustafa Demir… Halkın bu işe karşı çıkacağını düşünerek gerekli tedbirleri almışsınız anlaşılan, peki hizmet ettiğiniz halk değilse kimin için bütün bu çabalar… Sizi seçen ve hizmet vermekle yükümlü olduğunuz halka rağmen, onların bölgeden sürülmesini de göze alarak haklarını koruduğunuz, yasal tedbirler aldığınız kimler…

Eğer yanılıyorsam söyleyin, neden bu halk size hiç güvenmiyor; neden size karşı örgütlenmiş, dernek kurmuş; dava açmış?!

Neden belediyenizin ve ÇALIK grubunun karabasan gibi mahallelerine, evlerinin üzerine çöktüğünü hissediyor… Bu halkın aklından zoru mu var ki kendileri için yapılan iyi bir şeye karşı bu kadar karşılar, bir araya gelmişler, örgütlenmişler ve dava açmışlar.

Onlara rağmen çıkarlarını koruduğunuz, omuz omuza yürüdüğünüz kimler bunu açıklayın sayın Mustafa Demir?! 5366’yı halkın çıkarlarını korumak için yürürlüğe koymadınızsa kimlerin çıkarlarını korumak için yürürlüğe koydunuz açıklayın?!

Hemen kendi demecinizden ben yanıt vereyim isterseniz; şöyle diyorsunuz “Özel sektör ile el ele vererek büyük bir yenileme hamlesini başlattık”

Kimlerle yoldaş olduğunuzu, kimin çıkarına hareket ettiğinizi açıkça kendiniz dile getiriyorsunuz bu sözlerinizle. Aslında adını koyalım özel sermaye demekle kimi kastettiğinizi; Tarlabaşı projesinde, Fener-Balat projesinde bu semtlerin tepsiyle kendilerine sunulduğu sermaye grubunun GAP inşaat ve Çalık grubu olduğunu artık saklamayın ne dersiniz?!…

Sahi neden hiçbir demecinizde bu firmanın adını geçirmiyorsunuz ve özel bir firma demeyi tercih ediyorsunuz… Neden sır gibi saklıyorsunuz ÇALIK adını kamuoyundan…

Sevgili başbakanın bir sürü sektörde firma sahibi olan, ayrıca bir de medya grubu olan dünürleri olan ÇALIKLAR neden ortaya çıkıp bu projeyi biz yapıyoruz diye gururla açıklamıyorlar, projelerine sahip çıkmıyorlar, madem ki Fatih’in adına yakışır bu kadar övünülecek bir projedir bu proje…

Madem ortada şaibe yaratacak kamu vicdanını rahatsız edecek bir durum yok neden basın bu projelerle ilgili yapılan haberlerde ÇALIK adını geçirmek konusunda bu derece sansürlenmiş durumda…
Bu konuyla ilgili gerçekleri yansıtan haberlerin nasıl yukarıdan engellendiğini herkes biliyor… Akşam gazetesi gibi taraflı, gerçekleri saptırarak olayları kamuoyuna kendi istediğiniz şekilde yansıtmanızı sağlayacak medya grupları dışında bu konuları kimselerin yazamadığını, bütün ulusal basının bu konuda tembihli olduğunu herkes çok iyi biliyor!…

Hem Ağaoğlu gibi bu projeleri yürüten firmalardan aldıkları reklamlarla gelirlerini arttıran, programlarına sponsor bulabilen bir medyanın da bu koşullarda gerçekleri ne kadar yansıtmak isteyeceği de ayrıca tartışılır!…

Bize sesimizi duyurmak için kala kala bağımsız medya, alternatif iletişim yolları ve bir de sosyal paylaşım siteleri kalıyor ne yazık ki? Bu yüzden bütün bu projeler halkın gözlerinden uzakta, gizlice ve sinsice yapılıyor. Yapılanlardan zarar gören kitleler ve neye mal olunduğu, verilen hasarlar, hak ihlalleri hiç açıklanmadan bu işten çıkarları olanlar bu projeleri büyük bir işmiş, gurur duyulacak bir şeymiş gibi sunuyorlar kamuoyuna ve yazık ki halk da bunlara inanıyor…

Biz yine devam edelim gerçeklerle yüzleşme meselesine; demecinizde tarihi yarımadadaki bu projelerden üç bin bina ve elli bin kişinin etkileneceğini söylüyorsunuz; Neredeyse bölgedeki bütün insanlar; bu kadar insanı nereye sürmeyi düşünüyorsunuz sayın Mustafa Demir? Kayabaşı’na, Taşoluğa, Arnavutköy’e, Halkalı çöplüklerinin civarlarına, nereye… Toptan kurtulmak için onları vatandaşlıktan çıkarmayı, sınır dışı etmeyi de düşünür müsünüz? En kolay çözüm yolu olur bu sizin için; dev projelerinizi gerçekleştirirken ayağınızın altından çekilmiş olur böylece HALK…

Demecinizde Fener-Balat-Ayvansaray bölgesine ilişkin diyorsunuz ki: “Yenileme projeleri içinde en önemlilerinden biri Fener Balat, bunu özel sektör yapacak. 280 bin metrekarelik alanda Ayvansaray İskelesi ile Fener İskelesi arasında kalan ve Fener Rum Patrikhanesi’ne kadar olan bölgeyi kapsayan proje kapsamında 554 bina yenilenecek. Bu binaların 299’u tescilli eserlerden oluşuyor. Bu çalışmada tescil edilmesi gereken binaları da tespit ettik. Bu tescilli eserler kurulun onayı doğrultusunda yenilenecek. Geri kalan binalarsa yıkılıp yeniden yapılacak. Surların üstü binalardan temizlenecek. Binaların yüzü Haliç’e dönecek. Proje kapsamında 900 aile bölgeden taşınacak.”

“554 bina yenilenecek 900 aile bölgeden taşınacak” diyorsunuz. Ha bir de bütün binaların yüzünün Haliç’e döneceğini belirtiyorsunuz. Bu nasıl olacak sayın Mustafa Demir? Diyelim ki normal binaları toptan yıkarak yüzünü Haliç’e döndürdünüz, peki koruyacağınızı söylediğiniz tescilli binaların yüzünü yıkmadan Haliç’e nasıl döndüreceksiniz?!

Tescilli, tescilsiz Bütün binaları toptan yıkacağınızı ve yerine Cumba dekorlu lüks konutlar yapacağınızı dürüstçe neden açıklamıyorsunuz sayın Mustafa Demir. Rant hırsınız yüzünden Fener-Balat’ı ve diğer bütün tarihi semtleri yıkıp yoldaşınız, yandaşınız olan sermaye ve finans gruplarının çıkarları doğrultusunda yeniden inşa edeceğinizi kamuoyuna neden olduğu gibi anlatmıyorsunuz;

Neden hala kamuoyunu yanıltmak üzere bu projeler için ‘restorasyon projesi’ ifadesini kullanıyorsunuz?!

APAÇIK YIKIM PROJELERİ DEĞİL MİDİR BUNLAR?!…

Böyle söylemek zorundasınız değil mi? Böyle olduğunu iddia etmek zorundasınız; aksi taktirde kamusal bir çıkar olmadan insanların evlerini, mahallelerini başlarına yıkmanıza, onları mahallelerinden sürmenize hangi yasa hangi kamu vicdanı razı olabilir ki?!

Kamusal bir alana kamusal bir çıkar uydurmak için ‘TARİHİ’ kurtarıyoruz diye giriyorsunuz bu yerlere; ama gerçekte tarihi kurtarmıyorsunuz, aksine yıkıyor, yok ediyorsunuz; aslında kamu çıkarına değil özel sermayeye, ÇALIKLARA, AĞAOĞULLARINA hizmet ediyorsunuz bu projelerle…

Bu arada size bir soru, Tarih yeniden yapılabilir mi sayın Mustafa Demir? Tarihi bir bina yıkılıp yeniden yapıldığında hala tarihi bir bina olarak kalabilir mi?

Bugün TRT 1 de verdiğiniz demeçte de şöyle diyorsunuz, “başlangıçta restorasyon konusunda bu kadar deneyimli değildik ama artık işi çok iyi öğrendik”

Bu nasıl bir talihsiz açıklamadır…

Bu sözlerinizden şunu mu anlamalıyız; daha önce bu işi iyi bilmeyen firmalarla işe başladınız; şimdiye kadar müdahale ettiğiniz tarihi binalar ve semtleri bu konuda deneme tahtası olarak kullandınız; şimdi bu firmalar deney olarak kullandıkları bu tarihi yerlerde işi iyice öğrendiler, bundan sonra daha başarılı işler çıkaracaklar öyle mi?! bunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?!…

Bir ülkenin milli serveti sayılan, Dünya Kültür Mirasları listesine girmiş bu tarihi alanlar bunca zaman sizin ‘restorasyon deneyimi elde etme aracınız’ olarak kullanıldı öyle mi? Bunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?

Bu nasıl bir talihsiz açıklamadır gerçekten?!…

Bu konuda uzman olan, restorasyon deneyimi olan firmaların kökü mu kurumuştu; zamanında neden bunlardan birini tercih etmediniz diye sormazlar mı şimdi insana?

Neden ille de Başbakanın dünürünün Firması olan Çalık holdinge hem de hiç restorasyon deneyimi yokken, üstelik İHALE ŞARTNAMESİNİ DE DEĞİŞTİREREK DAVETİYE USULU İLE TEPSİYLE SUNDUNUZ bu semtleri diye sormazlar mı?!

Bu arada bu ihale sözleşmesi ve şartnamesini neden sır gibi saklıyorsunuz, neden halka, derneğimize yazılı, sözlü o kadar talep ettiğimiz halde vermiyorsunuz, bu konuda koktuğunuz, çekindiğiniz bir şeyler mi var?!…

Ayrıca “. Avam projeler kuruldan geçti. Bir komisyon oluşturduk. Yeni yılda bu komisyon, hak sahipleriyle görüşmeye başlayacak. Alternatifler insanlara sunulacak. Evlerin şimdiki değer tespitleri yapıldı. Proje bittiği zamanki değer tespitleri de çıkarıldı. Bu kapsamda hak sahipleri ya şirketle anlaşıp evlerini yenileyecek ya da kendileri bizim projemize uygun olarak yapabilecek.’ diyorsunuz.

Şu kuruldan geçti dediğiniz kurul kimlerden oluşuyor acaba? Bu kurulu kim tayin ediyor ve şimdiye kadar belediye aleyhine kaç kararı var bu kurulun?

Bu konuda bir akademisyen olarak en çok üzüldüğüm ve kaygılandığım nokta; İTÜ’lü hocalardan oluşan bir heyetten bahsediyorsunuz, daha önce AB fonları ile yapılan evlere nasıl müdahale edileceği konusunda onların karar vereceğinden. Çok yazık doğrusu İTÜ gibi Türkiye’nin en prestijli Üniversitelerden biri nasıl bu hale getirilebildi; nasıl bu kadar şaibeli kararların altında İTÜ hocalarının imzaları bulunabiliyor ve AKP her fırsatta, meşrulaştırmak istediği her projede bu Üniversiteden bir heyet atayarak istediği raporu istediği şekilde çıkarttırabiliyor…

Kamu vicdanı hiç rahat değil bu konuda; İTÜ’nün AKP belediyelerinin uyguladığı projeleri meşrulaştıran onay merci haline dönüşmesi ülkemizdeki bilimsel özerklik ve Üniversitelerin geleceği açısından çok kaygı verici bir durum gerçekten. Ne yazık ki İTÜ’lüler yıllarca taşıyacaklar bu lekeyi alınlarında… Bir kısmı bu uygulamalara bizzat taraf oldukları için bir kısmı da susup sessizce yapılanları izlemekle yetindikleri için…

Bu arada kamu vicdanını rahatsız eden diğer bir konu da takdir komisyonlarının nasıl oluştuğu konusu…

Hak sahiplerinin evlerinin mahkeme sürecinde değer tespitlerini yapan bu komisyon kimin tarafından atanıyor dersiniz, zaten projeyi uygulayan belediye ve yüklenici firma tarafından?! Ve siz onların kendilerine rağmen halkın lehine değer tespiti yapmalarını bekleyeceksiniz… Yapmıyorlar da zaten; çoğunlukla hak sahipleri rızaları alındığı için değil burunlarından getirilen bir süreçte mecbur bırakıldıkları için kabul etmek zorunda kalıyorlar bu uygulamaları; zorbalıkla, süründürülerek, adeta canlarından bezdirilerek, kamulaştırma tehdidi Demokles’in kılıcı gibi sürekli boyunlarında tutulduğu için vermek zorunda kalıyorlar bu uzlaşma kararlarını!..

Vermediklerinde de Sulukule’de Gülsüm teyzeye yaptıkları gibi, evinizde olmadığınız bir anı bulup dozeri dayayıp yıkıyorlar evinizi; sonra da af edersiniz yanlışlıkla oldu, tazminatınızı öder işin içinden çıkarız diyorlar… Bugün yine Sulukule’de Pembe evin sahibi Sezer hanım aynı mücadeleyi sürdürmektedir.. Avlusunu belediyeye verirse evinin de bir kazaya kurban gidip yıkılacağı endişesi ile evinden bir dakika bile ayrılamamakta, nöbet tutmaktadır…

İŞTE BÖYLE ALIYORLAR İNSANLARIN ELLERİNDEN EVLERİNİ!…

Halkına bunları reva gören bir devlet ceberut devlet değil de nedir sizce?

Bu iş öyle ağaçları keserek inşaat için orman arazisini açmaya benzemez sayın Mustafa Demir, karşınızdakiler ağaç değil insanlar!… HALKLAR gerekirse örgütlenir, karşı koyarlar, direnirler ve bir bakarsınız ki çığ gibi büyüyerek DAVALARINI KAZANIRLAR…

Siz yine de kulaklarınızı tıkamaya devam edin halka; kendi hayal ettiklerinizi anlatın gerçek diye. Aynen Akşam gazetesine verdiğiniz bu parlak demeciniz gibi, büyük projeler anlatın küçük hayatları yıkarak gerçekleştireceğiniz…

Nasılsa halkın size ulaşması önünde setleriniz var öyle değil mi; onların sessiz çığlıkları asla ulaşamaz sizin tarafınıza…

Ağaoğlu reklamları gibi onlarca inşaat firmasının reklamı yayınlanıyor medyada. Hayalleri süsleyen bir yaşam standardından, insanların rüyalarını süsleyen evlerden bahsediliyor…

Peki kamuoyu biliyor mu bu ihtişamlı evlerin yapılabilmesi için orada yaşayan insanlara neler yapıldığını; Kaç ailenin hayallerinin söndüğünü o ihtişamlı sitelerin yapılabilmesi için; kaç insanın göz yaşı akıttığını, kaç yoksulun eskisinden de kötü koşullarda yaşamak zorunda bırakılarak evlerini terk etmek zorunda bırakıldıklarını; Kaç insanın ahının alınarak bu projelerin hayata geçirildiğini…

Evet sayın Mustafa Demir 5366’nın sağladığı yasal güvencelere sığınarak sizi seçen bu insanlara ihanet edin siz; sonra da hiç çekinmeden ‘bu yasanın en güzel yanı projenizi kimsenin engelleme şansı yok’ diye övünerek demeç verin…

Can ve Mal güvenliğini size emanet etmiş bu insanların canını, malını bu şekilde ÇALIKLARA, AĞAOĞLULARINA teslim edin…

AFERİN SİZE!…

1080600cookie-checkMustafa Demir’den talihsiz Açıklamalar?!..

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.