Nazım Hikmet’in yanında

İSMAİL BAYER –  Moskova’da Novodeviçi Mezarlığı’nda, tepeden tırnağa “hasret”, bir insan yaşıyor. Devlet Mezarlığı’nda bulunan tek Türk. Ama hiç yalnız değil. Karanfiller ve güller taze, yeni konulmuş. Hiç bir zaman ziyaretçisi eksilmiyormuş.
O bir Dünya vatandaşı.
Nazım Hikmet’in yanında diye başlık attım. Ona ilk kez ulaşıyorum. Nazım Hikmet’in mezarı başında demek gelmedi içimden nedense. Çünkü o yaşıyor ve hep yaşıyacak.
Novodeviçi Mezarlığı’na girince, Nazım Hikmet nerede diye sormanıza gerek yok. Önünde toplanan insanlar olan ve çiçeklerin eksik olmadığı, sayısı sınırlı olan yerlerden birisi. Elinizle koymuş gibi, ona ulaşabiliyorsunuz.
Bir kırmızı gül de ben bırakıyorum. Bir daha geldiğimde, mutlaka bir avuç vatan toprağı bırakmalıyım. Onun hasretine ancak böyle karşılık verebilirim. Vera, Vera Tulyakova da yanında. Son yıllarını beraber geçirdiği, şiirler yazdığı, yaşama yeniden tutunduğu, sarı saçlı mavi gözlü kadını. Onunla hasretliği bitmiş, ama vatanı ile olan hasretliği hiç bitmeyecek. Hasret onun yaşamı.
Bizden önce insanlar vardı. Biz gidince de, başkaları geldi. Dualarımla ve selamlarımla, hasret gidermiş oluyoruz. Biz ayrılırken başka ülkelerin vatandaşları da, onu bilerek, ellerinde çiçeklerle yolda ona geliyorlardı. O, insanlığın, barışın, sevginin, aşkın ve en çok da hasretin dizelerini, daha güzel bir dünya için, tüm insanlık için yazmıştı.
Çehov ve Gogol de orada. Soprano, tenor, balerin, besteci, şair, yazar, tiyatro ve sinema sanatçısı da oradalar. Bilim adamları, kahramanlar. Kruşçef, Boris Yeltsin, Gorbaçov’un eşi de orada. Boris Yeltsin’in önünde geçiyorsunuz ve ona ulaşıyorsunuz. Çiçekler arasında Vera’sı ile.
Bir Türk olarak, hem seviniyorsunuz, hem içiniz yanıyor. Hapishanelere layık gördüğümüz bu insan, yaşamak için kaçmak zorunda kalıyor ve “hasret”, bütün yaşamı süresince onun ayrılmaz bir parçası. Ülkesini ve insanını bu denli seven, bütün çektiklerine rağmen, sevmeyi inadla sürdüren, başka bir örnek var mı bilemiyorum.
Onu “vatan haini” de ilan ediyoruz. Vatandaşlıktan çıkarıyoruz.
Ama o hep, “hasret” ile seviyor. Dünyayı kucaklıyor. Şimdi dünya insanları da, onu arayarak, oraya gelip onu anarak, yaşamasını sağlıyorlar.
“Mezarını getirelim” düşüncesine ve istemine açıkça katılmıyorum. Bırakalım, o arada rahat olsun. Burada yine, dönem dönem rahatsız edenler olur ne yazık ki. Vatandaşlığa da kabul ettik, ” vatan hainliği” ne kaldırdık. O hiç bir zaman vatan haini olmamıştı ki. Vatan hainlerine inat. O Türk olduğunu göğsünü gere gere, dalga gibi, rüzgar gibi, tüm dünyaya taşımıştı. İki satırlık karar, onun  vatandaşlığını iptal edemezdi ki.
Bigadiç’de Ortaokul öğrencisiydim. Hitay Caddesi’nde evimizin biraz yukarısında, gazeteci, kitapçı, kırtasiyeci, bakkal nasıl tanımlarsanız onu tam tanımlayamazsınız, bende tanımlayamıyorum şimdi. Nuri Dereli vardı. Gazeteci Dereli Nuri derlerdi, öyle tanınırdı. Sabah erkenden açar, gece geç vakit kapatıp, kahveye uğrar, sonra evine giderdi. Hep yalnız yaşadı. Bazen, eşref saati olur sohbet ederdi. Bir gün hiç unutmam, bir saate yakın dükkanın da, bana daktilo ile pelur kağıda çoğaltılmış şiirler okudu. İlgimi görünce de anlatmayı sürdürdü, kimdi Nazım Hikmet. İşte öyle girmişti lk gençlik yılları öncesi yaşamıma Nazım Hikmet.
Şiirleri, oyunları, anıları, mektupları ve onuna ilgili yazılanlar, hiç eksik olmadı yaşamımdan.
Liseyi bitirme aşamasında İstanbul’a geldiğimde, tanıştığım Orhan Kemal’e imzalattığım kitabı, Nazım Hikmet ile anılarını aktardığı kitabıydı. Nazım Hikmet ile Üçbuçuk Yıl.
Genco Erkal’ın bir Nazım dinletisinden sonra, 1975 di tarih sanırım, yanımda “yaşşa koca usta” diye yerinden kalkıp, bağırıp alkışlayan adamın, Balaban olduğunu görünce, onun kitabını da okuduğumu belirttiğimde, oradaki anılarının bazılarını,  gözleri dolu dolu aktarmıştı.
Bulgaristan’a iik gittiğmde, orada basılan on ciltlik kitabını aramıştım. Bulamamıştım.
Moskova ya gitmek, mezarını ziyaret etmek, lise yıllarında düşündüğüm bir istemimdi. Bu istemimi, 50 yıl sonra yerine getirebiliyordum. Onun yanındaydım.
30 yıla ulaşan bürokratik yaşamımda, tek kıskandığım, bunu kendisine de o zaman söylediğim ve hala yinelediğim, tek bir bürokrat var. Ne yapmıştı, neden kıskanmıştım. Çok sevdiğim, arkadaşım, dostum, bürokrasi de zaman zaman karşı kaşıya da gelsek, hiç bir zaman sevgi ve saygı da azalma olmayan bir kardeşimdi. Çünkü o, Nazım’ın mezarına gidip, her yıl haziran ayında yinelenen anma programında, bürokratik kimliği ile devleti ilk ve tek olarak temsil edip, bu anıtın önünde, Devlet adına konuşma yapmıştı. Hala her görüşmemizde sevgi ile bu anı anımsar yad ederiz. Evet tek kıskandığın bürokrattı. Nazım’ın anıtı önünde, Devlet adına konuşmayı o kadar çok isterdim ki. Onun için TEK.
İsmail Bayer Nazım Hikmet'in mezarında
İsmail Bayer Nazım Hikmet’in mezarında
Şimdi bu yazıyı okuyunca da, gülümseyerek kahkasını atıyor olacaktır mutlaka. Moskova’dan ayrılıp, St.Petersburg’a geldiğim için burada yazıyı kaleme alırken, ona selam ve sevgiler gönderiyorum
Eğer çocuklarınıza, insan sevgisini, vatan sevgisini, aşkı ve hasreti anlatmak istiyorsanız, Nazım Hikmet ile tanıştırın. Onun şiirlerini okusunlar. Kendi şiirlerini de, sesinden dinletin. Titrek, hasret ve sevgi ile yumuşacık saran sesinden dinletin şiirlerini. Onun şiirlerini en iyi yorumlayan, Genco Erkal’ın sesinden dinletin. Fazıl Say’ın müziği ile yaşamını öğrenmesini sağlayın, Onun notaları eşliğinde seslendirilen bir yaşamı, şiirlerini dinletin.
Onu tanısınlar ki sevgiyi, insanlığı, ülkeyi ve hasreti de bilsinler.
Şimdi bu yazıyı hazırlarken de, St.Petersburg’da onun dizelerini okuyup, soluklanıp, yazıyı tamamlamaya çalışıyorum.
“Bu Dünyadan Nazım Geçti” Evet. Bu dünya’dan Nazım geçti, ama gitmedi o hala yaşıyor. Ona iftira atanlar, onu mahkum edenler acaba hiç hatırlanıyor mu. O Cezaevi’ni bile bir okul gibi kullanmış, sanatçılar, yazarlar yetişmesini sağlamıştır. O Cezaevi’n de bile üretimden kopmamış, dokumadan boyamaya, resimden, senaryolara uzanan, şiirlerinin de ötesinde hep çalışmış, üretmiş ve sevgiyi çoğaltmıştır.
Eğer, günümüze ulaşan çizgi de, siyasi yelpazenin değişik yerlerinde yer almış, Nazım ile bir gün bile yan yana olamıyacak olan bazı kişiler dahi, onun şiirlerine yaslanarak, halka ulaşmaya çalışıyorlarsa, bunu nasıl yorumlayacağız. Onu hiç tanımayan, bilmeyen, yine bazıları, danışmanlarının önüne koyduğu şiirleri, gözü yaşlı televizyon ekranlarından okuyorlarsa, bunu nasıl yorumlayacağız.
O, dört nala gelip Asya’dan, bir kısrak başı gibi uzanan bu memleketi ve insanlarını, tüm insanlığı, yaşamı boyunca sevdi. Ve yaşamı boyunca da, bu “HASRET”i duydu.
Onun yanına gidenler, bir avuç vatan toprağı götürsünler, hasretini gidersin.
_______________
St.PETERSBURG.  8 Ağustos 2016. Pazartesi.  [email protected]
2003940cookie-checkNazım Hikmet’in yanında

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.