İNGİLTERE’DEN… 7/7 Anısına…

Acı bir telefon sesiyle uyandım. Oysa henüz kafamı yeni yastığa koymuştum. İskoçya’dan birkaç saat önce dönmüş ve günlerdir uykusuzdum. G-8 eylemlerinin yoğunluğu vardı hala üstümde. Yorgundum. Telefonun karşısındaki ağlamaklı ses Sebahat’ti. Birşeyler anlatıyordu. Sıçradım. “Lütfen dışarı çıkma, sakın bir yere gitme, evde kal…” diye uyardığında, ne olup bittiğini henüz anlayamamıştım. Sonra birden gözlerim açıldı. Bedenim titriyordu. Londra’da peşpeşe bombalar patlamıştı. Metro istasyonları, trenler, otobüsler… Bir sürü yerde bombalar patlamıştı. Onlarca ölü, yüzlerce yaralı vardı. Hemen televizyonu açtım. Tek tek kanalları gezerken, hepsinde aynı haberler vardı. Bombalar ve terör Londra’yı vurdu. Beklenen olmuştu. Ama beklenmedik bir anda. Çok aniydi. Buna hiç de hazır değildik… Oysa hepimiz G-8’e kilitlenmiştik. Yoksullara yardım konserleri, yürüyüşler, eylemler herşey çok hızlı ve çok yoğun geçiyordu. Sonra ‘Londra’yı terör vurdu’ haberi. Bu aslında bekleniyordu. Ama bunun bekleniyor olması hiçbir şeyi değiştirmedi. Bunun birgün olacağını bilmek hiçbirşeyi kolaylaştırmadı, tam tersine daha da zorlaştırdı.  İşte beklenen an. Gri bir Londra sabahında oldu herşey. Herkesin işe yetişme telaşında sokaklara fırladığı bir anda yakaladı terör.  Londralılar metrodaki gecikmeleri, yollardaki trafiği hesaplayarak, bir an önce işine, okuluna, toplantısına ulaşmayı düşünürken vurdu terör. Bazıları da o gün kazanacağı paranın hesabını yapıyordu. Kimisi ise yaklaşan tatilin heyecanıyla yola çıkmıtı o gün…Sokağa çıkmak istedim. Edgware Road eşimin çalıştığı yerdi. Oraya son bir yıl içinde yüzlerce defa gitmiştim. 100 yıldır milyonlarca yolcunun gelip geçtiği Edgware Road İstasyonu bir anda gözümün önünde geçti. Edgware Road’da çalışan eşimin iş arkadaşları aklıma geldi. Moğolistanlı Chimge. Yunanistanlı Shecin. Ve diğerleri. Bir anda korktum. Acaba iyiler miydi ? Sağ salim işe ulaşmışlar mıydı?  Ya komşularımız!! Onlar nasıldı? Bankada çalışan ve birçok kişinin hesap açmasına yardımcı olan Phill. Emma.. Seyahat acentasında çalışan Dev? Ya iş arkadaşlarım.. Gazetedeki arkadaşlarımı aramak istedim. Bir anda tüm tanıdıklarım, dostlarım, komşularım, eski okul arkadaşlarım aklıma geldi. Ya sabah İskoçya’dan birlikte döndüğümüz dostlar nasıldı? Hemen kendimi dışarı attım. Otobüs durağı bomboştu. Otobüs seferleri durmuştu. Metroya koştum. Metro çalışmıyordu. O dünyanın en eski,  142 yıldır dimdik ayakta duran metrosu durmuştu. Son yüzyılda İki dünya savaşına tanıklık eden ve binlerce insanın bombalardan korunmak için sığındığı tüp geçitler şimdi aynı insanların torunlarının mezarı olmuştu.  Şehir bir anda binlerce yayanın göç telaşıyla kol gezdiği acılara boğulmuş bir kente  dönüşmüştü. Herkesin elinde cep telefonları birilerine ulaşmaya çalışıyordu. Sonra nedense bir anda benim de telefona sarılmak geldi aklıma. Ama cep telefonları çalışmıyordu. Kimseye ulaşamadım. Kimsenin cep telefonu düşmüyordu… Londra… Dünyanın en güvenli şehirlerinden biri. Binlerce güvenlik kamerası. Binlerce güvenlik görevlisi. İstihbarat birimleri.  Metrolarda sürekli tekrarlanan ‘sahipsiz paketlere dikkat’ uyarıları. Milyonlarca eve gönderilen ‘terör saldırılarında korunma kılavuzları’… Hiçbiri yeterli olmamıştı. Hiçbiri durduramamıştı bombaları. Hepsi terörün karşısında aciz kalmıştı. Sonra da açıklamalar… Açıklamlar. Açıklamalar…. Tony Blair G-8 zirvesinden Londra’ya dönüyordu. “Alçakça saldırı! Teröre yenilmeyeceğiz” diyordu. “Modern yaşam tarzımız,  özgürlüklerimiz…” havada uçuşan sözlerdi bunların hepsi. Ölüm karşısında hiçbirşeyin anlamı yoktu ki. Olamazdı da. Zaman tutulmuştu bu kentte. An tutulmuştu. Oysa ne de kocaman sanırdık kendimizi. Ne de önemliydik. Halbuki şimdi. Boşuna… Herşey küçücük. Kum tanesi kadar. 
 
 
Ertesi gün Metroya binerek Edgware Road’a doğru yol aldım. Arkadaşlarımı görmek istedim. Metro oldukça sakindi. Birçok tren hattı çalışmıyordu. Piccadily Line hattı hala kapalıydı. Hammersmith ve City Line hattı da çalışmıyordu. Kings Cross istasyonunun önünde hala güvenlik kordonu vardı.  Sonra Victoria Line’nın açık olduğunu gördüm. Mavi hatla Oxford Circus’a gidip oradan Bakerloo Line hattını alarak Edgware Road’a ulaşabilirdim. Metroda her zaman olduğu gibi herkes birşeyler okuyordu. Gazetelerdeki terör haberlerine bakarken, kimse gözgöze gelmemeye çalışıyordu. Gözlerde bir korku ve anlamsız bir ifade vardı. Karşımda duran takım elbiseli adam boşboş karşıya bakıyordu. Olanlara anlam veremeyen insanlar doluydu heryer. Herkes ‘neden’ sorusunu soruyordu kendi içinden. Sonra Edgware Road’da Muhammed isimli Pakistanlı gazete bayiisine giderek bir gazete aldım.  “Eve nasıl ulaştın dün? diye sorduğumda gayet soğukkanlı bir şekilde bana baktı. “Biz bunlara alışığız” dedi. “Benim ülkemde hergün onlarca insan ölüyor. Her gün bombalar patlıyor. Biz yıllardır zaten savaşın içindeyiz… ” diye peşpeşe sıralamaya başladı. Çok soğuktu söyledikleri. Buz gibiydi. Ama gerçekti.  Bir an gözümün önüne Irak’ta misket bombasıyla parçalanan çocuklar geldi. Kim daha alçaktı acaba? diye düşündüm içimden. Sonra hemen dışarı attım kendimi. Ayakkabı tamircisi Rum arkadaşım Costa’yı ziyaret ettim. Dükkanı ilk defa bu kadar  sakindi. Oysa her gittiğimde sadece “nasılsın?” diye sorabilmek için bile uzun süre beklerdim onun işinin bitmesini. Herzaman simsiyah boyalı görmeye alıştığım elleri şimdi tertemizdi.  “Bugün işler sakin” dedi.  “Ama ben artık burada yaşamak istemiyorum. Dükkanı satmayı ve Kıbrıs’a dönmeyi planlıyorum” diye devam etti.

Zaman geçiyordu. Akşam üzeriydi. Acıkmaya başladığımı hissettim. Soho’ya doğru yol aldım. Bohemo Café’de hem birşeyler yer, hem biraz jazz dinler hem de bir Caffe Latte içerek kendime gelirim diye aklımdan geçirdim. Ne yazık ki,  Bohemo Café de kapalıydı. Haftanın 7 günü günün 24 saati açık olan favori mekanım nasıl olurda kapalı olurdu bu saatte. Sonra Covent Garden’a doğru yol aldım. Belki sokak tiyatrocularını izler ve biraz kafamı dağıtırım dedim. Ama sokaklar bomboştu. Normal günlerde binlerce insanın adeta birbirini ezerek yürüdüğü sokaklarda şimdi kimsecikler yoktu. Bu kent hiç bir zaman bu kadar yalnız ve bu kadar korunmasız olmamıştı. Ve o an anlamıştım ki; hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı artık bu kentte…
 

649800cookie-checkİNGİLTERE’DEN… 7/7 Anısına…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.