İNGİLTERE’DEN… ‘Al lordluğu, ver krediyi’

Efendim bu hafta Türkiye ve İngiltere’deki siyasi partilerin ayakta kalabilmeleri için sağladıkları kaynaklardan söz etmek istiyorum. Türkiye’de dev medya kartellerinin değinmekten kaçındığı bir konudur aslında… Partiler de bir şirket çalışırlar, bağış ve hazine yardımıyla beslenirler.. Bütün bu kaynakların ahlaki kurallara uygunluğu ve vergi verenlerin düşünceleri pek sorgulanmaz…

Son günlerde AK Parti’nin varolma nedeni Refah Partisi’nin Başkanı Necmettin Erbakan’ın “Kayıp Trilyon davası”nda cezasını ev hapsiyle geçiştirmek için gösterdiği çabayı basından izledik. Söz konusu edilen trilyonlar bizim vergilerimizdi. Genellikle Erbakan’ın yaşlılığını ve yaptığı hizmetleri öne çıkarılırken işin etiği, yasaların herkese eşit uygulandığı kuralını nedense unutuverdi…

Zaten Türkiye’de herkes herşeyi bilir ama herkes bazı şeyleri bilmemezlikten gelir… Örneğin siyasilerin para kasaları olduğu bilinir ama kimse “Ey falanca sen utanmıyor musun başbabakanın kasası olmaya” demez ya da diyemez… Belki de yurtdışından bir göz olarak “Kral çıplak” demek bize düşüyor…

Türkiye’de gündem o kadar çok değişiyor ki… Yukarıda anlattıklarım neredeyse “Oooo siz orada mı kaldınız?” dedirtip yeni gündemden “bi haber” olduğumu akla getirecek nitelikte… Ben aslında İngiltere’nin bugünlerde konuştuğu “parti yardımları ve olması gereken kurallar”dan söz etmek istiyordum…

***

Yeni İşçi Partisi’nin lideri Başbakan Tony Blair’in geçen yıl yapılan genel seçimlerden kısa bir süre önce borç aldığı işadamlarına lordluk ünvanı önermesi kendisine zor günler geçirtiyor…

İngiltere gazetelerinde, Blair’in lordluk karşılığı borç davası bir kaç haftadır sürekli ön sayfalarda yer alıyor…

Muhafazakarlardan yana yaklaşımıyla tanınan The Daily Telegraph gazetesi, Scotland Yard diye bilinen İngiltere Emniyet Müdürlüğü’nün kredi verildiği iddialarına ilişkin soruşturmasını manşete taşıdı. İddialara göre, Blair hükümeti, kredi sağlayan bazı zengin işadamlarını Lordlar Kamarası üyesi yapmakla suçlanıyor.

The Daily Telegraph, toplam 14 milyon sterlini bulan tutarda kredi veren 12 işadamından en az beşinin, geri ödeme beklentisi içinde olduğunu yazdı. Gazetenin iç sayfalarında şu yorum yapıldı:

“Skandal yüzünden Tony Blair, modern bir İngiliz başbakanından beklenmeyecek bir güçlük içinde buldu kendini. Bu karma-karışık anlaşmalar, geride epey kir ve pas bırakmış görünüyor. Bütün bunların başbakanlık makamı üzerindeki zararıysa çok büyük oldu. “

The Independent gazetesi ise manşette, Blair’in fotoğrafı etrafında “İşçi Partisinin neden 14 milyon sterline ihtiyacı oldu, krediler ileride bağışa çevrilebilir mi, bu krediler geri ödenecek mi?” gibi sorulara hemen arka sayfasında da yanıtlarına yer verdi.

The Independent editörlerinden Gary Parkinson’ın yorumu da şöyle:

“İşçi Partisi, gizli bir mali yaşam destek ünitesine bağlı durumda. Kar zarar hesapları, İşçi Partisi’nin 2004’de, daha önceki yıla nazaran yaklaşık 3 milyon sterlin daha fazla harcadığını gösteriyor. Partinin net serveti,, limitinin 11 milyon sterlin üzerinde. Açıkça söylemek gerekirse, İşçi Partisi, mali hesaplarındaki sorunlar yüzünden birden fazla organında sorun olan bir hastadan farksız.”

***

İngiltere’de siyasi partiler bağış kabul edilebilir ama bu yardım kesinlikle şeffaf olmalı ve kamu vicdanını yaralamamalı… Blair’i sıkıştıran “lordluk karşılığı kredi” olayı siyasi partilere en doğru yardım nasıl yapılmalı tartışmasını da beraberinde getirdi.

Sandıktaki bir oyun 55 pence malolduğu varsayılarak bu masrafın partilere yardım olarak ödenmesi önerildi. Tabii bu durumda oyu çok olan parti daha çok yardım alacaktı. Buna yapılan itiraz da “Bütün siyasi partiler koşuya eşit başlamalı. Koşmaya hazır, çizgide bekleyen atletlerin birisine motosiklet verirken diğerine spor ayakkabısı sunmak eşit fırsatlar ilkesine aykırı…”

Bir diğer eleştiri de Yeni İşçi Partisi’nin ateşli bir savunucusunun devlete verdiği verginin bir kısmını inanmadığı ve karşı çıktığı Muhafazakar ya da faşist bir partiye yardım olarak vermek doğru mu?

İngiltere örneğinde görüldüğü gibi siyasi partilere yardım çok hassas… İnce eleyip sık dokunmalı… Türkiye’deki “Devletin malı deniz. Yemeyen domuz” anlayışı kamu vicdanında onarılması güç yaralar açtı… Bunun faturası da bütün siyasilere “güvensizlik” olarak çıkıyor tabii…

Oysa globalleşen dünyada, savaş  çığırtkanlığı yapıldığı bölgemizde her zamankinden daha çok güvene ihtiyacımız var…    

***   

Bu arada Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’yi Tuzla Orhanlı’daki tehlikeli atık dolu varillerin yok edilmesi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi çabalarından dolayı bir vatandaş olarak kutluyorum…

İyi haftalar efendim…     

__________________

* Akşahin: BABİK Yönetim Kurulu Başkanı ve Türk İngiliz Sanayi ve Ticaret Odası’nın Avrupa – Türkiye İlişkilerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi, Türk İşadamları Dernekleri Avrupa Federasyonu Başkan Yardımcısı ve İngiltere Temsilcisi, Açık Gazete Danışma Kurulu üyesi

1600280cookie-checkİNGİLTERE’DEN… ‘Al lordluğu, ver krediyi’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.